AKP-PKK ittifakının sonuçları

2003-2012 arasındaki on yıl Türkiye’nin en uzun on yılı oldu. Şimdi Türkiye 2013-2015 arasında çözülme sürecine girdi. 2015 sonunda tasarlanan ulaşılmak istenen Türkiye, Güneydoğu Anadolu’sunda PKK’nın denetimine bırakılmış bir Özerk Kürdistan’ın kurulacağı bir Türkiye. Özerk Kürdistan tartışmasının 26 Şubat’ta yapılan son MGK toplantısında masaya geldiği, seçimlerden sonra BDP’nin demokratik özerkliği ilan ederek,  belediyelerin önüne Türk bayrağının yanına Kürt bayrağı çekileceği konuşulduğu basında geçti. İlan edilecek özerk Kürdistan ancak 2015 sonrasında AKP Hükümeti tarafından resmen kabul edilecektir.
30 Mart’tan sonra en muhtemel senaryo PKK’nın demokratik özerkliği yaşama geçireceğini ilan etmesidir. PKK, AKP Hükümetinin seçimlerde oyunun azalmasından ve Cemaat ile olan kavgasının yarattığı zaaf ve karışıklıktan istifade edecektir. Haziran 2015 genel seçimleri öncesinde böyle bir adımı kabul etmesinin siyasal intihar olduğunu düşünen AKP Hükümeti, özerklik ilanını şeklen reddedecektir. PKK/BDP ise demokratik özerkliği, yeni büyükşehir yasasının sağladığı imkanların sınırlarını zorlayarak fiilen hayata geçirmeye başlayacaktır. Bu süreçte, PKK, PKK/BDP’nin fiili demokratik özerklik alanını genişletmek ve Hükümetten gelebilecek muhtemel engellemeleri durdurmak amacı ile terör eylemleri tehditlerini artıracaktır. PKK’ya katılımlarda patlama yaşanacaktır. KCK tutukluları serbest bırakılmaya başlanacaktır.   
AKP Hükümeti, mülki yönetim aracılığı ile güvenlik güçlerinin demokratik özerklik adımlarına karşı alması gereken önlemleri ve yargının başlatması gereken hukuki süreçleri engelleyecektir. AKP, PKK’nın ilan ettiği demokratik özerkliğe karşı izlediği politikaları protesto eden muhalefete karşı bir baskı politikası başlatmak durumunda kalacaktır.     
PKK/BDP’den Öcalan’ın serbest bırakılması da dahil kapsamlı çözüm önerileri için Haziran 2015 genel seçimlerine kadar beklemesi istenecektir. Bu süreçte Öcalan ve PKK/BDP’nin bazı talepleri 6. Demokratikleşme Paketi ile karşılanacaktır. PKK/BDP, bu süreci Suriye’nin kuzeyindeki PKK devletçik yapılanmasına zaman kazandırmak ve anılan devletçiği konsolide etmek için kullanmayı tercih edecektir. 
2015 seçimlerini AKP’nin kazanması durumunda anayasa değişikliği ile  kurulacak özerk Kürdistan çerçevesinde PKK’nın üst düzey yönetimi Kandil’den Türkiye’ye dönerek, gayriresmi şekilde Güneydoğu Anadolu’nun gerçek yöneticileri haline gelecekler. Bölgede iki resmi dil ve iki bayrak kullanılmaya başlanacak. PKK’nın dağ kadroları belediyeler üzerinden yerel güvenlik güçlerini oluşturacaklar. Türk ordusu bölgede cılız bir sınır koruma gücüne çevrilecek. 
Abdullah Öcalan ise 2015’te genel seçimlerden sonra serbest kalacaktır. Pelvin Buldan şöyle diyor:  “Bugün bu meydanda da gördüğünüz gibi Kürdistan’ın her yerinde, her karış toprağında zalimlere karşı bir direniş var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sayın Öcalan’ın ömür boyu cezaevinde kalmasının insan hakları sözleşmesine aykırı olduğu kararı aldı. 2015 yılı Kürtlerin yılı olacak. 2015 yılı bütün siyasi tutsakların özgürlüğüne kavuştuğu bir yıl olacak. 2015 yılı sayın Öcalan’ın özgürlüğe kavuştuğu bir yıl olacak.” 
Neden 2015. Çünkü 2015 genel seçimlerinden sonra dört sene zaman kazanacak olan AKP, zeminini hazırladığı bu adımları atıp, halka kabul ettirmek için dört sene vakit kazandığını düşünüyor. O güne değin, AKP-PKK ilişkileri zaman zaman gerilimli olmakla beraber bir siyasal ittifak zemininde ilerliyor. Erzurum’da AKP-PKK ittifakı Tekman, Hınıs, Karayazı ve Karaçoban’da gerçekleşmiş görünüyor. BDP’liler bu ilçelerde BDP’ye, büyük kentte AKP’ye verecekler. Mesele Erzurum’da ve diğer ilçelerde bu ittifakı gören Türklerin ve PKK düşmanı Kürtlerin ne yapacağı. AKP-PKK ittifakının gerçekleştiği bir diğer il Hatay. AKP, Alevi yurttaşlardan alamadığı oyları, BDP’lilerden almak için çalışıyor. İzmir’de kaybettiği kesin olan Binali Yıldırım, PKK/BDP’lilerden oy almak için çalışıyor. Ankara’da AKP, Haymana, Balâ ve Şereflikoçhisar’ın BDP eğilimli seçmenini yanına çekiyor. İstanbul’da ise PKK/BDP’ye AKP’yi destekleme karşılığında binlerce kadro önerilmiş. AKP-PKK ittifakı konusunda bu tespitlerin tamamını Radikal gazetesinde 26 Mart 2014’te Murat Yetkin yazdı.   
İmralı’da Öcalan ile TSK bünyesinde Kürt birimi kurulması, MİT müsteşar yardımcılıklarından birisinin PKK’ya verilmesi pazarlıklarının yapıldığı ve bunların ses kayıtları ile kanıtlandığı bir ortamda bu tür bir ittifakın kurulmuş olmasını da yadırgamamak lazım. Hatta Şanlıurfa’da kazanması kesin olan AKP adayının çekilip yerine kazanması şüpheli bir valinin aday olarak gösterilmesi de akla, Şanlıurfa’nın BDP’ye bilerek bırakılıp bırakılmadığı sorusunu getirmektedir.
Bu noktada akıllarda tutulması gereken diğer husus ise 21 Mart 2014’te Diyarbakır’da Öcalan’ın konuşmasından önce program dışı okunan Cemil Bayık’ın konuşmasında öngörülen çizginin gerçekleşmesi durumunda Türkiye’nin 30 Mart seçimlerinden sonra sert bir sürece gireceğidir. C. Bayık,  başından beri (İran etkisi, Öcalan’ın İmralı’dan çıkmasını istememesi gibi)  değişik nedenler ile karşı çıktığı müzakere sürecinin öldüğünü düşünmektedir. Çözüm olarak PKK’nın terör sürecini yeniden başlatması gerektiğine inanmaktadır. Terör örgütü, başta Diyarbakır, Şırnak ve Hakkari olmak üzere  “kırsala dayalı kent gerilla savaşı”  başlatmanın alt yapısını oluşturmuştur. Anılan kent merkezlerinde PKK’lılar için sığınaklar oluşturulmuştur. Kentlere silah ve kırsala bomba yığınağı yapılmıştır. Bayık, Öcalan’ın 2014 senesi içinde serbest bırakılması bahanesi ile Mart 2014 seçimlerinden sonra terör eylemlerini başlatabilir. PKK terör eylemlerini başlatması durumunda yerel seçim sonuçlarını referandum olarak ilan edecek,   TSK’yı “meskun mahal çatışmasına” zorlayacaktır. PKK’nın asıl amacı, bu çatışmalar üzerinden aşılması zor olan bir toplumsal yarılma üretmek, Birleşmiş Milletler’i müdahaleye çağırarak sonuç almasa bile meseleyi uluslararasılaştırmaya çalışmak olacaktır.      
Hedefleri arasında fark olmayan bu senaryoların her geçen gün biraz daha gerçeğe yaklaştığı görülmektedir. Bunun önemli nedenlerinden birisi de seçmenin önemli bir bölümünün Türkiye’nin nereye sürüklendiğini görmemekte ısrar etmesi veya değişik bencil ve bireysel sebepler ile görmesine rağmen görmemezlikten gelmesidir.

Yazarın Diğer Yazıları