Montrö'de ABD neden taraf değildi?

Son günlerde Türk basınından Başbakan ve şürekâsını izleyenler, dünyanın sanki Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül ikilisinin etrafında döndüğünü sanır. Rusya ile Gürcistan arasında ve Kafkaslara çözüm önerirken, İstanbul’da bir Afrika zirvesi, Ermenistan ile Azerbaycan’ın arasını bulma, Filistin ve Lübnan konusu ile Suriye ve İran için Amerika’nın mesajlarının iletilmesi.

İnanın dünyanın tek süper gücü ABD Başkanı Bush bile bu kadar uluslararası sorunlarla uğraşmıyor. Tabii bu kadar uluslararası sorun çözen bir ülke liderlerinin, bu çetrefilli sorunlar yanında çocuk oyuncağı olarak kalacağı ve sorunlarının hemen hemen yok olduğu gibi bir fikir aklınıza gelebilir. Oysa durum hiç de öyle değil.

AKP hükümetinin iki dönemlik iktidarı sırasında Kıbrıs’ta geleneksel Türk politikalarının çiğnendiği, Ermenistan konusunda neredeyse dedelerimizin soykırımı ile suçlanıp katil damgası yediği, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kuruluşu seyredilmedi mi?

Aynı bölgede, soydaşlarımız Türkmenler eritilerek evlerinden ocaklarından sürülmeye başlarken, İran konusunda Ahmedinecad’ın ziyaretine rağmen gaz konusunda havamızı almadık mı? Orta Asya’daki soydaşlarımız arasında hiç mi hiç, itibarımız kalmadığı, Türkiye’yi öteki Arap ülkelerinden ayıran tüm kurumların içine Arap şeyhlerinin ellerini soktuğu da bir gerçek değil mi?
Batıya dönersek, Avrupalı olacağız diye Türk ordusunu, hukuk ve cumhuriyeti ayakta tutan tüm kurumları yok etmediler mi? Peki ne oldu neden hâlâ AB tarafından beğenilmiyoruz. Sırf onlar istiyor diye askerin itibarını yok edecek uygulamalar yapılırken, ortaya atılan deli saçması bir senaryo ile terörün yeniden tanımlamasını yapmadılar mı? Sonuç, her halde haftaya AB üyesi olacağız. Bizden sonra başvuran tüm Hıristiyan ülkeler üye oldular farkındaysanız.
Bu dış politikada aklımda kalanlar. Bir de halk sevmiyor diye halka şirin göstermek uğruna Amerikalıların PKK için istihbarat verdiği balonunu şişirdiler. Onlar istihbarat vermeye başladıktan sonra çok daha fazla şehit olmaya başladı çocuklarımız. Eğer o kadar Batılı olduysak Batı kurallarını da işletelim, bu kadar başarısız liderler Batı’da derhal istifa eder yerlerini bu işi başarabilecek olanlara terk ederler. Yaşamını kaybeden her gencimin kanı bu basiretsizliği gösteren liderlerin ellerinden yıkansa da çıkmaz.

İçerde ne zaman işler kötüye gitse bakıyorsunuz hükümet üyeleri ve başbakan yurt dışında. Ya gündemi değiştirmeye çalışıyorlar, ya da acaba bir şey olur diye falan kendilerini sağlama mı alıyorlar şu ana kadar çözebilmiş değilim. Bu basiretsiz iktidar, Türkiye’ye bugüne kadar verdiği zararlara bir yenisini, Montrö’nün delinmesi hatasını ekledi.

Bu antlaşmanın altında kimlerin imzası olduğunu biliyor musunuz beyler? Tevfik Rüştü Aras’ın başkanlığındaki 22 kişilik Türk heyetinde bakın hangi isimler var; Fethi Okyar, Suat Davaz, Numan Menemencioğlu, Asım Gündüz, Necmettin Sadık Sadak, Ziya Kızıltan, Sadullah Güney, Müşfik Selami İnegöl, Dr. Asım Arar, askerler Fahri Engin, Fahri Mataracı, Şefik Çakmak, Yusuf Egeli, İhsan Ongur, Fahri Korutürk, Seyfi Kurtbek ile Amir Kocamaz. Bugün bunlar hayatta olsalardı, belki de Ümraniye soruşturmasından tutuklanırlardı.

Bu antlaşmada hemen hemen her ülkenin imzası var bir ülkenin imzası yok. Bilin bakalım hangi ülke? Amerika Birleşik Devletleri. Nedeni ise ABD, Türkiye Cumhuriyetini tanımadığı için de bu anlaşmayı imzalamamıştır. İşte ABD yıllardır kendisinin taraf olarak imza koymadığı bu uluslararası antlaşmayı delmek için bastırmış ve sonunda da Tayyip Bey ekibi sayesinde delmiştir de. Amerikan savaş gemileri Karadeniz’e çıkacak. Gerekçe yardım götüreceklermiş. Peki, neden sivil veya ticari gemiler taşımaz bu yardımı da illa savaş gemileri. İşte oturun
orasını da siz düşünün.

Yazarın Diğer Yazıları