Zalimlerin tahtlarını yıkamadın ona yanarım…

Beşikten derler ya öyle; çok iyi bir Beşiktaşlıyım.

Eş zamanlı olarak, statta rehin alınacak ve ancak dönemin İçişleri Bakanı'nın ricasıyla(!) salıverilecek kadar Tekirdağsporluyum.

Eh eş durumundan da "Ankaragüçlülüğe" aşinayım son yıllarda.

Anlayacağınız, "ofsayt"tan birazcık daha fazlasına hakimim futbol ve futbol dünyası hakkında.

***

Yine de haddimi bilirim; spor yazarı değilim. Ünal Karaman yönetimindeki Trabzonspor'u üzerine ahkam kesecek kadar sistemli izlemedim.

Ama zaten, "Trabzonspor her yıl açık ara puan farkıyla şampiyona oluyordu da, Ünal Karaman takımın bu başarı rutinini mi bozdu? Her yıl gelene üç, gidene beş çekiyordu da, Ünal Karaman böyle bir takıma nal mı toplattı? Peş peşe, 7-0, 6-0 gibi mağlubiyetler mi aldı futbolcuları?" sorularını yöneltmek için de öyle derin bilgilere gerek var mı; emin değilim!

Süper Lig'deki puan durumuna baktım; Ünal Karaman'ın çalıştırdığı Trabzonspor 3. sırada. Beşiktaş'ın üzerinde. Galatasaray'ın üzerinde. Fenerbahçe'nin üzerinde. Üstelik de lider takımda arasındaki puan farkı 4 sadece…

Ne oldu da hedef oldu Ünal Hoca birden bire; ya da "birden bire" mi hedef oldu sahiden de?

***

"Ya kaybetseydik…"

"Kaybede de bilirdik…"

Günün sonunda asıl olan skorsa böyle bahane mi olur Allah aşkına!

***

Yok efendim Ali'yi oynatmış Veli'yi oynatmamış…

Yok efendim star oyuncuyu neden çıkarmış…

Yok efendim maçı doğru okuyamamış…

Sanırsın, Karaman'ın yerine getirmeyi planladıkları "aday"ların her biri bir Ferguson, bir Cruyff, bir Guardiola!

Hepsi bahane; sağır sultan bile duydu ki "filler tepişti" Ünal Karaman'ın üstünde. Aynı kabinenin iki bakanı birbirine girdi. Valiler, emniyet müdürleri tercihte bulunmaya mecbur edildi. Kredi, yapılandırma vs. tehditleri gündeme geldi.

***

Türkiye tarihinde benzerine çok çok az rastlanabilecek şekilde, FETÖ'yle mücadelede, PKK'yle mücadelede, kadına şiddetle mücadelede, Suriye politikasında, Doğu Akdeniz Politikası'nda bir araya gelemeyen, bıraksan birbirinin gözünü oyacak siyasileri de, aynı tribünde toplanmaları için ancak bir olağanüstülük gereken Fenerbahçelileri, Galatasaraylıları, Beşiktaşlıları da aynı dilekte "uzlaştırmayı" başardı ya; bir sporsever olarak, ben kendi adıma teşekkürü borç biliyorum Ünal Hoca'ya!

Bu saatten sonra ona hiçbir şey olmaz; tesislerin önüne toplanan Trabzonluların haykırdığı gibi yansak yansak "zalimlerin tahtlarını yıkamadı" diye yanarız da…  Bir spor kulübünün yönetiminde bile anlaşmazlığa düşüp de "devlet krizi" çıkaran AK Parti -spora müdahillikleri bir yana-, memleketi  yönetebilme kabiliyetini koruduğuna nasıl ikna edecek milleti?

SORU-YORUM

Aşağıdakilerden hangisi, bir ülkenin "öncelikli" asker gönderme/görevlendirme nedenidir?

A) Kardeş kardeş geçinip giderken bir anda "diktatör"leştirdiği devlet başkanının ülkesini karıştırmak

B) Desteklediği Arap Baharı dolayısıyla hükümeti devrilen, lideri linç edilen, bölünme tehlikesi altında bulunan, iç savaş ortamındaki ülkeye "dost güçler"in egemen olmasını sağlamak

C)  İşgal altında bulunan adalarını kurtarmak

D) Terörle mücadele adı altında, (Çekiç Güç'ten sonra Irak'ın kuzeyinde olduğu gibi) terör örgütlerine uzun vadede "devletleşebilecekleri(!)" alanlar oluşturacak sınır ötesi operasyonlar düzenlemek

Söz konusu olan Somali'de, Katar'da, Sudan'da asker konuşlandırmış bir ülke olunca "Libya'ya niye asker gönderiyoruz?" diye sormak çok da gerçekçi olmayabilir. Ama öyle bir ülkede, böyle bir sorunun yılmadan sorulması elzemdir:

Ege'de, yıllardır Yunan işgali altında bulunan adalarımıza niye asker göndermedik? Göndermiyoruz?

Ege'deki adalarımızda gönderden indirilen ve hali hazırda, yerinde Yunan bayrağı dalgalandırılan Türk bayrağı, Trablus hükümetininden kıymetsiz mi?

"Doğu Akdeniz Bakanlığı" mı geliyor?

Hemen her kanalın ekranında yanarlı dönerli bir "Libya" yahut "Doğu Akdeniz" başlığı arzı endam ederken, duyup da duymamış gibi yapamayacağım…

2019'un bitmesine daha koca bir gün varken ve Türkiye'de, saatte kişi başına düşen olağanüstü/sıcak/flaş gelişme sayısı dünya ortalamasına tur bindirmiş haldeyken "yılın son dedikodusu" diye sunamam tabi ama huzurlarınızda yılın son iddialı fısıltılarından biri:

İddialar doğruysa, bir "Doğu Akdeniz Bakanlığı" kurulması varmış iktidarın gündeminde bu ara.

Hatta, çalışmalarına da başlanmış.

Hatta, yine iddialar doğruysa masada bir "müstakbel bakan" adı bile varmış.

İktidarın kendi içinde de bir rekabet ve mücadele alanına dönüşen, adeta "paylaşılamayan" Doğu Akdeniz'in aynı bir bakanlığa devrinin yaratacağı tartışma bir yana, AK Parti dışından, adı daha önce başka bir bakanlık için de geçen ve  hukukçu olduğu söylenen bakan adayının kimliği asıl bomba…

 

Yazarın Diğer Yazıları