PKK’nın derin planı

PKK’nın AKP Hükümetine yönelik  “1 Eylül’de PKK’nın talep ettiği anayasal ve yasal reformları yap ve 15 Ekim’e kadar uygulamaya geçir” şeklindeki şantaj politikası devam ediyor. Cemil Bayık, 22 Haziran 2013’te Taraf gazetesinde çıkan bir açıklamasında 15 Ekim 2013’e kadar istediklerinin yapılmaması durumunda PKK’nın silahlı eylemlere başlamayacağını ancak müzakereleri durduracağını, şehirlerde ayaklanmalara başlayacağını, geri çekilmenin durdurulacağını, Suriye, Irak ve İran’da Türk dış politikasının menfaatlerine saldıran bir politika izleneceğini açıklamıştır. Cemil Bayık iki kere, silahlı mücadeleye tekrar başlamayacaklarının altını çizmiştir.
Gerçekten PKK’nın, önümüzdeki aylarda yeni katılımlar ile güçlenen dağ kadrolarının büyük bir bölümünü, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Cezire’den başlayarak Kobani ve Kürt Dağı bölgesi arasındaki Arap-Türkmen bölgelerini işgal etmek amacı ile kullanacağı akla yakındır. Ağırlığını  Suriye’ye verecek PKK’nın Türkiye’de terör eylemlerini bir süre ertelemesi akla yakındır. Bundan dolayı, Cemil Bayık’ın açıklamalarını bu zeminden okumak gerekmektedir. Zaten Bayık’ın “Kürdistan’ın diğer parçalarında AKP politikalarına karşı siyaset geliştirilmesi” ile kastettiği İran ve Irak değil, bunun pratikte mümkün olduğu ve halen gerçekleştiği Suriye coğrafyasıdır.
Bununla beraber PKK’nın Türkiye içinde terör sürecini tamamen gündemden kaldırdığı düşünülmemelidir. PKK, Güneydoğu Anadolu’da koruculara karşı olağanüstü bir baskı politikası geliştirmiş durumdadır. Terör örgütü bir yandan Hükümete “Barış sürecinin gerçekleşmesi için koruculuğun lağvedilmesi gerekmektedir” dayatmasını yaparken, öte yandan koruculara da “Uğruna senelerce savaştığınız T.C. size ihanet ediyor, sizi satıyor” propagandasını yapmaktadır. Koruculuk sistemi Türkiye’nin terörle mücadelesinde bütün eksiklerine rağmen önemli belkemiği unsuru olmuştur. Daha açık bir ifade ile geçici köy koruculuğu sistemi olmasa idi, terörle mücadele mümkün olamaz, PKK 1999’da yenilemezdi.
Korucular, PKK ile mücadelede 2008’e kadar 1378 şehit, 1978 gazi vermişlerdir. 3000’den fazla korucu yakını PKK tarafından gerçekleştirilen intikam saldırılarında, çoğu zaman kitlesel katliamlarda hayatlarını yitirmişlerdir. Korucular küçük bir para karşılığında ellerine silah alırken, hayvancılık, tarım gibi ekonomik işlerden tamamen kopmuşlardır. 1984’ten buyana PKK yandaşları zenginleşirken, korucu aileleri fakirleşmişlerdir.
Bugün Hükümet yetkilileri müzakereleri övmek için “şehit gelmiyor” açıklamaları yaparken, PKK kendilerine karşı verilen anti-terörizm mücadelesinin önde gelen unsurlarından olan ‘Hançer Timi’ adlı koruculardan oluşan timin iki mensubunu geçtiğimiz günlerde Cizre ve Silopi’de öldürmüştür. Şimdi; tek suçu Türk bayrağı için savaşmak olan bu iki vatan evladı, şehit değil midir?   
Hükümetin PKK ile müzakere içinde olduğunu gören korucular da büyük bir endişe içinde gelişmeleri izlemektedirler. PKK, koruculara “ya teslim ol ya terk et” diye mesaj yollarken, teslim olmak isteyen korucuların da “bağışlanması” için teslim olmasının yetmeyeceğini, affedilip “Kürdistan’da yaşamaya devam edebilmelerini için”  “T.C. askerine” saldırarak, PKK’nın yanında olduklarını ispat etmeleri gerektiğini ileri sürmektedir.
Daha açık bir ifade ile PKK, koruculuk sisteminin lağvedilmesi veya korucuların “T.C. nasıl olsa PKK ile anlaştı ve bizi terk edecek” diyerek PKK ile anlaşması sonrasında Türk askeri ile PKK tarafından silahlandırılacak korucular arasında kapsamlı bir çatışma ortaya çıkarıp, devletin meskun mahalde verilecek ağır kayıplara karşılık olarak aşırı şiddet uygulamaya zorlamak istemektedir. Askeri birliklerin içini ve dışını, güçlü ve güçsüz yanlarını çok iyi bilen korucular, askeri birliklere saldırarak çok sayıda Türk askerinin şehit olmasına yol açacaktır.  Oluşan büyük kamuoyu tepkisi ve infial sonucunda ortaya çıkacak Türkiye Cumhuriyeti’nin aşırı şiddet uygulamasını PKK, topyekün bir ayaklanma için yerel ve uluslararası boyutta ayaklanmanın meşruluğunun gerekçesi olarak kullanacaktır.
Sonuç olarak PKK’ya güvenmek mümkün değildir. Terör örgütü, Türkiye’den çekilmediği gibi silahlı gücünü artırmıştır. Sadece Şırnak-Cizre alanında kent merkezleri dahil 5000 silahlı KCK’lı vardır. Güvenlik güçlerinin Cizre’de evleri de kapsayan bir silah araması, gerçeği ortaya çıkaracaktır. Örgüt, Van-Hakkari-Bitlis arasındaki bölgede bir kent ayaklanması için hazırlanmaktadır. Türkiye Cumhuriyetini yendiğini düşünen terör örgütü, cüretkar girişimleri yaşama geçirme hazırlığı içindedir. Mesele bu girişimlerin olup olmayacağı değil, ne zaman olacağıdır.

Yazarın Diğer Yazıları