Barzani’nin soyu sopu da Türk düşmanıydı!

Irak’ın Kuzeyi’ndeki peşmergenin başı Mesut Barzani’ye karşı gösterilen ilgi, hatta tanınmak istenen haklar artık “tehlikeli ilişkiler” sınırını aşıyor.
Gerçekten de, peşmerge başının Diyarbakır’da bir “Devlet adamı” gibi karşılanıp ağırlanmasının, büyük bir “gaf” hatta “dalalet” olduğu tarihe geçmiş bulunuyor.
Üstelik, böyle bir büyük hatanın Diyarbakır’da işleniyor olması çok tehlikeli durumları ve emrivakileri çağrıştırıyor.
Nitekim, medyamızda az da olsa bu konuda dikkatler çekilip uyarılar yapılıyor. Cengiz Çandar’ın, “Diyarbakır buluşması, bu ’rüya âlemi’nin yeni bir istasyonu olacak; öyle ki, artık ‘Türkiye-Kürdistan izdivacı’, geri dönülmez biçimde yol alacak. Tarafların, Erdoğan-Barzani arasındaki Diyarbakır buluşmasına yükledikleri anlam ve bu adımın ardındaki ‘taktik hesaplar’ ne olursa olsun, söz konusu gelişmenin önüne geçilmez ‘stratejik değer’i budur.” şeklindeki yorumunu; “Diyarbakır’ın seçilmiş olması, zaten, Türkiye’deki mevcut iktidarın, zımnen, Kürdistan olgusunu ve onun başı olarak Mesud Barzani’yi tanımasını ifade ediyor.” uyarısı izliyor.
Açıkçası; Diyarbakır gafleti, ne yazık ki “Kürdistan’ı tanımak” gibi bir ihaneti beraberinde getiriyor.
Barzani’nin Irak’ın Kuzeyi’nde elde ettiği, paye, unvan ve servet bizi doğrudan doğruya ilgilendirmiyor. Gerçi, bu  “saltanat”ın altında Türkmenlerin kanının olduğunu da unutmamak ve daima hatırlamak gerekiyor.
Her şeyden önce; Barzani, azılı Türk düşmanı olan sülalesinin özellikle babası Molla Mustafa Barzani’nin izini sürüyor.
Barzani sülalesinin, Osmanlı İmparatorluğu’na bir asır önce başlayan ihanetlerini aslında bir bir hatırlatmak icap ediyor.
Dede Said Barzani Osmanlı İmparatorluğu’na karşı en çok ayaklanan yerel aşiret reisiydi.
Sait Barzani’nin oğlu Şeyh Muhammet Barzani’nin 1903’de ölümünden sonra yerine oğlu 2. Abdüsselam geçiyor ve dağlara kaçıyordu.
Kaçak yaşadığı yıllarda İran’daki Kürt liderleri ve Rus generalleri ile görüşmeler yaparak Osmanlı’yı arkadan vurmak için halkı kışkırtıp, isyanlar çıkarıyordu.
Ne var ki, 14 Aralık 1914’de Musul’da üç arkadaşı ile birlikte idam ediliyordu.
Daha sonraları aşiretler arası çatışmalar, kaçakçılık, yol kesmeler, adam kaçırmalar gibi her türlü  “kötü” olayların baş aktörü Molla Mustafa Barzani oluyordu.
Moskova’da olduğuna dair bilgiler, hastalık haberleri ile noktalanıyordu.
Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra, Molla Mustafa’nın ABD’de “tedavi” olduğunu öğrenenler pek şaşmıyordu.
Çünkü Molla Barzani, kılıktan kılığa giriyor, menfaatten menfaate koşuyor, kucaktan kucağa oturuyordu.
Genelkurmay’ın arşivlerinde Molla Mustafa Barzani’nin Rusların desteğiyle Ermeni çetelerini Türklere karşı kışkırttığı bile yer alıyor.
Mustafa Barzani’nin Türklere yaptığı ihanetlerin ortaya çıkmasının ardından İran’a kaçtığı biliniyor.
Barzani aşiretiyle ilgili “iğrenç” gerçekler Rusya Devlet Arşivi’nde de saklanıyor.
Molla Barzani, kanlı ve uzun ayaklanmadan sonra Sovyetler Birliği’nin desteğiyle İran topraklarında kurulan, Mehabat Kürt Cumhuriyeti lideri yapılmıştı.
İhanetin bedelini ödemeye başlayan Barzani, Sovyetler Birliği’ne “sığınarak” canını yine kurtarıyordu.
Sürgündeki Molla Barzani 1958’de Irak’a dönüyordu.
İlk kez gördüğü oğlu Mesud 12 yaşına basıyordu.
Molla Barzani 3 yıl sonra Irak yönetimine karşı yine ayaklanıyordu.
Ne var ki, Molla Mustafa Barzani kendisinin yerine küçük oğlu İdris Barzani’yi seçiyordu.
Molla Barzani 1975’te bu kez yerleştiği ABD’de 4 yıl sonra kanserden ölünce, yerine daha önceden planladığı gibi İdris Barzani geçiyordu.
İdris de kanserden can verirken Mesud Barzani, hem aşiretin hem de Kürt Demokrat Partisi’nin lideri oluyordu.
“Halef” seçmediği için babasına bile kinlenen Mesud Barzani, kısa zamanda tıynetini, Molla Mustafa Barzani’nin fotoğraf, heykel ve büstlerini hiçbir yere koydurmayarak gösteriyordu. Hatta, Dahok’taki heykelini dikildiği yerden kaldırtıyordu.
Türk düşmanlığında babasını “fersah fersah” geçen Mesud Barzani’ye AKP iktidarının kazandırdığı değere yazık oluyor.

Yazarın Diğer Yazıları