Suriye’nin başına gelenler!

Başta Libya, Tunus ve Mısır olmak üzere Orta Doğu’da büyük tahribat yapan sözde, “Arap Baharı” nın halen tehdidi altındaki Suriye’nin başına gelenler, görmezlikten geliniyor.
Her şeyden önce, komşumuz Suriye gün be gün eriyip gidiyor.
Bir yanda, neredeyse kaç parçaya ayrıldıkları sayılamayan muhalefetin, diğer yandan hükümet kuvvetlerinin karşılıklı saldırıları devam ediyor.
Öte yandan İsrail, fırsatı  “ganimet” bilerek canı istedikçe Suriye’yi bombalıyor.
Bu arada, BM’lere verilen söz ve ABD’nin kıskacı Suriye’yi adeta donduruyor.
Ayrıca ne yazık ki, komşusu Türkiye’nin katı durumu korkulara korku katıyor.
Nitekim, Suriye’nin Lazkiye kentindeki Hava Kuvvetleri’ne ait savunma üssüne geçtiğimiz Perşembe günü yapılan saldırının kaynağı halen bilinmiyor.
Her ne kadar, Lübnan saldırıyı Türkiye’nin yaptığını öne sürüyorsa da asıl failin İsrail olabileceği bizzat ABD tarafından ortaya atılıyor.
Üstelik, Hizbullah’a gönderilecek bir füzenin hedef alındığı belirtiliyor.
Daha önce de, 4 defa aynı saldırının İsrail tarafından gerçekleştirildiği hatırlatılırken, aslında Suriye’nin içine düştüğü feci durum ortaya çıkıyor.
Suriye, özellikle İsrail kaynaklı hava saldırılarına neredeyse eli kolu bağlı kalırken, nüfus dolayısıyla etnik yapısında da, zaafa uğruyor.
En  “trajik”  gelişmeler ise ne yazık ki, Türkmen soydaşlarımıza oluyor.
Daha önce defaatle belirttiğimiz gibi, Suriye’deki kargaşada en fazla zararı, tıpkı Irak’ın Kuzeyi’ndeki soydaşlarımız gibi Türkmenler görüyor.
Feci durumun garip ve “utanç” verici tarafı ise, AKP hükümetinin yine tıpkı Kerkük ve dolaylarındaki Türkmen soydaşlarımızdan esirgediği ilgi ve destek ortaya çıkıyor.
Gerçekten de, Dışişleri Bakanlığımızın özellikle neden SuriyeliTürkmenlere koruyucu diplomasi uygulamadığı anlaşılamıyor.
Neden bütün istekler bir yana, Türkmenleri koruma isteği bir yana konmuyor.
Zaten, Suriye olaylarında hükümetin güttüğü tüm politikanın iflas ettiği biliniyor.
Ancak, yine de Suriye’deki Türkmenler için yeni bir strateji acil olarak gerekiyor.
Nitekim, Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Fayzel Amro, Türkmenlerin asırlardır bu topraklarda yaşadıklarının altını çizerek, bölgede ülkelerin ve Suriye’nin kuruluşunda Türkmenlerin rol oynadığını ifade ediyor.
Amro, bölgede siyasi muhalefetin olmadığını, Arap milliyetçiliğinin egemen olduğunu belirterek, milli kültürlerin yok edildiğini kaydediyor.
Amro, Türkmenlerin ilk günden itibaren devrime katıldığını aktararak, geniş bir bölgede yaşayan Türkmenlerin devrime destek verdiğini belirtiyor.
Türkmenlerin bazı garantiler talep ettiğini söyleyen Amro,  “Rejim tarafından uygulanan katliam ve savaş suçlarının durdurulması. Suriye toprak bütünlüğünün güvence altına alınması. Suriye halkının kendi kaderini belirlemesinde herhangi baskı olmaması, çoğulcu geçici hükümetin kurulması” şeklinde sorunları dile getiriyor.
Amro,  “Türkiye’nin desteğine ihtiyacımız var. Türkiye’nin verdiği destek kadar uluslararası kamuoyu destek vermemiştir” uyarısında da bulunuyor.
Suriye Türkmenlerinin durumunu daha iyi anlayabilmek için nüfus yapısına bakmak icap ediyor. Suriye’deki Türkmen nüfus 3,5-4 milyon civarında olup Araplardan sonraki en büyük etnik unsuru oluşturuyor.
1300’lerden bu yana Suriye’nin her bölgesinde ve ülkeyi vatan bilerek yaşıyor.
Yıllardır, Baas rejiminin zulmüne karşı varlıklarını sürdürebilen Türkmenler, bugün de Suriye muhalefeti içinde yer alıyor.
30 binden fazla şehit ve kayıp verilirken, 500 bin civarında Türkmen göçmen durumuna düşmüş bulunuyor.
Suriye Türkmenleri, Irak Türkmenlerinin durumuna düşmemek için olağanüstü bir gayret gösteriyorlar.
Bir yandan sahip oldukları topraklarda kalmaya, diğer yandan haklı ve doğru mücadelelerini sürdürmeye çabalıyor.
Ne var ki, Türkiye’den hayati beklentileri olmasına rağmen AKP tarafından gösterilen ilgi kâfi gelmiyor.
Nereden bakılırsa bakılsın; bir yandan Suriye’nin geleceği her gün biraz daha kararırken, Türkmen soydaşlarımızın da hayat mücadelesi önem kazanıyor.

Yazarın Diğer Yazıları