Kutu kutu adalet

Biz Türkler, gerçekten garip ve garip olduğu kadar da, anlamadığı şeylere özenen, ilginç bir milletiz. Yurt dışında yaşayan biz gurbetçiler için Türk televizyonları da, bir tür vatan hasreti ve gurbet acısı için reçetesiz ilaç gibi. İşte bu yüzden, evlerimizde, sürekli uydudan aldığımız Türk televizyonları açık. Ancak zaman, sanki ülkeden ayrılışımızda donmuş gibi. Yeni Türkiye, bizleri hem korkutuyor hem de şaşkına çeviriyor. Örneğin son günlerde seyrettiğim bazı gençlik dizileri... Akıl alır gibi değil. 
O kadar Amerika özentisi ve Amerikan dizileri ve gençlik taklidi ki, garipsiyorum. Mesela, biz, sabah kahvaltısında, çay ile peynir, zeytin gibi, tuzlu şeyler yeriz ve Amerika’ya gelenler de tatlı kahvaltıdan şikâyet eder, nerede alıştıkları gibi kahvaltı edebileceklerini sorarlar.  Düşünün, şimdi böyle bir ulusun dizilerinde, genç kızlarımız, kahve ve şurupla yenen tatlı kahvaltılık, waffles ve pancakes yapıyor. Başka bir kültürü kopyalamak veya özenmek... Değişik damak tatlarını anlarım. Ama o kültürü kopyalamayı aklım almıyor. Zira orada görünen şeyler, o insanların, yani yabancıların, doğdukları andan ve nesiller boyunca kendilerine aktarılan bir kültür. 
Bu dizilerde kopyalanan sadece yemek değil. Akıl almaz, bize ters partiler, yılbaşı kutlamaları, nerede ise düğünler kilisede ve Noel yortusu falan da dâhil. Arabasına, araba yarışları falan. Aslında her tür müzik dinlenip, oyunlar danslar seyredilebilir. Bunları biz de gençliğimizde yaşadık. Yeterli olmayan dilimizle, anlamını bilmediğimiz şarkılarla, romantikleşir, kız arkadaşlarımızı düşünürdük. Yıllar sonra bunlardan birinin, bir kovboyun asılma şarkısı olduğunu öğrenmiştim. Aynı bizim düştüğümüz tuzağa günün gençliği de düşüyor.  

***

Gelelim güncel konulara. Başbakanın Dolmabahçe toplantısı ardından sızdırılan veya açıklanan konuşmalar, birilerinin, ötekiler tarafından, kötü bir yerinden kavranarak, iyice sıkıştırıldığını ortaya koyuyor. Düşünün, siz ülkenin tüm mallarını, milli servetini satmış, nehirleri, limanları kiraya vermişsiniz. Sonra vatanseverler, belki karşı çıkar korkusu ile terör ve irtica ile mücadele eden komutanlarla, laikliği savunan yazar çizer tüm güçleri, sahte belgelerle tutuklayıp içeri atacaksınız. Ve o günlerdeki açıklamalarda kendinizi, bu mahkemelerin savcısı ilan edeceksiniz. Ve şimdi konu kendi aileniz olunca, oyun düzenlendiğini ileri süreceksiniz. Yemezler. Veya onlar yer ama ben yemem. İşin aslı ve adalet hakkındaki görüşlerin, millet ve uluslararası alanda anlaşıldı, diktatörlüğe eğilimin anlaşıldı. Ama sizler hâlâ bu kişi ve çevresindeki şakşakçılara demokrat ve özgürlükçü diyebiliyorsanız sözün bittiği noktadayız.
Olayın gerçek yanı, dünya basınında çıkan yazılar ve yükselen eleştiriler. Tüm dünyada dinci ve radikal tutumun nedeniyle topladığın tepki. Artık, hırsızlıkların yolsuzlukların boyutunu, herkes tahmin ediyordu ama gene de kafasında bir soru işaret vardı. Şimdilerde o soru işareti kalmadı. Her şey net. Ve ülke tamamen çökmüş durumda. Türkiye, uzun ve hızlı bir ekonomik felakete doğru koşuyor. Holding ekonomistlerinin aksine, ben bu yıl sonuna kadar, hem enflasyonda sert bir çıkış, hem de dolarda 2.50 liranın üzerine yükseliş bekliyorum. 
İşin garibi, Mart ayında yapılacak, belediye seçimlerinde bence AKP’nin 2015 seçimleri, kaderi konusunda da sinyaller olacak. Ne garip değil mi, Suriye diktatörü Esad’a, gidiyorsun edebiyatı yapan bizimkinin, ondan önce gidecek olabilmesi. Adalet mekanizması öylesine siyasallaştırıldı ki, kararları doğru da olsa, eğri de olsa, tartışılır düzeyde. İşin en tehlikeli boyutu ise, Suriye ve bölgeye yığılan radikal İslamcı gerillalar. Suriye’deki durum, dünya için bir tehdit oluşturacak boyutlara ulaşırken, beceriksiz Erdoğan hükümeti, Afgan bunalımını sınırlarımıza taşımış oldu. 
Evet, bazı okuyucularımı kızdırma pahasına, ne yazık ki 2014’ün, Türkiye için sürprizlerle dolu olduğuna inanıyorum. İnşallah bunlar kötü sürprizler olmaz. 

Yazarın Diğer Yazıları