Erdoğan tırmandırmayı tercih etti

Kuzey Afrika gezisinden dönen Başbakan Erdoğan uçağa binmeden ve hemen indikten sonra verdiği iki demeçte, toplumsal gerilimi tırmandırmayı tercih ettiğini ortaya koydu. Erdoğan,  “azınlığın tahakkümüne girmem”  diyerek,  “izlediği politikayı”  yani Taksim’e bina inşası çalışmalarını devam ettireceğini söyledi. Erdoğan’ın toplumsal gerilime ve nihayet patlamaya neden olan politikasının sadece Taksim’e bina inşası olmadığını biliyoruz. 57. Hükümet döneminde Milli Güvenlik Kurulu’nda Cumhurbaşkanı Sezer’in Başbakan Ecevit’e anayasayı sert bir şekilde iletmesi her ne kadar ekonomik krizin nedeni ise Taksim’e bina inşası da ancak o kadar bugün yaşanan patlamanın nedenidir.
Toplumsal tepkinin nedeni; 1) son on yılda adım adım inşa edilen anti-demokratik iktidarın 2) Türkiye’yi milli-üniter devletten PKK ile yapılan görüşmeler çerçevesinde etnikçi-federal bir devlet yapılanmasına sürüklerken, 3) insanların Cumhuriyet, Atatürk, İstiklal Savaşı, milli bayramlar gibi milli kutsallarını aşağılaması ve 4) dini kutsallarını ise “ancak benim gibi yorumlarsan doğru olur” tavrı ile özel yaşamında baskı altına alması girişimidir. Bu sayılan nedenler farklı toplum kesimleri üzerinde farklı etkiler yaptığı için ortaya çıkan tepki de homojen bir siyasal tepki değil, heterojen, büyük bir bölümü büyük ölçüde apolitik çok farklı unsurların sahaya çıktıkları bir tepkiye dönüşmüştür.
Tepkinin bu niteliği aynı zamanda ortaya başka tehditler çıkarmaktadır. Bir siyasal hareket tarafından yönetilen politik bir tepkinin tahrikler ile yönlendirilmesi zordur. Oysa heterojen bir sosyal tepki çok kısa zamanda ve radikal bir biçimde tahrikler ile kontrol dışına çıkarılabilir. Hele, Türkiye gibi sınırlarında Suriye-Lübnan-Irak ekseninde iç savaş yaşanan bir ülkede yaşanan sosyal patlama her türlü istihbarat operasyonuna açıktır.
Reyhanlı bu konuda AKP Hükümeti ve Erdoğan için bir ders olmalıdır. Bir çok ülke istihbaratının ve örgütün şimdi Türkiye’ye ağızlarının suları akarak baktıklarını anlamak için terörizm konusunda çalışmaya gerek yoktur.
10 günden buyana sokaklarda protestolarını sürdüren 15-25 yaş aralığındaki apolitik ve eylem konusunda deneyimsiz gençliğin bu tehdit analizini yapıp sokaklardan çekilmesi mümkün değildir.
Erdoğan’ın izlediği politikayı değiştireceğinin (tam olarak değiştirmese bile zaman kazanmak için) ve sokaktaki halkın tepkilerini ciddiye aldığının göstergesi Taksim’de bina inşasından vazgeçtiğini açıklamasıdır. Bir bina inşasından vazgeçmemek adına Türkiye böyle büyük bir tehdidin içine atılabilir mi? Oysa Erdoğan, bunu yapacağı yerde aksine iç çatışma zeminini artıracak, halkı çatışma zemininde bölecek açıklamalar yapmaktadır. Biliyoruz ki Erdoğan, Türkiye’deki en rasyonel siyasetçilerden birisidir. Siyaset gerektirdiği zaman hemen siyaset değiştirir. Libya’da NATO’nun ne işi var dedikten bir hafta sonra NATO ile Libya’yı bombalamakta bir mahsur görmez.
Bu noktada sorulması gereken soru, Erdoğan’ın neden krizi tırmandırıcı bir üslup benimsediğidir? Bazı yorumcular, Erdoğan’ın kibrinden dolayı olayları tırmandırdığını ifade etmektedirler. Ancak bu söylem, genel Erdoğan siyaset profiline hiç uymamaktadır. Çünkü kibirli oluş siyasette rasyonel bir davranış biçimi değildir. Erdoğan acaba 1)kaçınılmaz ekonomik krizi ve borsada yaşanacak bir çöküşü sırtına yükleyeceği bir günah keçisi olarak Gezi Parkı göstericilerini mi kullanmak istemektedir? 2) Erdoğan aynı zamanda PKK ile müzakereler sürecinde kaybettiği oyları PKK’yı unutturarak, arkasında oy bloğu oluşturmak için mi süreci tırmandırmaktadır. Ne için yapar ise yapsın Erdoğan, Türkiye’yi ince bir buz tabakası üzerinde yürümeye zorlamaktadır. 

Yazarın Diğer Yazıları