Biz söylemiştik veya ABD ile İran arasındaki gizli pazarlıklar

Der Spiegel dergisinin internet sitesinde 17 Eylül 2013’te Erich Follath tarafından yazılan bir makale yayınlandı. Makalede İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin İran’ın ABD tarafından uygulanan ambargolardan dolayı bozulan İran ekonomisini düzeltmek amacı ile nükleer projede taviz vermek üzere hazırlık yaptığı ileri sürülüyor. Follath, istihbarat kaynaklarına dayandırdığı haberinde İran’ın nükleer silah üretmeye yaklaştığını ancak Ruhani’nin Kum yakınlarındaki yerin 70 metre altında bulunan Fordo nükleer tesisini uluslararası denetime açacağını ve uluslararası gözlemcilerin eşliğinde santrijüflerin sökülmesine izin vereceğini ileri sürmektedir. Follath, İran’ın bunların karşılığında ABD’den uluslararası ambargonun kaldırılmasını isteyeceğini iddia ediyor.
İran’ın sadece ekonomik ambargonun kaldırılması karşılığında Fordo nükleer tesisindeki santrijüflerin sökülmesini kabul edeceği iddiası akla yakın değildir. Ancak Follath’ın iddiası akla bir başka hususu getirmektedir. 21 Nisan 2012’de bu köşedeki “Suriye, Türkiye ve diplomatik dedikodular”  başlıklı yazımızda dikkat çektiğimiz bir husus vardır. Bu hususu şöyle ifade etmiştik:  “Öte yandan Orta Doğu’da konuşulan bir başka teori ABD’nin esas sorununun Suriye değil İran, daha da doğrusu İran’ın nükleer silah yapma kapasitesine doğru hızla ilerlemesi. Tahran da bunun farkında. Ve İran için Suriye’nin çok büyük bir stratejik önemi var. Hatta bu stratejik önem kısa ve orta vadede nükleer güç ve nükleer silahtan daha önemli olabilir Tahran için. Çünkü İran, Suriye’yi kaybeder ise bir daha geri alması mümkün görünmüyor. Ayrıca Suriye-İran ekseninin kırılması, İran’ın Hizbullah ile olan ilişkilerine de ağır darbe vuracak. Hizbullah bir yanda İsrail öte yanda Sünni Araplar tarafından kuşatılmış olacak.
Bundan dolayı İran, nükleer güç karşılığı Suriye gibi bir denklemi ABD’nin önüne koymuş. ABD ile İran arasında arka kanallardan bu konuda görüşmeler yapılıyormuş. ABD’nin Suriye konusunda işi ağırdan almasının nedeni İran ile sürdürülen bu pazarlıkmış. ABD eğer İran nükleer enerji ve silah sürecini  durdurur ise İsrail’in  İran’a saldırmayacağını, böylece Orta Doğu’da  yeni ve büyük bir karışıklığın çıkmayacağını ve ABD’nin dikkatini Pasifik bölgesi ve Çin’den Orta Doğu’ya döndürmek zorunda kalmayacağının  hesabını yapıyormuş.
İran ise Suriye üzerinde baskının kalkması sonrasında nükleer güç ve silah konusunda gereken bilgi donanımına sahip olduğu için bir başka zaman diliminde tekrar nükleer silah üretimine odaklanabileceği analizini yapıyormuş. Eğer bu dedikodu doğru ise Türkiye’nin önümüzdeki süreçte işi çok zor. Çünkü, Suriye’de rejim yerinde kaldığı takdirde Türkiye’ye güneyden üç düşmanca güç olacak: İran, Suriye ve Maliki’nin Şii Irak’ı. Bunun olmasını sağlayan ise AKP Hükümetinin izlediği dış politikadır.”
Yine 6 Eylül 2013’de bu köşede yayınlanan  “Suriye’de perde arkasında pazarlık olabilir mi?”  başlıklı yazımızda ise  “İşte bu ortamda Amerikalı diplomatlar Tahran’da gizli görüşmelere başlamışlar. Tahran masaya nükleer çalışmalarını yavaşlatma sözünü sunar, İsrail’in yaşam hakkı ile ilgili rijit davranmayacağını ifade eder ve karşılığında Suriye’ye yapılacak saldırının ” makyaj “ saldırı olmasını ister ve Esad rejiminin iktidarda kalmasını talep ederse, Washington buna ne cevap verir?”  diyorduk. Bu iddialarımız istihbarata değil, analize dayanıyordu.
Öte yandan, Erich Follath,’ın bizden 11 gün sonra “istihbarata dayanarak” iddia ettiği gibi İran, nükleer güç projelerini masaya sürmüş olabilir. Ancak projelerini durdurma adımının karşılığında ABD’den talebi sadece ekonomik yaptırımların durdurulması olamaz. Esasen İran ekonomisinin de çöküşün eşiğinde olduğunu söylemek mümkün değildir. Tahran’ın Rusya ve Çin ile ticareti devam etmektedir. Tahran, bir pazarlığa girer ise ABD’den, ekonomik ambargodan vazgeçilmesinin ötesinde Esad rejiminin devrilmesine destek verilmesinden vazgeçilmesini isteyecektir. Esad iktidarda kalacak, El Kaide tasfiye edilecektir. ABD ve Fransız basınında aniden kafa kesen El Kaidecilerin görüntülerinin dolaşmaya başlaması böyle bir sürecin psikolojik hazırlığıdır. Tahran böyle bir teklif yapar ise Batı, İran’ın bu adımına büyük bir ihtimal ile “evet”  diyecektir.

Yazarın Diğer Yazıları