PKK Suriye’nin Kuzeyinde ne yapmayı hedefliyor?

PKK ile halen devam etmekte olan ikinci açılım sürecinin başladığı günlerde bu sürecin ilerlemesinin mümkün olmadığını ifade etmiştim. Gerekçem, Orta Doğu’daki özellikle Suriye’deki gelişmelerin PKK’nın lehine olduğu ve Kandil’in Suriye iç savaşı bitmeden AKP Hükümeti ile barış masasından anlaşma yaparak kalkmayacağı idi. Çünkü AKP Hükümeti Ağustos 2011’den itibaren Suriye’de Esad rejimini yıkmak adına Suriye’nin parçalanmasına gidecek bir süreci ısrarla tetiklemeye devam ediyordu. Ayrıca 2014-2015 senelerinde Türkiye’de gerçekleşecek üç seçimin PKK’nın AKP’yi baskı altına almasına izin verdiğini de kaydetmiştim. AKP Hükümetinin tek güvencesi, bir an önce serbest kalmak istediği için Kandil’i  “barışa”  zorlayan, Öcalan’dı.
PKK, Suriye’deki iç savaşı Şam’da Esad’ın devrilmesi durumunda Suriye’nin etnik ve mezhepsel iç savaş devresine gireceğini, bu ikinci iç savaş aşamasında Suriye’nin birkaç parçaya bölüneceğini öngörüyordu. Akdeniz kıyısında Esad’ın devlet başkanı olduğu Nusayri devleti, küçük bir Dürzi devleti, El Kaide ile diğer unsurların aralarında bölüşmek için savaştıkları Sünni Arap bölgeleri. İşte PKK bu aşamada Suriye’nin kuzeyinde dört ana “cepte” doğudan batıya Cezire, Resulayn, Kobani ve Afrin olarak uzan stratejik derinlikten yoksun bir şekilde yaşayan Kürtleri birleştirip, güneye doğru da genişleteceği bir bağımsız PKK Kürdistan’ı kurmak için harekete geçmeyi hedefliyordu.
Mardin ve Şırnak’ın hemen güneyinde, Haseki vilayeti sınırları içerisindeki Cezire bölgesi doğudan batıya 281 kilometre uzunluğunda, kuzeyden güneye 19 ile 57 kilometre genişliğindedir. Burada Kamışlı, Derik, Amude dışında 700 köy bulunmaktadır. Cezire’de Suriye Kürtleri’nin %40’ı yaşamaktadır. Resulayn bölgesi sınırda 50 kilometrelik bir hatta aynı adlı kasaba civarında 5-10 kilometre derinliğe sahiptir. Kobani bölgesi Halep sınırları içinde doğudan batıya 80 kilometre uzunluğunda, Kürt nüfusun %10’unun yaşadığı bir bölgedir. Dördüncü bölge kuzeyinde Kilis, batısında Hatay olan Halep’e bağlı Afrin bölgesi diye bilinen ancak Kürt Dağı diye de tanımlanan bölgedir. Burada 360 civarında köy vardır ve Kürtlerin % 30’u Afrin bölgesindedir. Özetle, Türkiye-Suriye sınırının tamamı Kürt bölgesi olmadığı gibi, halen küçük bir bölümü PKK tarafından kontrol edilmektedir.
Esad’ın devrilmemesi durumunda iç savaş sonrasında Esad ile savaşmamanın ödülü olarak PKK adı özerklik konulmasa bile bu bölgelerin PKK denetimine bırakılacağını öngörüyordu. Ve Esad iç savaş sırasında Türkiye’nin isyancılara verdiği desteğin intikamını almak için PKK’ya Türkiye’ye karşı destek verecekti. Üstelik, AKP Hükümeti ilke olarak müzakereci çizgiye oturduğu için PKK, iki veya üç sene sonra tekrar masaya oturabilecekti. PKK için burada mesele Öcalan’ın nasıl aşılacağı meselesiydi. Öcalan’a açık bir şekilde karşı çıkmak mümkün olmadığı için PKK, Öcalan’ın  “çekilin”  talimatına  “çekiliyoruz” cevabını verdi. Ancak PKK çekilmediği gibi yeni ve büyük katılımlar ile gücünü artırdı. Devlet kendisini muhatap aldığı için, 1984’den buyana Güneydoğu Anadolu’da hiçbir zaman erişemediği bir etkinlik ve moral üstünlük kazandı.
Bu arada PKK Suriye’de PYD aracılığı ile silahlı örgütlenmesini geliştirdi. Hem muhalefet hem de Esad ile çatışmaktan tam anlamı ile kaçındı. Yerleştiği coğrafyanın stratejik derinlikten yoksun ve çok kısa zamanda Esad, Türkiye veya muhalif güçler tarafından ele geçirilebileceğinin bilincinde olarak, kent muharebesine hazırlandı, Kandil’den bölgeye keskin nişancı unsurlarını sevk etti. PKK’nın hedefi, iç savaşın birinci aşaması devam ederken, mümkün olduğunca dikkat çekmeden etki alanını hem güneye hem de Cezire’den batıya doğru genişletmektir. Nihai hedef, Kürt bölgeleri arasındaki Arapları, Halep ve Bayır Bucak Türkmenlerini etnik temizlik ile sürerek, Akdeniz’e açılan bir bölge yaratmaktır. Ancak bu hedef, PKK’nın tek başına gerçekleştiremeyeceği kadar zor olduğu gibi, açık bir şekilde başlatılması durumunda, şu anda birbirine düşman bir çok unsuru bir araya getirebileceği için çok risklidir. 
PKK, böyle bir etnik temizliğin veya ezmenin Irak-Amerika savaşı sırasında yapılabileceğini görmüştür. Türkmen Telafer kenti, (Musul’a bağlı 2003’de 400 bin nüfuslu Irak’ın en büyük ilçesi idi.) bir Kürdün bile yaşamadığı bir kent olmasına rağmen, Irak ve Suriye Kürt bölgelerini birbirinden ayırdığı için El Kaide’yi yok etmek bahanesi ile Amerikan Ordusu tarafından 5 büyük kuşatmadan sonra teslim alınmış ve Barzani’ye verilmiştir. Şimdi Kuzey Irak’ın parçasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları