Barışa, uzlaşmaya doğru...

Hristofyas, Cumhurbaşkanı Sayın Talat’la “Tekli” kararlarla ayrıldıktan sonra Rum basını bayram yaptı. Türklere ilk defa böyle bir şey kabul ettirdik: Erdoğan da egemenlik konusunda yumuşadı dediler. Bu tek egemenlik, tek devlet, tek halk, tek vatandaşlık anlaşmasından sonra Rum propaganda makinesi dişlerini gıcırdatarak harekete geçti. Başpapaz ve Milli Konsey, Hristofyas’ın arkasında olduklarını açıkladılar. Geçmişi bilene gereken mesaj verilmiş oldu.
Rum kuruluşları elde ettikleri bu tekli avantajı derhal kullanmaya başladılar. Rum tarafında Girne, Lapta ve Alsancak Belediyelerinin Belediye Başkanları gibi davranan beyler BM temsilcilerine ve AB üyelerinin Kıbrıs’taki temsilcilerine dilekçelerini sundular. Bu teklifler eğer biz “tek devlet, tek egemenlik, tek vatandaş, tek halk” olacaksak, Rumlara ve onları dinleyenlerin çoğuna göre  “gayet makul” tekliflerdir. Bunları derhal Karpaz köyleriyle Belediye temsilcileri takip etti. Onlar da aynı makamlara benzeri dilekçeler sundular ancak Karpaz olarak  “Tatlısu’dan Karpaz Burnu’na-Manastır’a kadar olan bölgenin Rum idaresine verilmesini, olmadı aynı manaya gelen Merkezi İdareye verilmesini istediler.”  Hristofyas Başpiskopos’a bunların tahakkuk edeceği sözünü vermemiş olsaydı Başpiskopos bu kadar heyecanla Hristofyas’ı destekler miydi?
BM ve AB temsilcilerine verilmiş olan içeriğini Rum basınından öğreniyoruz. BM Güvenlik Kurulu kararlarının uygulanmasını istiyorlar. Türkiye ve biz bu tek yanlı kararların yüzde 85’ini ret etmiş bulunuyoruz. Ancak be tuhaftır ki, buna rağmen Sn. Talat da, Sn. Erdoğan da aynı talepte bulunmaktadır. Rumlar varılacak anlaşmanın “Uluslararası Hukuka ve Avrupa Hukukuna dayanmasını”  istiyorlar. Tekli Kıbrıs’ta bu hukuk başkadır, iki devlete dayalı bir ortaklıkta başkadır. Biz kendimizi tekli sisteme adamış bulunuyoruz.  “İşgal askerleri ile yerleşiklerin olmayacağını şekilde eski yerlerine dönüş hakkı” istiyorlar. Türkiye’den gelen son açıklamalarda “fiili garantiden” vazgeçileceği anlaşılıyor, yani asker adadan “şu veya bu şarta bağlı olarak” çıkacak! Uzlaşmanın “adil, yaşayabilir ve çalışabilir” olmasını da istiyorlar. Kuşkusuz bunun da modeli tekli sisteme göre ayarlanacak. Sayın Genelkurmay Başkanı “Bu adil, kalıcı v.s uzlaşma sözleri hep kullanılıyor ama bunların içi boş”  diyor. İşte bunların içini Rum tarafı, uluslararası taraftar da toplayarak bol bol dolduruyor, biz ise  “inşallah iyi olacak”  diyerek bir adım önde olmak hikâyeleri ile kendi kendimizi ve milleti avutuyoruz. Tehlike çanları çalıyor. Başpiskoposu dinleyiniz lütfen! “Sonuna kadar Sn. Hristofyas’ı destekliyorum” diyor. “Hristofyas bana kimseye duyurmadıklarını da söyledi. Çok mutlu oldum” diyor. Daha ne desin? 

Yazarın Diğer Yazıları