Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN

Ahmet B. ERCİLASUN

Sözlük yine sözlük

Bu kez sözlükçülükten veya tarihî sözlüklerden bahsetmeyeceğim; sözlüğe bakmak gerektiğinden bahsedeceğim. Düşününüz, Türk bilimci (Türkolog) olan meslektaşlarım Türk ve Türkçe kelimelerini tartışıyorlar ama sözlüğe bakmıyorlar.

Türk bilimciler tabii ki sözlüğü de eleştirmek hakkına sahiptirler. Ama önce sözlükte ne yazıldığına bakmak gerekir.

Ölçünlü Türkiye Türkçesi için bakılması gereken ilk sözlük, Türk Dil Kurumu yayını olan Türkçe Sözlük'tür.

"Türkçe" sözü için Türkçe Sözlük'te iki anlam verilmiştir: 1. Genel Türk dili. 2. Türkiye Türkçesi.

Bunun anlamı şudur: Ölçünlü Türkiye Türkçesinde "Türkçe" sözünü sadece Türkiye Türkçesi için kullandığımız gibi Türk lehçeleri için de kullanmaktayız. Nitekim aynı sözlükte Kazakça, "Kazak Türkçesi", Özbekçe, "Özbek Türkçesi" olarak açıklanmıştır.

Konuyu daha açık hâle getirmek için aynı sözlükten "Türk" sözüne de bakalım.

"Türk" sözüne de iki anlam verilmiştir: 1. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse. 2. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan, Türkçenin değişik lehçelerini konuşan soy ve bu soydan olan kimse.

Görüldüğü üzere "Türk" sözünde de durum aynıdır. Kelimeyi sadece Türkiye Türkleri için kullandığımız gibi Türk Dünyası'ndaki bütün Türkler için de kullanmaktayız.

Peki, Türkçe Sözlük, Cumhuriyet döneminin ideolojisini yansıttığı için anlamları böyle vermiş olabilir mi? Bunu öğrenmenin yolu, Cumhuriyet'ten önceki bir sözlüğe bakmaktır. O zaman Şemseddin Sami'nin 1900 yılında basılmış olan Kamûs-ı Türkî adlı sözlüğüne bakalım. Orada "Türk" maddesi şöyle açıklanıyor:

"Esasen Asya kıt'asının şimâl-i garbî cihetinde münteşir bir büyük ümmet ki oradan tevârîh-i muhtelifede cihangirlikle ve kişver-küşâlıkla cenup ve garba doğru yayılarak Avrupa'nın dahi şark-ı cenûbî cihetlerine sokulmuşlardır. Şu'ubât-ı muhtelifeye münkasım olup, kable'l-islâm Uygur ve el-yevm Çağatay ve Osmanlı şubeleri lisân-ı edebîye nail olmuşlardır."

Açıklamadaki "ümmet" sözü "millet" anlamındadır. Demek ki 1900'de de Türk deyince bütün dünya Türkleri anlaşılıyormuş. Yani Türk kelimesinin bu geniş anlamı, Cumhuriyet döneminin bir yönlendirmesi değilmiş. Demek ki biz Osmanlı ve Türkiye Türkleri, Türk sözünü tabii bir şekilde "genel Türk" anlamında kullanıyormuşuz.

Peki, "Türkçe" sözünün dar anlamı Cumhuriyet'ten önce var mı? Bunun için en kesin belge 1876 anayasasıdır. 18. maddede şöyle deniyor: "Tebaa-yı Osmâniyenin, hizmet-i devletde istihdam olunmak için devletin lisân-ı resmîsi olan Türkçeyi bilmeleri şarttır."

Demek ki dar anlam için de Cumhuriyet'in yönlendirmesi söz konusu değilmiş.

Ya diğer Türklerin sözlüklerinde durum ne? "Türk" ve "Türkçe" sözleri onlarda genellikle dar anlamdadır yani Türkiye Türklerine hasredilmiştir. Ancak bu, Sovyet döneminde ortaya çıkan bir durumdur. Daha önce hep Türk tili (dili), Türkçe, Türkî (bu da Türkçe demek) kelimelerini kullanmışlardır. Azerbaycan'da Hasan Bey Zerdabi, Feridun Bey Köçerli, Abbas Sıhhat, Üzeyr Hacıbeyli; Hokant Hanlığı'nda Ömer Han, Özbekistan'da Fıtrat hep Türk dili / tili, Türkçe, Türkî (Türkçe) kelimelerini kullanmışlardır. Bunlarla ve daha fazlasıyla ilgili örnekler, Makaleler kitabımdaki "Dilimizin Adı" yazısında vardır.

Sovyetler döneminde bu kullanımlara son verilmiş ve yeni dil adları ortaya çıkarılmıştır. Mesela Özbek bilim adamı Fıtrat, 1919'daki bir yazısında Türkçe terimini kullanırken 1927'de Özbek tili terimini kullanır.

Türk dili için Rusçada da tek bir kelime vardı: Turetskiy. Bu kelime Türkiye Türkçesiyle birlikte bütün Türk lehçelerini ifade ediyordu. Daha sonra bu kelimeyi Türkiye Türkçesi'ne ayırdılar ve genel Türk dilini anlatmak için Tyurkskiy terimini çıkardılar. Türk lehçelerinde de Tyurkskiy için Türki kelimesini icat ettiler.

Peki, şimdi biz ne yapacağız? Kendi dilimizdeki tabii kullanımları mı devam ettireceğiz yoksa Sovyet idaresinde yaşamadığımız hâlde o idarede ortaya çıkarılan terimleri mi kullanacağız?

 

Yazarın Diğer Yazıları