AKP demokrasisi Batı usulü değil

Amerika ne hikmetse, Ankara’dan demokratik olmayan kokular almaya başladı. Ben yazımı yazmadan önce Washington’da, ABD Senatosunda, Ankara’ya atanması planlanan yeni Büyükelçi’nin onay oturumu vardı. Birçok yandaş olmayan basın kuruluşu, bu oturumu haber yaptı. Ben de, ABD Senatosu Dışişleri Komisyonu’nun, bu toplantısının video tutanaklarını seyrettim. 
Dışişleri Bakanı Kerry’inin özel kaleminde olan Büyükelçi John Bass’ın, komisyon toplantısındaki açılış konuşması, bildiğimiz geleneksel, “Türkiye bizim aslan NATO müttefikimiz, ekonomisi şöyle, bizle böyle, iş birliği yapıyor” standart konuşmalardan biriydi. Esas yazımıza konu olan nokta, soru-cevap kısmında gelmiş. Cumhuriyetçi Senatör MacCain, büyükelçiye, Başbakan Erdoğan’ın son uygulamaları ve anayasada yapmak istediği değişikliklerle, otoriter bir sisteme kayıp kaymadığını sormuş. 
Amerikalı diplomatın, görev yapacağı ülkede, işe başlamadan, iş başındaki kişilerle tepişmeme adına verdiği kaypak cevaplar, Amerikalı senatörü kızdırmış. McCain, kendisine adam gibi cevap verilmemesi halinde, bu atamayı veto edeceğini söylemiş. (Böylesi durumlarda atanan kişilerin ataması, ne yazık ki gerçekleşmiyor, senatörler atamaları engelleyebiliyor.) Sonuçta Bass doğrudan  “Evet bu yanda uygulamalar var” demek zorunda kalmış. Yani ABD’nin, ilk kez resmi bir ağızdan, Erdoğan’ın diktatörlüğe doğru kaydığını söylemek zorunda kaldığı görülüyor. Sözü edilen Türkiye’nin Cumhurbaşkanı adaylarından biri. 
Bence Bass, aslında Ankara’ya, ABD’nin bölge ve Türkiye konusundaki planının, son aşamasını gerçekleştirmek üzere gönderilen diplomatlardan biri. Uzmanlık alanına bakarsak, bu sonuca kolayca varabiliriz. ABD, her zaman Ankara’ya, olaylara göre diplomat atar. Mesela Özal’ın iş başına geldiği 12 Eylül sonrası 1989’da Ankara’ya atanan Morton Abramowitz, daha önce Tayland’daki darbe sırasında orada görev yapmış bir kişiydi. Yani darbeler ve sonrasında deneyimli bir kişiydi. Daha sonra da ABD Dışişleri Bakanlığı İstihbarat ve Araştırma bölümünün başıydı. 
1991 yılında Büyükelçi Richard Barkley ve daha sonra 1995’te Marc Grossman hep Özal ile çalıştı. Ecevit koalisyon hükümeti sırasında daha ılımlı Marc Parris atandı Ankara’ya. Koalisyon çökünce yerine 2000 yılında Robert Pearson ve ardından AKP iktidarları ile çalışan 2003’te Eric Edelman, 2005’te Ross Wilson ve 2008’te Jim Jeffrey ile şu anda görevi Bass’a devreden Francis Ricciardione 2011 yılından beri görev yaptı. Genelde Amerikalı büyükelçiler üçer yıl, Ankara’da çalışır. Atama işleminden bir süre önce de, uzun süre, Dışişleri Okulunda dil öğrenir ve bakanlıkta görev yapacakları ülke bölümü ile çalışırlar. Bence Bass, AKP iktidarları ile çalışacak son Amerikan Büyükelçisi olacak. 
Daha önce yazdığım gibi, ABD ve AB başta olmak üzere, tüm Batı dünyası, Türkiye’de Erdoğan hükümetinin, vatandaşlarına, kökten dinci ve otoriter bir rejim uyguladığını biliyor. Bugüne kadar susmalarının nedeni ise, ellerinde yarım kalmış projelerini, yeni Türkiye’ye gelecek, yeni siyasi liderler yerine, gidecek olan eski kirlenmiş ortaklarına yaptırmak. Ayrıca bu eski siyasi kişilere, şantaj yapabilecekleri, yeteri kadar da malzemenin ellerinde olduğu söyleniyor. Ne yazık ki tarihte, diktatörlerin, yönetimleri zamanında yaptıkları serveti yiyebildiğine ait hiçbir kayıt yoktur. 
Daha önce de yazdığım gibi, Erdoğan’ın, kendisinin iktidara taşıdığı, sonra da suçladığı, paralel yapı cemaatin tüm istihbaratını bence başkaları, bizim içimizi dışımızı bu kadar iyi bilen birileri vermiş olmalı. Cemaat de uygulamacı olarak görevini yapmış olmalı. 
Aynı konuyu, Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu, Avrupa Avrasya ve Yükselen Tehditler Alt Komisyonu, “Türkiye’de demokrasinin geleceği” başlığı altında tartıştı. Dışişleri Komisyonu Başkanı Ed Royce, “Son olaylar Başbakan Erdoğan’ın demokratik hedeflerden uzaklaştığına işaret ediyor” dedi. Royce, Gezi olaylarına da değinerek, “Erdoğan’ın muhalefete yönelik eylemleri, meşru olmayan bir meydan okuma olarak gördüğünü ve şiddet kullanarak bastırdığını” söyledi. Alt komite başkanı California Milletvekili Dana Rocrabaher da “Erdoğan’ın meşru siyasi muhalefete hoşgörüsüz davrandığını ve AKP iktidarının tehlikeli bir yol izlediğini” vurguladı. Komite toplantısında basına uygulanan baskılara da dikkat çekildi. Bu toplantıda daha çok malzeme var. Ama benim yerim yok. Genellikle Erdoğan hükümeti icraatının, demokrasi yolu dışına çıktığı uyarısı üzerinde durulmuş. 
Sonuç, ABD’nin, özellikle son Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında, iş başındaki Erdoğan hükümetine fren yapmasını istediği sinyaller gibi. Arkadaş, ister uyar, isterse, sazcı ve cazcı yandaşlarıyla birlikte, gene çalıp oynayabilir. Karar onun.

Yazarın Diğer Yazıları