Sözde Casusluk Davası

İstanbul’da ve İzmir’de devam eden casusluk davalarını mümkün olduğunca yakından izledim ve izlemeye devam ediyorum. İzmir’deki davayı duruşmaya giderek izleme imkanım da oldu. Her iki davada büyük bir komplonun olduğunu düşünüyorum. Birileri adli sistemi yanıltacak şekilde süreç hazırlıyor. Bu iki dava ile 500’e yakın amiral ve subay suçlanıyor. Esasen davaların kamuoyu vicdanında çoktan çöktüğü de görülüyor. Zaten İstanbul’daki mahkemede subaylar casusluk, fuhuş, şantaj suçlarından beraat ettiler. Ancak hâlâ bir örgütten bahsediliyor. Ne için belli değil. Her gün yeni bilgiler ile kamuoyu komplo ile ilgili yeni bilgiler alıyor. Yargılanan subayların bir arkadaşının benimle paylaştığı bir bilgi notundan önemli bölümlerini sizi de haberdar etmek istiyorum.
“Sözde İstanbul Askeri Casusluk ve Şantaj Davası ile halen yargılaması devam eden Sözde İzmir Askeri Casusluk Davası arasındaki benzerliktir. Doğan Haber Ajansı’nın 17 Mayıs 2013 tarihli haberine göre, birbirlerinden tamamen bağımsız olan iki davanın iddianamelerindeki bazı ifadelerin benzer, hatta satır satır aynı olduğu hukukçuları şaşkınlığa uğratacak şekilde ortaya çıkmıştır. İlk davada delil olarak kullanılan bazı dokümanlar ne hikmetse ikinci davada da delil olmuştur.”
“17 Haziran 2013 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından davaya ilişkin “Tebliğname” hazırlanmış ve Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi Başkanlığı’na gönderilmiştir. Bu Tebliğname’de; “Sadece dijital belgelerde isminin geçmesi suçlama için yetersizdir” denerek, 13 sanık hakkında beraat talep edilmiş, ancak bu davanın sadece ve tamamen dijital delillere dayandığı göz ardı edilerek 32 sanığın cezalarının onanması talep edilmiştir. Yine, bütün basın organları beraat talebi haberini verirken; Türk kamuoyu ne yazık ki ikinci kere kandırılmıştır. Sanıkların hepsinin isimlerinin geçtiği dijital belgelere dayanılarak suçlandığı, haklarında onama istenen çoğu sanık hakkında isimlerinin geçtiği sözde dijital delillere ilave somut bir delil bulunmadığı ve bu hususların 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin Gerekçeli Kararında açık olarak belirtildiği, gerçeği göz ardı edilmiştir.” 
“Aynı Fırkateynde görev yapan amir-memur konumundaki mesai arkadaşı üç subayın birbirleri ile yaptıkları telefon görüşmeleri/kısa mesaj alışverişleri; içerikleri bilinmemesine, ‘tape’leri mevcut olmamasına ve ortaya bir suç unsuru konamamasına rağmen; sadece işlem dökümleri ile örgüt irtibatı olarak kabul edilmiştir.” 
 “Davanın 1 numaralı sanığı olduğu iddia edilen İbrahim Sezer’in telefon dinleme tutanaklarına aslında olmayan konuşmaları ekleyen iki polis hakkında halen İstanbul 4’üncü Sulh Ceza Mahkemesi’nde kovuşturma devam etmektedir. Polisler tarafından sehven yapıldığı iddia edilen işlem ile; fuhuş çetesi lideri ve Rus ajanı olduğu iddia edilen “Vika” isimli bir kadın var olmayan telefon kayıtları ile İbrahim Sezer’le ilişkilendirilerek soruşturmanın bir yalan ile başlaması sağlanmıştır.” 
“Delil olduğu iddia edilen dijital dosyaların tamamının, 4 bekâr evinde ve evde kimse yok iken yapılan aramalarda, çantaların içlerinde olduğu belirtilen flashdisk, hard disk, CD ve DVD’lerden çıktığı iddia edilmiştir.
Önemli miktarda dijital delillerin bulunduğu iddia edilen sanıklardan Deniz Mehmet Irak’ın evinde, ev sahibi yok iken yapılan aramalarda hukuka aykırı olarak aramanın kamera kaydı alınmamıştır. Ne garip tesadüftür ki; suç unsuru bulunduğu iddia edilen bilgisayarların hukuka aykırı olarak kopyası (imajı) alınmamış, imajı alınan bilgisayarlarda ise suç unsuru bulunamamıştır.
Davanın 1 numaralı sanığı olduğu iddia edilen İbrahim Sezer’in arkadaşına ait bir evde yapılan aramada bir çanta içerisinde davaya esas teşkil edecek dijital deliller bulunduğu iddia edilmiş, ancak sanık İbrahim Sezer’in kendisine ait olmadığını ısrarla belirttiği çanta, polis tarafından kaybedilmiştir. Halen çanta yoktur ve parmak izi/DNA alınamamış olup, delili kaybedenler hakkında bir işlem yapılmamıştır.” 
 “Sanıklardan Emrah Karaca hakkında Emniyet Müdürlüğü’ne ihbar maksatlı bir e-mail gelmiş, bunun üzerine Savcı, Emrah Karaca için arama ve el koyma kararı almış, ancak polis Emrah Karaca için çıkarılan arama emri ile sehven Emrah Küçükakça’nın evine gitmiştir. Buna rağmen, Emrah Küçükakça’nın evinde arama kararı verilen Emrah Karaca’ya yönelik deliller elde edilmiştir. Bulunan dijital belgelerde hiç adı geçmemesine rağmen Emrah Küçükakça davada sanık durumuna düşmüştür.”
Yanlış adreste doğru delil ancak AKP Türkiye’sinde bulunabilir. Başka bir şey eklemeye gerek var mı?

Yazarın Diğer Yazıları