​​​​​​​Beyazıt'taki hababamlar

Türkiye'nin köklü eğitim kurumlarından İstanbul Lisesi, Yüksek Kaldırım'daydı. Oradan Saraçhane'deki Münir Paşa Konağı'na taşınmıştı.

Orta ve lise kısmı bu konakta, ilk kısmı sokağın hemen karşısındaki Suphi Paşa malikanesindeydi. İki konakta bir okul. Yarısı orada yarısı burada. Zaten bu eğitim kuruluşunun kaderidir.

Oradan, oraya

Göçebe mektep, gecekondu okul. Bu kadar binasızlığa, ardı arkası kesilmeyen taşınmalara rağmen İstanbul Lisesi'nin gösterdiği gelişim bir eğitim mucizesidir.

Bir süre sonra Münir Paşa Konağı'ndan da çıkıldı. Beyazıt'ta Maliye Nezareti denilen yere geçildi. Leylek yuvasını taşır gibi kimya ve fizik laboratuvarları dahil, tüm tüp ve cam borular öğrencilere taşıttırıldı.

Anfi gibi sınıflarıyla Maliye binası da güzel bir okul binasıydı. Hele muhit, yani Beyazıt ve çevresine çok yakıştılar.

O dönem bu yöre tam bir mektep ve öğrenci hâkimiyetindeydi. Hemen her şey öğrenciler için yapılmış gibiydi.

Karşıda yekpare, kocaman bir eğlencelik -Yemişçi Çarşısı- leblebiciler sokağı, leblebi endüstrisinin bütün çeşitleri mevcuttu. Leblebi unu, leblebi helvası, sarı, kırmızı, mavi, yeşil leblebi şekerleri dükkânların önünde sergilenirdi. Bunların yanında keçiboynuzları, iğdeler, dut ve vişne kuruları...

Sevdalı liseliler

Onun karşısında genç aşıklar için namlı Beyazıt muhallebicileri. Kuytu köşeli mermer masalar. El ele genç çiftler. Daha ilerideki Koska'da büyük öğrencilerin gece yarısı uğrağı Hasanpaşa Fırını. Gece yarısından sonra çıkan nefis peynirli börekleri.

Meydanda tramvay durağının tam karşısında İstanbul'un meşhur kırtasiyecileri. İki arka caddede de Vefa Lisesi. Bir başka uğrak yeri Vefa Bozacısı. Süleymaniye'de Müftülük binasının bahçesinde bir güzeller yurdu, İstanbul Kız Lisesi.

Hele mektebin yandığı o heyecanlı gece. Bütün leyliler genç tulumbacılar gibi imdada koşmuşlardı.

Yola devam

Beyazıt'tan birkaç adım aşağı indiniz mi Bezmialem Valide Sultan Kız Lisesi, Erkek Muallim Mektebi, Ticaret Lisesi hatta Baytar Mektebi. Zeynep Hanım Konağı, parasız talebenin bütün gününü geçirdiği Beyazıt Kütüphanesi. Yanında Eczacı ve Dişçi mektepleri. Ve de efsane Çınaraltı...

Sahaflar Çarşısı'nın kapısında, İstanbul'un en nefis kuru fasulyesini pişiren yer. Etrafta kaç tane kitapçı var saymak mümkün değildi. İşte Sahaflar lafı da bundan konuldu. Maliye binasının karşısında, bir açık hava kitap sergisi. Büyük ve uzun masalar üstüne yığılmış ciltler. Minik minik basılmış pembe kapaklı Ebüzziya'nın ilk cep kitaplarından tutun el yazmalara kadar...

Remzi Kitapevi

Ünlü editör Remzi ilk dükkânını burada açmıştı. Meşhur Sahaf Musa Efendi'nin açık hava sergisi en zengini. Gavur İmam bile burada ünlü kartpostallarını satmıştı. Cadde çok işlek olduğu için gelip geçenler masalar üstündekileri saatlerce karıştırırlardı. Beğendiklerini rahatça okurlardı. Daha aşağıda iş mürekkepçileri çarşısı ve başta Şamlı İskender olmak üzere nota ve çalgı ticaretiyle meşhur sanatkârlar çarşısı!

Talebe kenti

Biraz daha yürüdünüz mü bir kitapçılar köşesi daha. Gözleri kırmızı kırmızı meşhur Mihran Efendi'nin dükkânı. İşte o zamanki Beyazıt, tam talebe şehri. Bir de tiyatrolar. Darülelham, Darülbedayi ile meşhur Şehzadebaşı kahveleri hemen yanınızda. Başta Şehzade Darülfünunu diye anılan didon sakallı Nazmi Acar'ın kıraathanesi. Burası akademi gibi yerdi. Hocanın Kahvesi, Halil Nimetullah bunlardan. Bütün Darülbedayi aktörleri, Darülelham hocaları, ressamlar, heykeltıraşlar. Meşhur muharrirler burada toplanırdı.

Ne ararsan burada

Ama fakülteleriyle üniversiteye meydan okuyan bir ağaç altı akademisi daha vardı. Beyazıt'ta Küllük ve paranız varsa Eminefendi Lokantası, yani Mahir...

Ahmet Haşim'in "Bu adam, her gün İstanbul halkına bir ziyafet çekiyor" dediği yemek cenneti. Ve de hiç pahalı değil. Sudan ucuz.

Kız lisesi boşalınca, erkek lisesi de bir telaşla gelirlerdi. Kızları Nakşin'de yakalarlardı. Sarı yapraklı not defteri alırlarken, ellerine bir mektup sıkıştırmak hayaliyle.

Bazen işler iyi giderse, birer kaymaklı ekmek kadayıfı yenirdi. Sonra da kim bilir, belki de bir sinema... Hilal, Millî, Turan ne güne duruyor? Öteki geceli okulların üstünde bir idaresi vardı. En usta aşçılar en nefis yemekleri yaparlardı. Hele o haftada iki kez verilen kadın göbekleri. Galatasaray'ın pilavı ve böreği mutfağın bayrağı sayılırdı.

GÜNÜN SÖZÜ

Başarının büyük sırrı, beklemesini bilmektir. A. Prevost

 

Yazarın Diğer Yazıları