IŞİD bir Cumhurbaşkanlığı projesi mi?

Yazıyı yazmak için oturduğumda, bir zamanların solcusu, şimdilerin ampulcüsü bir şarkıcı, reklamda “Sağlam basacaksın bu hayatta” diye bağırıyordu. Ne hikmetse, şimdiye kadar, hiç onlar gibi sağlam basamadık, bozukluk bende herhalde. 
Bu arada, ABD Dışişleri Bakanlığı bir bildiri yayınlamış onu okudum sonra, yazıya çöktüm. Amerika, Bingazi’de büyükelçisini öldüren kişiyi yakalayıp, Amerika’ya getirip gizli bir yerde tutuyormuş ve halka açık yargılamaya hazırlanıyormuş. Bununla ilgili hukuki süreci falan yazmışlar. Son günlerde Orta Doğu’da yaşananlarla, Türkmenleri düşününce, insanın çıldırası geliyor. Devlet ile aşiret farkı işte.
AKP iktidarı, bu kez beslediği terör örgütlerine fazla güvenemediğinden olacak, kalkmış, Basra konsolosluğunu da boşaltmış. Davutoğlu’nu bu ileri görüşlülüğü için kutlarım. Bağdat’taki büyükelçilik ne olacak, çıt yok. Unuttum, AKP ve başındaki, bir türlü dili varıp da terörist diyemiyor bu kelle kesip, teslim olan kişileri kurşuna dizenleri. Aklıma, Tayyip Bey’in hiç bir konuşmasında, cinayet işleyen bu terör şebekeleri için tek kelime etmediği geldi. 
Dün Washington’dan bir arkadaşımın elektronik mektubuna, bir zamanlar Erdoğan’ın, Washington temaslarında, eteğinden ayrılmayan bir kişinin konuşması yollanmış. Bu kişi aynı zamanda Ulusal Savunma Enstitüsü’nde de ders veren Ömer Taşpınar. Taşpınar, “Obama’nın gözünde Erdoğan’ın yeri, İtalya’da yolsuzluklarla iktidarı bırakıp mahkûm olan Berlusconi, totaliter Rus lideri Putin ve en nefret ettiği Venezüella’nın mevta devlet başkanı Chavez karışımı bir düzey” diyor. Bizim ustayı neden Obama’nın aramadığı da ortada. Biz yazıp çiziyorduk da kimse bize inanmıyordu.
Ama beni şaşırtan, bir dönemler, Erdoğan’a koltuk çıkan bizim yeni Osmanlıcılar veya İkinci Cumhuriyetçilerin neden bu kadar hızlı çark ettikleri. Küpler mi doldu, yoksa adamın tavrı ve siniri mi onları korkutuyor, bilmiyorum. Şimdilerde, bizden önde koşuyorlar. Biz yıllar önce, bu cahil tırmanışını yazdığımızda, onlar bu durumu devrim diye satıp, Mustafa Kemal’e saldırıyorlardı. 
İç politika yerine, gelelim komşularımızdaki gelişmelere. Suriye’de, Esad yönetimi, büyük hızla Erdoğan’ın müttefiklerini temizleyerek sınırımıza geliyor. Görünen o ki, Esad kalacak, Erdoğan gidecek. Irak’taki gelişmeler ve bizimkilerin katkısı Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilişkili olduğu konusunda kuşkularım var. Seçim öncesi, bir tiyatro sergilenmesi halinde, alın size bir milli kahraman cumhurbaşkanı adayı. 
Ayrıca Irak olaylarının, Kuzey Irak’taki Kürt devletinin bağımsızlık senaryolarıyla bağlantılı olduğu kuşkularım giderek kuvvetleniyor. Sanki ABD’nin Erdoğan projesindeki son çentik böyle binlerce masum insanın pahasına gerçekleşecek gibi. ABD’nin bu olaya, şimdiye kadar müdahale etmemesi de, bu tahminimi doğruluyor. Kürtler de yayılma operasyonlarını bir bir, gerçekleştiriyorlar. 
Kuzey Irak’taki Kürt devleti, bağımsızlığını ilan ettiği ilk gün, AKP iktidarının, derhal kendilerini tanıyacağından da emin olun. Tabii sorunlarımız bundan sonra da devam edecek. Federasyon istenen, Güneydoğu Anadolu’da, uluslararası bir referandum, bizim güney parçamızı, bu Kürt devletine katacak. İşte Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Kürt oylarının desteğini sağlayacak bedel. 
Son konu, çatı Cumhurbaşkanı olayı Ekmeleddin Bey. Kendisini tanımam. Hakkında az şey duydum. Tek olumsuz görüşüm, Abdullah Gül’e yakın olması. Aklıma yatmayan, Erbakan’a benzeyen görünümü. O da profesördü, hatırlayın. Bir de, Türkiye’de adam mı kalmadı da, kalkıp Mısır doğumlu birini aday gösterdiniz. Aklıma, Necdet Sezer’in, Cumhurbaşkanı seçimi öncesi, rahmetli Denktaş ile yaptığım bir konuşma geldi. New York’ta, o bitmek tükenmek bilmeyen, Kıbrıs görüşmelerindeydik. O günlerde de, Cumhurbaşkanı adayı olarak bir yerlerden Denktaş’ın adı sızdırılıyordu. 
Ben bu söylentileri ne kadar ciddiye aldığını sorduğum zaman rahmetli Rauf Denktaş gülmüş ve bana, “Beni bir de Kıbrıslılara sorsunlar, o zaman aday göstermekten vazgeçerler” demişti.
Yazının sonuna doğru, Evren ve Şahinkaya hakkındaki hüküm ile Balyoz Davası ve Hanefi Avcı ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararları açıklandı. Evren için ne diyeyim 12 Eylül’de kanına girdikleri binlerce ülkücü ve devrimcinin ahı mı desem? Yoksa AKP bunların ölmek üzere olduklarına karar verip, iplerini mi çekti. Anayasa Mahkemesi kararları şaşırtmadı, tam da ABD Kongresinde, Balyoz Davası delilleri anlatılırken. Başta da söylemiştim, projenin son çentiği, sürecin son görevleri yerine getiriliyor, sonuçları önümüzdeki günlerde dökülür.

Yazarın Diğer Yazıları