Devir teslim; durum tespiti

30 Ağustos 1922’de zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz, 26 Ağustos 1922 günü  “şafakla” başlamıştı! Ancak bugün 28 Ağustos 2008’de, Türk Ordusu saldırı altında... 30 Ağustos’ta, Org. Yaşar Büyükanıt Genelkurmay Başkanlığı’ndan emekli oluyor... Çok güç bır dönemde görev yapan sevgili Büyükanıt Paşa’ya, kişisel sağlık ve esenlik temennilerimi ifade ederken, bir öneride bulunmak istiyorum...
Paşa “Siyaset yapmam, siyaset konuşmam, orduyu siyasete karıştırmadım” diyor! Çok haklı, ama ne var ki, ordu ve paşa siyasete karışmak istemeseler de “siyaset” orduya karıştı ve karışmakta. Sadece, iç siyaset değil, Avrupa Birliği, ordumuza karışıyor ve iktidar da “siyaseti” gereği, AB’ye uyuyor. Yeni uyum paketinde de Silahlı Kuvvetler hakkında öne sürülenler, TSK’nın geleneksel yapısına ve ordunun Türk milletı indindeki yerine aykırı!

Nevi şahsına münhasır 
Türk ordusunun sicilli düşmanı Taraf gazetesinde (30 Ağustos’ta manşeti ne olacak merak ediyorum) Yasemin Çongar, Türk ordusunun  “nevi kendisine özgü olmasına” itiraz ediyor... Ona göre bu AB kriterlerine aykırı... Yani  “hem TSK bugünkü konumunu muhafaza etsin, hem de AB’ye girelim” , olamaz... “Bir gönülde iki sevda olamaz” ... Ya yârdan ya serden vazgeçeceğiz! Yasemin kadının, AB’nin ve diğerlerinin haberleri ola: Bize yâr olmayacak AB’den vazgeçeriz de, bugünkü ordumuzdan asla vazgeçemeyiz. 
 Sadece bu, yani, AB’nin, TSK’nın etkisiz hale getirilmesinde ısrarı ve bunun ardındaki maksat AB’ye neden üye olmamamız gerektiğinin asıl sebeplerinden!
TSK “nevi şahsına münhasır” ve dünya silahlı kuvvetleri arasında “sui generis” bir ordudur. Önce dünyanın en eski ordusudur. Tarihi Mete Han’a, M.Ö. 209 yılına dayanır!
En önemlisi, hiçbir ülke, bu kadar büyük iç ve dış tehlikelerle karşı karşıya değildir! Ve bunun için de ordumuz “nevi sahsına münhasır” bir ordudur! Yasalara göre, Türk milleti bir “ordu”,  “ordu”  da milletin bağrından çıkan bir milli kuvvet, TC’nin son sigortasıdır.
Yeni Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Jandarma Genel Komutanlığı’nı Orgeneral Atilla Işık Paşa’ya devrederken, “AB uyum yasalarının ülkede terör yokmuş gibi hazırlandığını, AB doğrultusunda yapılan yasal değişikliklerin kişi hak ve hürriyetlerini genişlettiğini, ancak kolluk güçlerinin terörle mücadelede elini zayıflattığını” vurguladı... Koşaner Paşa’nın, Ergenekon iddialarına atfı da şöyle: “Ancak, münferit olayların bazı çevrelerce derhal teşkilatın tümüne teşmil edilerek teşkilatın suçlu gibi gösterilmesi ve hayali senaryolar üretilerek bu yüce kurumun bütünüyle hedef alınması; canları ve kanları pahasına emniyetin, asayişin ve halkımızın güvenliğinin sağlanmasına çalışan Jandarma Teşkilatı’mızın güzide mensuplarını derinden yaralamakta ve rencide etmektedir.”
Işık Koşaner Paşa yeni görevine başlarken durum tespiti yapmış oldu; siyasete karışmadı. Büyükanıt Paşa görevden ayrılırken, “Siyaset yapmam, yapamam” diyor... Paşa aktif siyasete karışmadı, ama koşullar icabı, mecburen “karıştı” . Mesela Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesine açıkça karşı çıktı -ve iyi de yaptı! Ama  “Dolmabahçe mutabakatından” sonra sustu! Şimdi üniformasını çıkardıktan sonra, ona hemen bir görev düşüyor ve emin olsun ki millet de, ondan bu görevi bekliyor. Genelkurmay Başkanlığı’nı aldıktan ayrılana kadar, dönemin bir muhasebesini yapmalı ve açıkçası, millete hesap vermeli! Bu, siyaset yapmak olmaz... Bir durum tespiti - “tarih düşürmek” olur ve kendisi hakkındaki muzır söylentileri de dağıtır!

Başbuğ Paşa
Umuyorum ki yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, siyaset yapmadan gerçekçi bır durum tespiti yapar, millete, beklediği mesajları verir! Bu kesinlikle “muhtıra” telakki edilmemeli, ama milleti rahatlatmalı! 
30 Ağustos 1922, Türk ordusunun milletin makûs talihini yendiği gündü... Bu 30 Ağustos, Türk ordusu ve Türk milleti için yeni bır dönemin başlangıcı olacak.
Başbuğ Paşa bunun ilk işaretlerinden birini verdi: Astsubayları Gazi Orduevi’ndeki 30 Ağustos Resepsiyonu’na davet etti... Bu, çok önemli birtakım başka gelişmelerin habercisidir... Astsubaylar TSK’nın halka en yakın kesimi, silahlı kuvvetlerin en temel unsurlarıdır... Ve her bakımdan çok iyi yetişmişlerdir. Böylelikle hem astsubayların buruklukları, hem de şer kuvvetlerinin subaylarla astsubaylar arasına sokmak istedikleri bir nifak unsuru da kalkmış olacaktır! Babam astsubaylıktan subaylığa geçtiği için ve askerlik görevim esnasında  astsubayların ne kadar fedakârca görev yaptıklarını bildiğim için, Başbuğ Paşa’ya özellikle teşekkür ederim!

Yazarın Diğer Yazıları