Dokunmayın bu aslana!

Cocukluğumuzda -1930’lı yılların sonlarında, İtalyan Diktatörü Mussolini, Etiyopya  “zaferinden”  şımarmış,  “Mare Nostrum”  (Bizim Deniz) dediği tüm Akdeniz’i, egemenliği altına almayı hayal etmiş - ve güney kıyılarımıza, Antalya’ya göz dikmişti!
 Mustafa Kemal’in bu palavralara tepkisi, İtalyan Büyükelçisi’ni huzuruna çağırarak -onun önünde İtalya’nın çizme şeklinde olmasına telmihen, “Getirin çizmelerimi”  demesi ve büyükelçiye  “Ben Mareşal üniformamı ve çizmelerimi çok çabuk giyerim”  demek şeklinde olmuştu... Ve o günlerde, rahmetli Faruk Gürtunca’nın yayımladığı broşürün kapağındaki Münif Fehim çizimi “aslan” resminin altındaki   “Dokunmayın bu aslana” sözlerini hiç unutmam! O zaman da, “aslana” dokunmaya yeltenenler vardı: Sadece Mussolini İtalyası değil, -muhtelif şekillerde bazı başka yabancılar! Ama o zaman Türkiye birlikti ve Mustafa Kemal vardı! Bugün aslana dokunmak isteyenler - onu, daha öldürmeden, postunu pay etmeye çalışanlar, en acısı, şu sırada yaşanan  kargaşa ve kafa karışıklığı ortamında, özellikle içimizdeki gafiller, hainler! Bunlar düşünce, ifade ve basın hürriyetinin koruması altında, Türklüğün, Cumhuriyet’in koruyucusu-simgesi olan TSK’ya  “dokunmaya”,  itibarını, milletin indinde, güvenini sarsmaya çalışıyorlar!


Sabrın sonu!
Türk Ordusu herhalde bu gafil ve hainlerle başa çıkmaya kadirdir!  Ama demokrasi-basın özgürlüğü adına kendini tutuyor ve bana göre biraz da fazla sabrediyor! Bu  “sabrın sonu”  selamet olamaz! Bu haince, sinsice “oyun”  cevapsız kaldıkça, ordunun sicilli düşmanları büsbütün pervasızlaşıyorlar. Ama bıçak kemiğe dayandı ve nihayet Genelkurmay,   tepkisini  “ölçülü şiddet ve hiddetle”  gösterdi. ... “Ergenekon”  iddianamesine de mesnet olan yalan balonlarından birini patlattı! Soruşturma kapsamında Genelkurmay Başkanlığı’na gönderilen belgelerden çoğunun, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yazışma usulleri taklit edilerek veya bilgisayar teknikleriyle kurgulanarak oluşturulduğu belirlenmiş... Ve türlü sahtekârlıklar ortaya konmuş!
 Açıklamada  “Şahsi çıkar sağlamak veya Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratmak maksadıyla, sahte isim ve imzalarla gönderilen ihbar mektuplarına istinaden Türk Silahlı Kuvvetleri personeli veya üst düzey komutanlarının karalanmaya çalışılması, suç olduğu kadar ahlak dışı bir eylemdir”  dendikten sonra, bizim de, hep söylediğimiz bir kanunsuzluğa temas ediliyor:  “Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 157’nci maddesinin amir hükmüne rağmen, soruşturma konusu tüm gizli bilgi ve belgelerin, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’ni karalamaya yönelik yayın politikası izleyen basın-yayın kuruluşlarına sızdırılmasının ardındaki gerçek maksat, aziz milletimiz tarafından çok iyi bilinmektedir. Soruşturma kapsamındaki bilgi ve belgelerin bazı basın-yayın organlarına sızdırılması, bunların kitaplar halinde piyasada yayımlanması ve böylece ticari bir sektör yaratılmış olması son derece vahim ve düşündürücüdür.”  ... Ve son olarak:  “Malum çevrelerce her olay, kanun ve hukuk tanımaz bir şekilde ve insafsızca Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişkilendirilmeye çalışılmakta; temel insan hakları, anayasal teminatlar, ” masuniyet karinesi “, ” adil yargılanma hakkı “ gibi en temel hukuk ilkeleri pervasızca ihlal edilmektedir. Mevcut gizlilik ve yayın yasağına ilişkin mahkeme kararlarıyla ülkenin kanunlarından bu denli sarfı nazar edilmesi, hukuk devleti ve haberleşme özgürlüğüyle açıklanabilecek bir durum değildir. Haklarında yeterli ve etkili bir şekilde işlem yapılmaması veya yapılan işlemlerin caydırıcı olmaması, bu çevreleri maalesef daha da cesaretlendirmektedir.” 
Ve hep dediğimiz gibi, bu sahtekârlıkların asıl maksadı  “bu yalan ve ihbar sektöründen”  getirim, baskı sayısı sağlamaktan da öte, Türk ordusunu yıpratmak. Zaten Taraf ve avanesi  “Artık apoletliler devri geçti”  diye bayram ediyorlar... Ve onlara göre AKP’nin kapatılmaması da , bunların menfur emellerine hizmet edecek!

Yazarın Diğer Yazıları