İtibar, temsili kolaylaştırır

Geçen hafta söylendi geçildi, dikkatinizi bile çektiğini sanmam. Bazı büyükelçiler değiştirildi. Atama haberini bizzat Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, telefonla verdi. Bilmeyenler için küçük not, Türkiye Cumhuriyeti’nin, temsilcileri yani büyükelçiler, siyasi hükümetleri değil, devleti temsil eder. Bu nedenle doğrudan Cumhurbaşkanını temsil eder. 
Bir de, büyükelçinin görev yaptığı başkentteki itibarı, temsil ettiği devletin itibarı ile paraleldir. Yani istediğiniz kadar cevval bir diplomat olun, temsil ettiğiniz ülke rakkase gibi hareket ediyorsa, itibarınız da işte o kadardır. Şimdi, aklınızda bu iki noktayı sıkı tutun ve yazacaklarımı dikkatle okuyun.
Ötekilerini bilmiyorum, Washington’a yapılan atamaya değineceğim. Dışişleri geleneğine göre, en büyük ve en önemli başkent olan, ABD başkentine yapılacak atamalarda, önceden bazı kurallara dikkat edilirdi. Atanacak kişi, Dışişleri Bakanlığı müsteşarlarından veya sırası gelen müsteşar istemezse, Paris, Londra, Moskova ve Berlin gibi büyük başkentlerde görev yapmış diplomatlardan seçilirdi. AKP iktidarı Türkiye’deki sistemi darmadağın ettiği gibi, bu geleneği de bozdu. 
Washington’a 12 Eylül 1980 sonrası geldim, Büyükelçi, Şükrü Elekdağ’dı. Askeri darbe ardından, ABD başkentinde Türkiye’yi temsil ediyordu. Özal’la yıllarca çalıştı, zaman zaman da sürtüştüler. Özal, 1989’da Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Nüzhet Kandemir’i Washington’a atadı. Kandemir, Irak bunalımı sırasında, Bağdat’ta büyükelçiydi. 1998’e kadar Washington’da görev yaptı. Kandemir’in yerine Baki İlkin geldi. İlkin 2001’de görevi bitince, bir dönem de Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği yaptı. 
Erdoğan’ın ilk dönemleri, AKP iktidarının ilk yıllarında, önceki koalisyon hükümeti Faruk Loğoğlu’nu, Washington’a atamıştı. Loğoğlu’nun atamasını Ecevit hükümeti yapmış ama kararnamesi gecikmişti. Tabii, zamanın Cumhurbaşkanının Sezer olduğunu da unutmamak gerek. AKP’nin atadığı ilk büyükelçi 2006 yılında Nabi Şensoy’du. Şensoy, daha önce de Elekdağ döneminde büyükelçilikte çalışmıştı. Ancak Şensoy, 2009 yılındaki Erdoğan’ın Washington ziyaretinde, Beyaz Saray konusunda Davutoğlu ve Başbakan’la tartıştı ve istifa edip merkeze döndü, sonra emekli oldu. 
İşte, bu furya ardından, Başbakanın “one minutes” skandalı patlak verdi. 24 Ocak 2009 tarihinde Davos’taki bu olayın ardından, İsrail ile ilişkileri el altından düzeltmek istediler. İsrail’de sevildiğine inandıkları, bakanlık eski sözcüsü büyükelçi Namık Tan’ı apar topar Kudüs’ten Washington’a atadılar. Amaç; İsrail üzerinde etkili olmak, ABD’deki Musevi lobisine, Erdoğan’ı sevdirmek, tribünlerde İsrail’e kızılırken el altından ilişkiyi sıcak tutmaktı. Namık Tan, bu işte başarılı olamadı herhalde ki, yerine Erdoğan’ın birinci çemberinden biri, gelenekler çiğnenerek Washington’a yollanıyor. 
Kim diyeceksiniz? Karadenizli Serdar Kılıç, 1958 doğumlu evli bir çocuk babası diplomat. Başbakan ile ilginç bağlantıları var. Başbakan’ın özel doktoru Sinan Kılıç’ın kardeşi. AKP Samsun Milletvekili ve Başbakan’ın özel kalem müdürü Çağatay Kılıç’ın amcası. Yeğen Çağatay Kılıç da en az yeni büyükelçi kadar ilginç. Almanya doğumlu, İngiltere eğitimli ve Sabancılar’ın bir dönem temsilciliği, Cüneyt Zapsu’nun danışmanlığını yapmış bir kişi. Başbakan, kendisini Gençlik ve Spor Bakanlığı’na getirdi. Daha da garibi, baba İlyas Kılıç, 1961-1980 arasında beş dönem CHP Samsun Milletvekilliği yapmış. Çağatay Kılıç, Erdoğan’ın mahrem görüşmelerinde itimat ettiği bir tercüman. 
Şimdi gelelim Serdar Kılıç’a. 1980 Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu, 1984’te Dışişlerine girmiş. Beyrut Büyükelçiliği, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ve geçen yıl Nisan ayında Tokyo’ya büyükelçi olarak atanmış. Davutoğlu’nun gözdesi diye bilinen Serdar Kılıç’ın, Tokyo’dan Washington’a, senesi bile dolmadan, palas pandıras gönderilme nedeni, ABD’de tarikata karşı ve Erdoğan’ın ABD nezdinde yıpranan itibarını, itimat ettiği biri herhalde.
Ancak, son günlerde, yolsuzluk, adalet, insan hakları ve demokrasi konusunda, oldukça aşınan, Türkiye’nin itibarını düzeltmek için, yeni büyükelçinin çok zamanı ve şansı ile katkısı olacağını sanmıyorum. Zira, devletlik niteliğini yitiren bir aşireti temsil etmek zordur.

Yazarın Diğer Yazıları