Amerika’dan AKP’ye kırmızı kart

Bu köşeyi okuyanlar bilir, yıllardır, “Amerika, ülkelerin başına geçirdiklerini, gene kendi götürür” diye yazarım. Özellikle, siyasi yaşamımızda, ABD tarafından hazırlanıp, başımıza geçirilen, ülkenin uyanığı, yüzde 51’in de kazığa seve, seve katlandığı, AKP ve Erdoğan konusunun sık, sık altını çizmiştim. Konu, zaman içinde, tepki göstermeyen, Türk halkı için önem taşımayan, ancak planı hazırlayanların, çıkarlarına tehdit olmaya başlayınca, arkadaşların altından sandalyeyi çekmesi.
Evet, aklınıza neden böyle bir kanıya kapıldığım gelebilir. Hepinizin iyi bildiği olayları, başka gözle taramak gerektiğine inanıyorum. Bir kere Erdoğan ve yandaşları, kendilerini, akıllı sanıyor. Kendilerine iktidar verenlerin çizdiği yolun, sağına ve soluna taşarlarsa verilen emirlerin dışına çıkarlarsa kimse anlamaz, aldırmaz diye düşünüyor. Tam şarklı ve Arap kafası. Suriye, İran, İslami radikallerle ilgili, Washington’dan gelen talimatları kendi kafalarına göre çevirdiler. Patronun koyduğu ekonomik ambargoları delip, kara para aklayıp ceplerini doldurdular.
 Aslında, bir şeylerin doğru olmadığı ortadayken ve beni rahatsız eden noktalar tırmanmaya başladı ve oturup daha ciddi düşündüm. Bu iş teknoloji ve çağdaşlığı inkâr eden bir cemaatin boyunu aşacak ölçüdeydi. Büyük bir olasılıkla cemaati de kullanmış olabilirlerdi, ama iş onların tanıdığı teknolojilerden çok daha yukarılardaydı. Özellikle Washington Post gazetesinde çıkan ve ABD istediği her ülkede her türlü konuşmayı dinleyebilir diyen yazı beni uyardı. Sisteme teknolojik olarak pek kafam basmaz ama geçmişteki bazı haberlere yeteri kadar önem vermedik. İsterseniz, biraz geri sarıp geçmişe gidelim.
Hatırlarsanız Ankara Gölbaşı’nda Amerika’nın dünyadaki en büyük dinleme istasyonlarından birinin kurulduğu ve yanı başında Türk Telekom’un veri merkezinin bulunduğu haberleri çıkmıştı. Wikileaks ile Snowden’ın açıklamalarında da, ABD’nin dünyadaki 80 dinleme merkezinden birinin, Ankara, ötekinin İstanbul’da bulunduğu ileri sürüldü. Ben bu durumu geçen yıl Kasım ayında yazdığım yazıda irdelemeye çalışmış ve her şeye nane olan Erdoğan hükümetinin bu haberlere sessiz kalışını sorgulamıştım. Ama Ankara sessiz kalmayı tercih etti. Neyse!!!
Neden bu operasyon diye aklınızdan geçiyorsa, bir kere Amerikalılar, yıllardır Atatürk’e duyduğumuz hayranlık ve sevgiden rahatsız olduklarını saklamadılar, her fırsatta söylediler. Çünkü Atatürk, Türk ulusuna Türklükle övünmeyi ve kendi yağıyla kavrulmayı, bağımsızlığı öğütlemişti. Bir kere ilk iş Atatürk’ün Türk tarihinden silinmesi veya en azından karalanması, ardından, Atatürk devrimlerini koruyup kollayan, kurum ve kişileri çökertmek gerekti. Operasyon, 12 Eylül 1980 darbesi ile başladı. Darbe gerçekte Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşıydı. Önce ordu içinde kendilerini rahatsız eden gruplar törpülendi. Terfi sırasına kendi adamlarını soktular. Sonuçta komuta kademesinden kalan grupları içeri alarak karargâhın tümüne gözdağı verildi.
Planda terörist Öcalan’ın salıverilip Türk siyasi yaşamında rol alması vardı. Hatırlarsanız, Ümraniye olayları ve öteki yargılamalar, sonunda amacına ulaşıp, daha sonra içeri alınanların salıverileceği ve PKK konusundaki planın hız kazanacağını yazmıştık. Bu da adım adım gerçekleşti. Ancak Erdoğan hükümeti, her türlü kural ve şablon dışına çıkarak kendi imparatorluğunu yaratma açısından, büyük adımlar atmaya başladı, ardından Washington düğmeye bastı ve her gün ayrı bir konu ortaya çıktı.
Aslında yaşadığımız olaylar, Erdoğan ve takımına geçmiş hizmetlerinin şerefine ve de yandaşlarına sağ salim canları yanmadan iktidarı teslim etmeleri için bir fırsattı. Anlamadılar, daha doğrusu, anlamak işlerine gelmedi. Para tatlı, avantalar tatlıydı. Şu anda belediye başkanlığı seçimini kazanmak veya oy oranları falan, benim için hiçbir anlam taşımıyor. Haklarında milyarlarca dolarlık rüşvet ve yolsuzluk ithamı bulunan kişi ve grupların dürüst bir seçim yapacaklarını beklemekse tek kelimeyle sazanlık.
Bence düdük çalmış, oyun bitmiştir. Washington’daki patronlar, takımı hükmen mağlup ilan etmiş ve tüm kabineye kırmızı kart göstermiştir. Ama ola ki bu oyuncuların sahayı terk etmek istememeleri halinde hakem, onları sahadan çıkartabilmek için güvenlik güçlerini göreve çağırabilir. Benden söylemesi. 

Yazarın Diğer Yazıları