Avrupa-Asya boyutunda yükselen milliyetçilik

Dünya, milliyetçiliğin küresel boyutlarda yükseldiği bir döneme girdi. Milliyetçiliğin gelişmesi sadece Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Fransa, Almanya, İngiltere başta olmak üzere AB ülkelerinde milliyetçiliğin artması ile ilgili değil. Milliyetçilik sadece Avrupa’da değil, Asya’da da yükseliyor. Dünyanın en büyük demokrasisi olarak adlandırılan Hindistan’da seçimleri Hint milliyetçileri kazandı. Japonya’da milliyetçi bir hükümet iş başında ve milliyetçilik toplumsal yükseliş içerisinde. Rusya-Ukrayna olayları Rus milliyetçiliğinin tırmanış içerisinde olduğunu gösteriyor. 
Milliyetçiliğin yükselmesinin her ülkede farklı nedenleri olduğunu görüyoruz. Ancak ortak nedenler de var. Bunlardan birincisi dünyanın artık tek kutuplu dünya düzeninden çok kutuplu dünya düzenine geçiyor olması. Çok kutuplu düzende kutuplar ve bölgesel güçlerin itici, harekete geçirici güçlerini milliyetçilik oluşturuyor. İkinci neden ise küreselleşmenin neoliberal kosmopolitizmine ve milli devlet karşıtlığına karşı halkların ruhundan yükselen bir tepkinin artık durdurulamıyor olması. 
Ayrıca Avrupa Birliği’nde milliyetçiliğin yükselmesinin, birliğin yapısına ve sonuçlarına karşı gelişen tepkilerle ilgisi var. Avrupa Birliği ülkelerinde Avrupa halkları, “üstün ve ileri demokrasi”  söylem ve görünümü ile Brüksel’de teknokratik bir rejimin oluşmasına ve Jakoben bir bürokratizmin Avrupa halkları için neyin iyi neyin kötü olduğunu tespit etmesine karşı duyulan tepki de var. Aynı zamanda Avrupa Birliği içinde güçlü bir kanadın, milli devletleri ve milletleri aşındırarak  kurulması hedeflenen Avrupa Birleşik Devletleri’nin halkını oluşturacak olan bir Avrupa milleti projesine Alman, Fransız ve diğer milli kimliklerden büyük direnç geliyor. Bu direnç sadece kendisini seçimlerin sonuçlarında göstermiyor. 
Avrupalı milletler, Avrupa Birliği ve Avrupa Milleti projesinin başarılı olabilmek için mevcut milli kimlikleri aşındırırken, etnik kimlikleri de canlandırdığını gördü. İngiltere parçalanma süreci içinde. İspanya parçalanma süreci içerisinde. Belçika, AB üyesi olduğu zaman üniter devletti. Şimdi federal devlet oldu ancak parçalanma sürecini durduramadı. Bugün bir devlet olmasını AB başkentinin Brüksel’de olmasına bağlamış durumda. Kuzey İtalya’da ayrılıkçılık güçleniyor. Avrupa Birliği Süreci’nin milli birliklerini tahrip ettiğini gören kitlelerin Avrupa’da bu tepkiyi göstermelerini kolaylaştıran diğer husus ise 2008’de başlamış olan ekonomik-finansal krizin etkilerinin ağır bir şekilde hissedilmesi. Öte yandan Avrupa’da milliyetçiliğin yükselişi sadece Fransız milliyetçiliğinin Le Pen liderliğindeki yükselişi değil. 
Daha önemli ve daha ciddi bir milliyetçiliğin yerleşik Alman siyaseti içerisinden geldiği görünüyor. 2014 senesinde Almanya, 2. Dünya Savaşı sonrasında benimsemiş olduğu savunmacı askeri stratejiyi artık terk ettiğini ve müdahaleci bir askeri stratejiyi tercih edeceğini açıkladı. Bu çok önemli bir gelişme. Bir anlamda 2. Dünya Savaşı’nın devam eden son sonucun da ortadan kalkması anlamına geliyor. Bundestag Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Röttgen  “Almanya’dan liderlik görevi beklendiğini”  vurgularken, Berlin’deki yeni çizgiyi vurgulamaktadır.
Almanya’da olduğu gibi Japonya’da da milliyetçilik bir yandan yerleşik rejim içinden bir yandan da toplumsal zeminde gelişiyor. Japonya Başbakanı 2. Dünya Savaşı’nda ölen Japon generallerinin mezarlarını ziyaret ederek anılarına sahip çıkarken, Japon ordusu da Alman ordusu gibi savunmacı stratejinden müdahaleci stratejiye kayıyor. Japon ordusu, Amerikan ordusunu örnek alarak deniz piyadeleri sınıfını oluşturuyor. Japonya’da milliyetçilik toplumsal tabanda özellikle aydın gençlikte gelişiyor. 
2000’lerin başında Hint aydınları arasında  “21. Yüzyıl Hint yüzyılı olacak”  sloganı hakimdi. Hindistan’ın büyük güç olma iradesinin belirginleştiği görülmekteydi. Hindistan’da bağımsızlık sonrasının tek partisi konumunda olan Kongre Partisi’nin onlarca sene süren iktidarı sona ererken, Hindu milliyetçisi Hindistan Zamanları Partisi, ekonomik çalkantılardan ve yaygın rüşvet/yolsuzluktan yıkan Hint halkının iktidara taşıdığı parti oldu. Hindistan’da Hint milliyetçilerinin iktidara gelmesi ile Hindistan’ın çok kutuplu sistemdeki kutuplardan birisini oluşturması arasında bir bağ olduğunu da görmek lazım. Hindistan halkı, milliyetçilerin Hindistan’ı uluslararası zeminde daha da yukarıya tırmandırmasını arzu ettikleri görülüyor.    
Nihayet, Putin, Pan-Rusçu bir ideolojiyi Rus dış politikasının alt yapısını oluşturacak şekilde kullanmaya başladı. Kırım bu politikanın ilk sonucu oldu. Kırım’ın Ruslar tarafından işgali ancak çok kutuplu bir dünyada düşünülebilecek bir gelişmedir. Rus milliyetçiliği tırmanmaya devam edecektir. Önümüzdeki süreçte dünyanın gündeminde milliyetçilik var.

Yazarın Diğer Yazıları