Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Gösteriş, debdebe ve şatafat!

Zenginlik, güzellik ve güç çoğu zaman onu taşımayı beceremeyenlerin başına bela olur. Amaç dışı kullanılan her şey onu kullanana ıstıraptan başka bir şey vermez. Gösteriş, debdebe ve şatafat sadeliğin düşmanıdır. Sadelik de ikiyüzlülüğün, karmaşıklığın, kendini beğenmişliğin tersidir. Sade yaşam yapaylıktan, abartıdan, cafcaftan ve yalandan soyutlanmış yaşamdır. Gücün, zenginliğin ve nüfuzun oyununa gelmemek ve şımarmamak ise sade yaşamın, daha doğrusu kâmil insan olmanın olmazsa olmazıdır.


Düğün değil debdebe!
Yaşanan bazı olaylar toplumun sadeliğe, içeriğe ve anlama olan ihtiyacının şiddetini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Bu olaylardan birkaçına değinmekte yarar vardır: Bunlardan birisi helikopterle stadyumda yapılan bir sünnet düğününe aittir. Binlerce kişi katılmış bu düğüne! Sanatçıların başına 10’ar YTL’lik paralar boca edilmiş. Baba, böyle bir düğün için “Uzun yıllar konuşulması için stadyum ve helikopter kiraladım” diyor. Hızını alamamış oğlunu evereceği zaman da F-16 uçağına bindireceğini söylemiş. Dini bütün, tesettürü tam ve siyaseti natamam bir yurttaşın hikâyesi basına böyle yansımış. Beklendiği gibi bu yurttaşın 2007 yılında vergi dairesine 8 bin 500 YTL kazanç bildirdiğini ve sadece 1325 YTL vergi ödediğini de maliye ortaya çıkarmış. Demek ki bu ülkede israfta cömertlik vergide cimrilik gelenek halini almıştır.
Geçtiğimiz günlerde yapılan dillere destan (ne demekse) bir başka düğünde de aynı sahneler yaşanmıştı. Bir milletvekilinin yeğeni muhteşem bir düğünle evlenmiş. Elbette ağa, şeyh ve vekil düğünleri sıradan yurttaşların düğünü gibi olmuyor! Nitekim binlerce kişinin katıldığı bu düğünün gideri bir yana, gelirinin bir servet değerinde olduğu basına yansımış: “Düğünde gelin ve damada 100 cumhuriyet altını takılmış. Geline, ayrıca 30 bilezik, akıtma, kordon, künye, bileklik ve kilolarca altın hediye edilmiş. Düğünde davul ve zurna ekibi, 10 bin dolar ve 5 bin YTL bahşiş aldı”.  Aynı minvalde bir başka düğün sırasında da 30 büyük, 70 küçükbaş hayvan kesilmiş, 20 bin şişe su, 15 bin ekmek, 1 ton salatalık, 1 ton domates, 500 kilo biber, 1 ton pirinç, 1 ton yoğurt kullanılmış. Buna karşılık düğüne iştirak eden aşiret mensupları, 20 yaşındaki geline 18 kilo altın, 21 yaşındaki damada ise 320 bin YTL takmış.
Sözünü ettiğimiz sünnet düğünü Batı’da, diğer düğünler de Güneydoğu’da yapılmış. Bu durum Türkiye’de israf, şatafat ve gösterişte de bölgesel farklılığın kalmadığını gösterir.


Mutsuzlar için zor, mutlular için sır!
Bütün yaşananlar dinsel ve geleneksel etkinliklerin Türkiye’de nasıl da abartıldığını gösterir. Türkiye, yalnız sünnetleri değil her türlü sosyal ve dini etkinliği gösterişe ve şatafata çeviren insanların ülkesi haline gelmiştir. Bu ülke mutsuz çoğunluk tarafından zor yaşanan, mutlu azınlık tarafındansa sır yaşanan bir ülkedir. Sanıldığı kadarıyla bazı insanlar şatafata, debdebeye ve gösterişe istisnai zamanlarda gark olmuyorlar. Lüks, gösteriş ve şatafat bazı imtiyazlı insanlar için yaşam felsefesi haline gelmiştir.
Gösteriş ve israf sosyal bir boyut kazanmıştır. Bir yanda karnını günübirlik doyurmaya çalışan insanlar, diğer yanda ise “dillere destan” israflarla hatırlanmak için çalışanlar var. İslam dininin “israf etmeyiniz”, “yoksulu gözetiniz”, komşusu aç olanların gösteriş içine girmemesi yolundaki ilkelerine rağmen bütün bunlar bu ülkede yaşanıyor. Elbette her ülkede sadeliğin ve alçak gönüllüğünün hiç uğramadığı semtler vardır. Ancak Türkiye’de debdebe ve şatafat hem yerelleşmiş hem de gösteriş haline gelmiştir. Bu ülkede her gelir grubu imkânına göre debdebe ve şatafata gark olmaktadır. İşte “Ayranı yok içmeye, tahtırevan ile gider ...” sözü bu tür durumlar için söylenmiştir.
İsrafın yaygınlığıyla toplumların ahlaki yoksullukları arasında doğru bir ilişki vardır. Aristo “En bedbaht olan millet, kaleleri ayakta dururken ahlakı harabe olan millettir” der. Gösteriş ve şatafat bu bakımdan bireysel bir olgu değil toplumsal bir tahribattır. Toplumsal barış biraz da bu gösteriş ve şatafatla mücadele etmeyi zorunlu kılmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları