AKP Barzani’yi ağırlarken PKK Suriye’de devlet kuruyor

Barzani, Erdoğan’ın davetlisi olarak Diyarbakır’ı ziyaret edecek. Barzani’nin Türkiye’ye davet edilmesinin temel nedeni stratejik değil. AKP, 2007’den bu yana Güneydoğu Anadolu’da oy kaybediyor. Terörün öncelikli hedefi olan 12 vilayette 2011 seçimlerinde BDP oyların %51’ini alırken, AKP %37.4’ünü almıştır. PKK ile gerçekleştirilen açılım-müzakere sürecinin ikinci aşaması PKK’nın meşrulaşmasına paralel olarak, BDP oylarında da büyük bir artış olduğu gözlemlenmektedir. Adil Gür, Mayıs 2013’te araştırmalarında BDP’nin %10’u geçtiğini söylemektedir. Mayıs 2013’ten bu yana gelişmeler BDP çizgisini daha da güçlendirmiştir. BDP, ilk kez bu seçimlerde Erzurum’da iki ilçeyi almak için çalışırken, Şanlıurfa’da büyükşehir belediye seçimlerini zorlayacağından bahsedilmektedir.
BDP’nin bu atılımı seçimler yaklaşırken, AKP’de bir paniğe neden olmaktadır. Çünkü, 2007-2009 ve 2011 seçimlerinde Diyarbakır’da sürekli düşen AKP oylarının şimdi 12 ilde de çok hızlı düşeceği ihtimali Erdoğan’ı germektedir. Bundan dolayı Barzani, yaklaşan seçimlerde AKP lehine tavır alması amacı ile Türkiye’ye davet edilmiştir. Bu adım Barzani’yi Türk iç politikasında bir faktör haline getirecek bir adım olduğu gibi, Barzani’nin pankürdist politikalarını meşrulaştıracak bir zemine de hizmet etmektedir. Öte yandan AKP, Barzani’den BDP’ye karşı destek beklerken bir hesap hatası da yapmaktadır. Barzani’nin etkinliği Güneydoğu Anadolu’da AKP’nin düşündüğü kadar yüksek değildir. Gerçi Barzani Güneydoğu Anadolu’da etkin olmak için çok çalışmıştır ve çalışmaktadır. Ancak Türkiye, Irak’ın ne kadar ilerisinde ise Güneydoğu Anadolu da Kuzey Irak’ın o kadar ilerisindedir. Barzani netice itibari ile bir feodal liderdir ve Güneydoğu Anadolu insanı, Kürtçü sempatizanı zemin dahil, bir feodal liderin Türkiye’de etkinlik kurmasını mümkün ve arzu edilir olarak görmemektedirler. Barzani’nin etkisi Hakkari’de bazı aşiretler ve PKK’yı  “ırgat”  olarak küçümseyen bazı Kürt’çü ağaların duydukları sempati ile sınırlıdır. Özetle, AKP, hem Barzani’nin pankürdist politikalarını meşrulaştırıcı bir zemin oluştururken, hem de Barzani’nin desteğinden (eğer olur ise) seçimlerde beklediği faydayı göremeyecektir.
AKP Hükümeti Barzani’yi Türk siyasetine bir faktör olarak sokarken, Barzani’nin Türkiye’ye Kerkük’te konsolosluk açma ve bir hastane yapma izni bile vermediğini hatırlamak gerekmektedir. PKK’nın tüm kampları Barzani bölgesindedir ve bu kampların lojistik destekleri Barzani tarafından parası karşılığında sağlanmaktadır. Barzani faşizminin Kürtler ve Türkmenler üzerindeki baskısı devam etmektedir. Erbil başta olmak üzere yüzlerce yıllık Türk kentlerinin ismi değiştirilmekte, Türkmenler ağır baskılar altına alınmaktadır. AKP Hükümeti, Barzani’ye getirisinin ne olacağı belli olmayan politik destek karşılığında iki önemli konuda daha destek vermektedir. Bunlardan birisi, Kuzey Irak peşmerge gücünün bir temsilcisinin önümüzdeki günlerde NATO toplantısına katılmasıdır. Türkiye’nin onayı olmadan böyle bir gelişme mümkün değildir. Federe bir bölgenin paramiliter yapılanmasının NATO toplantısında ne işi vardır. Bu çok önemli gelişmeyi manşetten veren Yeniçağ gazetesi dışında basın görmemeyi tercih etmiştir. İkincisi ise Barzani’nin bir kısmı Kerkük’ten çıkarılan petrol ve doğal gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya nakli sürecinin başlamasıdır. Barzani sürekli daha iyi bir stratejik konuma yerleşirken, Türkiye mahkûm bir konuma kaymaktadır.
Öte yandan PKK, Suriye’nin kuzeyinde denetim altında tuttuğu üç parçalı bölgede  “geçici yönetim”  ilan ederek, bağımsızlaşma ve devletleşme sürecini başlatmıştır. Bu, PKK’nın önümüzdeki aylarda Türkiye’nin karşısına “devlet” olarak çıkması anlamına gelmektedir. Basında Sedat Ergin’in yazısı dışında önemli değerlendirme karşılığı bulamayan bu gelişme, Türkiye açısından hayati öneme sahip bir tehdittir. PKK’nın bu adımı, AKP Hükümetinin kör Suriye politikasının Türkiye’ye hediye ettiği bir sonuçtur. ABD ile İran barış sürecinin başlaması üzerine büyük bir panik içerisinde Irak ve Mısır ile ilişkilerini yeniden düzenleme çabası içinde olan Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’nin milli menfaatlerine vermiş olduğu zararları, 22. Yüzyılda tarih kitapları çok ağır bir dille yazacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları