PKK neler kazandı-Türkiye neler kaybetti? (2)

Kandil, Erdoğan’ın içine girmiş olduğu açmazın farkındadır. Gezi Parkı olaylarından dolayı Erdoğan’ın hem uluslararası planda yalnızlaştığını, hem de içeri de zayıfladığını gören Kandil, AKP hükümeti üzerindeki baskıyı artırmaya çalışmaktadır. Aslında PKK açısından ikinci açılım süreci çok olumlu gelişmektedir. Terör örgütü, kurulduğu tarihten bu yana en önemli kazanım dönemine girmiştir.
Kazanımların başında gelen husus PKK’nın meşrulaşmasıdır. PKK artık devlet tarafından  “terör örgütü”  diye aşağılanarak dışlanan bir yapı değil, devletin dengi, devleti kendisi ile görüşmeye zorlamış, gelecekte bölgenin “kaderi”  olacağı netleşmiş bir güç olarak kendisini görmekte ve göstermektedir. Gezi olayları sırasında Erdoğan’ın Öcalan’dan “terörist başı” diye bahsetmesi üzerine S. Demirtaş, “Onunla görüşen sensin. O terörist ise sen ne olursun” diyerek, meşrulaşma olgusunu ortaya koymuştur. PKK’nın son dönemde başlayan ormanlardan ağaç kesenlere pazar cezası kesme, içki içenleri cezalandırma, yol kontrolları yapma eylemleri toplumsal yaşamda güvenlik gücü algısı yaratmak ve meşru güç algısını güçlendirmek için yapılan eylemlerdir.
PKK’nın ikinci büyük kazanımı, kendi kitlesine ve onun ötesinde Güneydoğu Anadolu’da halkın çok büyük bir bölümüne yaşanan süreci PKK’nın devleti, AKP Hükümetini, TSK’yı yendiği algısını iletmede başarı olmasıdır. 
Devlet tarafından muhatap alınan, liderinin mesajı meydanlarda okunan ve bölgenin geleceğini temsil ettiği inancını aşılayan örgütün üçüncü kazanımı ise açılım sürecini ikili iktidarı, yani devlet iktidarı yanında örgüt iktidarını tesis etmek için değerlendirmesi olmuştur. İçişleri Bakanı Muammer Güler, 10 Haziran 2013’de yaptığı değerlendirmede terör örgütünün ikili iktidar çabalarını şu şekilde değerlendirmiştir: “Çözüm sürecini alternatif devlet yapılanması gibi algılamaya çalışanların veya böyle bir süreci inşa etme çabalarının da bir aracı olarak görmemek lazım.”
İkili iktidarın somut görüntüsü, asker kışlalarında, polis karakollarında hapis iken PKK’lıların açık şekilde silahları ile artık sadece dağlarda değil, sosyal alanlarda gezmeleri, kent merkezlerine yaklaşmalarıdır. 
PKK’nın nasıl bir devlet inşa etme ruh hali içinde olduğunu PKK yöneticilerinin yaptığı benzetmeler de ortaya koymaktadır. Murat Karayılan, PKK Genel Başkanlığı ve Konseyinden bahsederken,  “Bunu devlet sistemiyle kıyaslarsak eğer, cumhurbaşkanlığına tekabül ediyor” demektedir. Remzi Kartal,  “Kongra Gel yasama organı ise, KCK Yürütme Konseyi hükümettir” , demektedir. (1)
PKK, belediyeleri de ikili iktidarın bir diğer organı olarak inşa etmeye çalışmaktadır. PKK denetimindeki belediyeler iki dilliğin ötesinde bazı hususlar (örneğin evlenmek isteyenlerin Kürtçe bilmesi ZORUNLULUĞU gibi) tek dil olarak Kürtçeyi kabul etmektedirler.
PKK’nın bu süreçte dördüncü dev kazanımı, Öcalan’ın bir mahkumdan siyasal bir lidere dönüşmesidir. Üstelik, Time dergisine göre Öcalan dünyanın en etkin 100 lideri arasına girmiştir.
PKK’nın ikinci açılım sürecindeki beşinci kazanımı PKK’ya katılımın 1992 seviyesini aşacak şekilde yoğun olması neticesinde sağlanan terörist artışıdır. Bu süreçte PKK yurtdışına çekilmesi gerekirken, Türkiye içindeki terörist sayısında bir patlama yaşanmıştır. Sadece 4, 5, 6 Temmuz 2013 günlerinde PKK’ya 400 kişi katılmıştır. (2)
AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, PKK’ya katılımın 2000 kişiyi aştığını ileri sürmüştür. (3) Muhtemelen PKK’nın dağ kadrolarına gerçekleşen katılım sayısı 2000 rakamının da üzerindedir. Öte yandan PKK’dan kaçan militanlar da güvenlik güçlerine teslim olmaktadırlar. Eğer PKK çekilecek ve  “barış sağlanacak” ise, hem de bu kadar yakınken, neden PKK’lılar teslim olmaktadırlar?
Yarın devam edeceğiz...
------------------------
 1- Radikal, 12 Temmuz 2013, Cengiz Çandar,  “Kandil’de yenilik ve Süreç’in    geleceği”
 2- Bugün, 11 Temmuz 2013, Gültekin Avcı,  “Çok vahim gelişmeler bunlar”
 3- Aydınlık, 16 Temmuz 2013,  “Can çekişen hasta”

Yazarın Diğer Yazıları