Kıbrıs kimin canı kimlerin kanı?

Yakın tarihimizde bugünle paralel ibret almamız gereken çok olay var. Hatta bugün, aynı olayları gene, adeta aynen, gene yaşıyoruz. Mesela Osmanlı’nın çöküş döneminde Avrupalıların entrikaları, baskıları neticesinde, “Elveda Rumeli” dedik... Girit Adası da  “Girit bizim canımız, feda olsun kanımız” feryatlarına rağmen, benzeri entrikalar ve Osmanlı Devleti’nin zaafı yüzünden, Yunanlılara gitti! Şimdi de, “Ya taksim, ya ölüm” diye ant içtiğimiz Kıbrıs, Mehmet Ali Talat’ın, 1 Temmuz’da Rum lideri Hristofyas’la anlaşmasıyla, “gidecek” KKTC ortadan kalkacak ve Yunanistan’a “ilhak” yani “Enosis” gerçekleşecek... Bunca kanımız döküldükten sonra! Ve eğer TC hükümeti “müsaade” ederse! Ancak bu “hükümet”, şimdi AKP’nin elinde! Ve bugün “iktidar”, son Osmanlı hükümetleri gibi, ya durumun vahametinden haberdar değil, ya da Avrupa/AB baskıları altında, emellerini, onların amaçlarıyla birleştirdiği için, aciz durumda! Üstelik tarih şuurları yok; yarım yüzyıl öncesini bilmiyorlar, hatırlamıyorlar. EOKA vahşeti -banyo küvetinde Rumlar tarafından katledilen bebelerin resimleri ve “Enosis”, onlar için hiçbir mana ifade etmiyor... Kıbrıs Türklerinin tekrar ikinci sınıf vatandaşlar durumuna indirilmeleri, onları hiç ilgilendirmiyor. Güya KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve avanesini de, bunlar hiç ırgalamıyor; “Tarihi takıntılardan kurtulmalıyız” diyorlar! Söz birliğiyle “AB yolu” diyorlar, ABD’den medet umuyorlar! En acısı, önce İngiliz idaresine, sonra da EOKA’ya karşı bağımsızlık mücadelesini, hatta Türkiye’nin Kıbrıs’la pek ilgilenmediği dönemlerde vermiş, Kıbrıs Türklerinin bağrından çıkan “TMT’nin” Türk Mukavemet Teşkilatı’nın 50. Kuruluş Yıldönümü kutlanırken, bugünkü Kıbrıslı Türk gençlerinin çoğunun gözlerini  “AB hayali” bürümüş!
TC’nin, TBMM’de, defalarca teyit edilmiş  “KKTC’nin varlığı ve bacımsızlığı” -kırmızı çizgileri yok edilmiş. Anavatanın Türk halkına, artık maalesef adeta tek taraflı kalmış bağlılığı önemlidir ama Türkiye için bu stratejik adanın kendisini savunması, bölge kapsamında, hatta Türkiye’nin, Güneydoğu’daki mücadelesinde önemlidir!
Uzaklardaki, ABD ve İngiltere, Kıbrıs’ın, kendi çıkarları bakımından önemini görüyorlar da AKP iktidarı acaba neden göremez! Bu herhalde Mehmet Ali Talat’ın hiç tasası değil, ama Türkiye’de iktidar mevkiinde bulunan AKP iktidarının? Siz Erdoğan’ın son günlerde söylediklerine bakmayın: AB dayatırsa, Kıbrıs’tan Türk ordusunu sözde  “barış uğruna” çekerler!

Anlamlı çelişki
Başbakan Erdoğan 24 Temmuz 1974 Barış Harekâtı’nın yıldönümü törenlerinde: Mehmet Ali Talat ve diğer izleyiciler önünde resmen:
 “Kapsamlı çözüm, ancak adadaki gerçekler temelinde mümkün olabilecektir. Kimse, ama hiç kimse, Kıbrıs Türk halkının kendi yönetiminden, eşit statü ve eşit ortaklıktan vazgeçmesini ve azınlık olarak yaşamayı kabul etmesini beklemesin.
Hiç kimse boş hayaller kurup bu parametreleri değiştirme gayretkeşliği sergilemesin. Kapsamlı çözüm Kıbrıs Türk halkı ve KKTC’nin kurucu ve eşit olarak yer alacağı yeni bir ortaklıkla mümkün olacaktır” dedi... Çok doğru sözler. Ancak yanı başında bulunan KKTC Cumhurbaşkanı Talat’ın Rum lideri Hristofyas’la yaptığı 1 Temmuz görüşme nedeniyle yayımlanan açıklama bunun tam tersini söylüyordu.
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki Temsilcisi Taye-Brook Zerihoun, basına resmen, “İki lider, prensipte anlaştıkları tek egemenlik ve tek vatandaşlık konusunu görüştü” demişti. Böylece KKTC’nin bugüne kadar savunduğu, “iki halklı, iki kesimli, iki kurucu devletin eşit siyasi statüde olacakları yeni bir yapı şarttır” tezinin terk edildiği açıklanmıştı... Mehmet Ali Talat bugüne kadar bu açıklamayı tekzip etmedi. Tam tersine! “Hangisine inanacağız: Erdoğan’a mı, yoksa Talat’a mı?”  Kaldı ki Başbakan, Talat’ın bu sözlerine ve KKTC’yi Hristofyas’a satma çabalarına karşı, hiç tepki göstermedi! “İyi polis-kötü polisi”mi oynuyorlar? Annan Planı’nı kabul ederek KKTC’yi AB’ye ve Rumlara peşkeş çeken Erdoğan’ı bu hiç rahatsız eder mi? Türk ordusu orada kalmış, kalmamış, ne anlamı var, onun ve hükümeti için! Onların yolu, AB yolu.

İlter Türkmen
Eski Dışişleri bakanlarından İlter Türkmen, Kıbrıs-Girit benzetmesini alaya alıyor: “Kıbrıs Girit olamaz” diyor! Bu, profesyonel deformasyona uğramış bakan eskisine hatırlatalım: Biz Girit’le Kıbrıs olaylarının bire bir aynı olduğunu söylemiyoruz; bir  “ruh halinden” , aczinden söz ediyoruz! Bu, MHP’den adaylık kopardıktan sonra “Milliyetçilik palavracılıktır” diyen zat bunu anlamaktan acizdir. Der ki, “1898’de Girit’te asker bulundurabilseydik, adayı muhafaza edebilir miydik?” Yani “Kıbrıs’ta askerlerimizin bulunması neye yarar!” 
Talat’a, Erdoğan’a, Kıbrıs’ın sadece Kıbrıs Türkleri ve de “Erdoğan hükümeti” için olmasa da, Türklüğün varoluşu için hayati önemini, nasıl öğretmeli? Biliyoruz, bugün Kıbrıs’ta, “Küçük” Talat, “hasbel keder” iktidarda, ama şükürler olsun, “Büyük”  Denktaş, hâlâ, “Türk Mukavemet Teşkilatı”nın başında!
 TMT yıldönümünde mukavemette hizmet etmiş Türkiyeli gazetecileri, rahmetli Selahattin Sonat’ı, rahmetli Ömer Sami Coşar’ı rahmetle anmalıyız!

Yazarın Diğer Yazıları