Amerikan ve Türk merkez bankaları

Geçen gün, ABD Başkanı Obama’nın Kongre Birleşik Oturumunda yaptığı geleneksel, yıllık “Birliğin Durumu” konuşmasını dinledim. 30 yıl içinde, bu konuşmaların, her yıl oynanan geleneksel Amerikan siyasi tiyatrosu olduğunu öğrendim. İktidar-muhalefet tüm siyasilerin, gövde gösterisi yaptığı, ABD başkanlarının da, en fazla seyirci ve dinleyici bulduğu bir olay bu. Bazen, özellikle savaş zamanı, bazı konularda ipucu veya uyarı vardır bu konuşmalarda. 
Biz, Amerika’da yaşayan ve çalışan yabancı gazeteciler, bu konuşma içinden, cımbızla ülkemiz ve bölgemizi ilgilendiren bir konu veya cümle ararız. Bu yıl da, Obama konuşmaya ekonomi ile başladı. Adam tüm konuşmasında, orta sınıfı yeniden nasıl hayata geçireceğini anlattı. Orta sınıf, bizde pek önemli değil ama ABD’de sistemin emniyet sübabı ve ekonomi, bu sınıf üzerine bina edilmiş. Bizdeki gibi zengini zengin etme değil çaba. Hatırlarsanız Obama da ülkeyi ekonomik krizden orta sınıfa iş alanı yaratarak çıkardı. Dış politika konusunda İran ve Suriye vardı ama bilmediğimiz ve beklemediğimiz bir şeyi dile getirmedi. 
Her sene, imrenerek izlerim. Bu konuşmalara mutlaka çağrılan askerlerine gösterilen sevgi ve saygı beni hep özendirir. Hem de öylesine ki... Bu sefer yaralı bir başçavuş için, her iki parti ile tüm generaller ayakta dakikalarca alkışladı başçavuşu. Birden aklımdan, PKK’lı teröristlerle çarpışırken yaralanan gazilere verilen tazminatı geri almaya çalışan bizim devlet geçti. Kendimden utandım. Daha önce de söylediğim gibi, dış politika konularındaki laflar, laf olsun, torba dolsun hesabından. 
Türkiye için, haftanın önemli gelişmesi, Merkez Bankası’nın, doların önlenemeyen yükselişini kesmek için, faizleri artırması. Tabii, bunlar ekonomisi adam gibi olan ülkelerde, çalışan, işe yarayan çareler, ama bizimki gibi ekonomilerde bir işe yaramaz. Daha önce de yazdım, benim gibi ekonomiyi üniversite yıllarında, bir sömestre okuyan bir gazetecinin tahminleri tutarken, bizdeki holdinglerle göbek bağı olan ekonomi uzmanlarının, hiçbir tahmini tutmadı. Ben patronları olsam ekonomiyi yalakalığa göre değerlendiren bu adamların işine son veririm. Çünkü onlara para kaybettiriyorlar. 
Aklımın almadığı, sanki dünya ile paralel çalışan ve etkilenen doğru dürüst bir ekonomimiz varmış gibi, tüm kötü gelişmeleri ABD Merkez Bankası hareketlerine endekslemek. Nitekim hem bu, hem ABD’den yapılan açıklamalara rağmen dolar gene kafasını dikti havaya. 
Dünyada dolar tüm paralara karşı değer kaybederken, Türk lirası karşısında değer kazanıyor. Normali bu, neyi bahane ederseniz edin, gelen fırtınanın ön rüzgârları bunlar, kasırga da yakın. Sevgili okurlarım, Türkiye daha yeni yeni ekonomik krizi hissetmeye başladı. Bizim ABD’deki deneyimimize göre, bu tür krizler giderek hızlanır ve şiddetlenir. Hadi hayırlısı. 
Gelelim, dış politika konularına. Dikkatinizi çekti mi bilmem, ampul takımı, birden dış politikaya ağırlık verdi. Önce Fransa, sonra İtalya. Bunlardan önce de Avrupa. Her halde cemaat kavgasında, yukarılardan birileri gene bu arkadaşlara ayar verdi. Ama öteki siyasetçileri yurt dışında ülkemizi eleştiriyor diye kınayanlar kimlere kimi şikâyet ediyorlar. El Kaide’yi bile bombalattılar. Anlaşılan işler iyice sarpa sardı. Ama kimseye çaktırmadıklarını sanarak, el altından yaptıkları desteğin, kendi gidişlerini hazırladığının da yeni farkına varmış gibiler.  
BBC’deki Fethullah Gülen röportajını izledim. Hocaefendi konulara iyice hâkim. Oldukça uzun söyleşide, her konuda ahkâm kesmiş. Gazetecinin aklına her halde gelmemiş, askerlere yaptıklarınızdan pişman mısınız diye sormamış veya soramamış. Bana göre her iki grup ortaklaşa Türkiye’ye zarar verdi. İçlerinden biri, ötekinden daha iyi değil. Hatırlarsanız hukukta bir kural vardır; cinayeti bilip de önlememek suç ortağı yapar.  
Ama aklımın almadığı Çankaya ile Başbakanlık arasında fark olduğunu sanmak, cemaatle ampul takımı arasında taraf tutmak. 17 Aralık’a kadar sarmaş dolaş olan bu iki grubun menfaat için yollarını ayırması yalnızca Türkiye’ye yarar. Sahte belge ve bilgilerle ordunun komuta kademesini yok ettiler ve yerlerine kimleri atadılar. 
Türkiye, daha uzun bir süre Amerikan siyasi radarında yer alacağa benzemiyor, en azından Erdoğan Başbakan olduğu sürece. 

Yazarın Diğer Yazıları