Yeni rejimin bilançosu

Prof. Dr. Kemal Gözler, rejimimizi değiştiren, "tek adam"ı öne çıkaran "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi" dedikleri sistemi ilmî delillerle bir bir çürüterek "Elveda Anayasa" demiş ve bu adla yazdığı makalesini aynı adla kitap hâlinde yayınlamıştı.

Yeni rejimde "cumhurbaşkanlığı" özellikle vurgulanıyor: "cumhur (halk)+başkan". "Demos+kratos"dan ne farkı var... Aynı kapıya çıkar, demek istediler ama çıkmıyor!

Prof. Dr. Kemal Gözler'in delilleri sağlamdı. Rejimi değiştiren 16 Nisan 2017'deki oylama öncesinde, kendilerinin ilminden biz de istifade ettik. Tespitleri efkâr-ı umumiyede de kabul gördüğü için üzerine gidemediler. İşin şaşırtıcı tarafı, "Hayır öyle değil!" de diyemediler; "Görmedim, duymadım, bilmiyorum…" sessizliğini tercih ettiler.

Kemal Hoca ısrarla, "memleket yararına", açık söyleyeyim, kendisini de riske atarak, "yanlışları" referandumdan (o da tartışmalı bir referandum) sonra da, 21 Ocak 2017 Anayasa Değişikliği Kanunu'ndan sonra da sıralamaya devam etti. 

Prof. Dr. Kemal Gözler, "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminin Uygulamadaki Değeri-Bir Buçuk Yıllık Bir Bilanço" başlığı altında, yeni rejimin ne getirdiğini ve ne götürdüğünü ortaya koyan uzun bir makaleyle (14 bin 200 kelime) bizi yine düşünmeye davet etti.

Yeni rejimin, bütün hükümleriyle birlikte, 9 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe girdiğini, tam olarak bir yıl beş ay 18 gündür uygulandığını hatırlatan Hoca, "Artık bu sistem hakkında, teorik eleştirilerle yetinmeyip, uygulamaya da bakmakta ve uygulamanın bir buçuk yıllık bir bilançosunu yapmakta yarar vardır." diyor.

Hoca'nın nelere dikkat çektiğini sıralayalım:

1. Cumhurbaşkanlığının yaptığı pek çok işlemde ağır ve apaçık hukukî hatalar.

2. Kişiye, kurumlara, şirketlere özel düzenlemeler yapıldığı yolundaki iddialara ikna edici cevap verilmemesi.

3. Kendi yaptığı düzenlemeleri çok kısa bir süre sonra kendisi değiştirmesi.

4. Cumhurbaşkanı kararlarının gecikmesi.

Aksaklıkları tek tek tespit ediyor ve örneklendiriyor. Hepsini burada saymak isterdim. Girip okumak lâzım.

Hoca, "Sonuç"ta şunları söylüyor:

"Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde devletimizin en önemli ve hatta pek çok durumda tek makamı Cumhurbaşkanlığıdır. Cumhurbaşkanlığı alması gereken kararları zamanında ve etkili bir şekilde alamazsa, bundan sadece Cumhurbaşkanı veya Cumhurbaşkanının genel başkanı olduğu siyasî parti değil, aynı zamanda devletimiz de zarar görür. / 'Devlet' dediğiniz şey, 'millet', 'ülke' ve 'egemenlik' unsurlarından oluşmuş bir kurumdur. Devletin zarar görmesi demek, millet olarak bizim zarar görmemiz demektir. Devletin zarar görmesi yaşadığımız ülkenin zarar görmesi demektir. Maalesef 'Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi' denen, alması gereken kararları zamanında alamayan bu sistem, devletimize, yani milletimize ve ülkemize zarar veren bir sistemdir.

Bu devletin sahibi Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bakanlar, Cumhurbaşkanlığı İdarî İşler Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürü değildir. Onlar, bu devletin hizmetkarlarıdır. Bu devletin sahibi, Türk vatandaşlarıdır.(…)

Kendi koyduğunuz bu kurallara uymayacaksanız neden bu kuralları koydunuz? Bu kuralları koyan sizlersiniz. Kendi koyduğunuz kurallara kendiniz uyunuz! Patere legem quam ipse fecisti!"

Bu defa Saray'dan bir ses çıkacak mı? "Hoca haklısın." veya "Hoca yanılıyorsun." denecek mi?

 

Yazarın Diğer Yazıları