Türkiye, komedi filmlerinde, merdivenin tırabzanından hızlı ve pervasız kayan çocuk misali, kötü kaderine doğru kayarken, baştaki cahil yönetici takım, hala kör dövüşünde. Türkiye’nin kötü gidişatı konusunda, tüm dünya uyarılar yayınlıyor. Her hafta bir rapor, bir yazı, hepsi Erdoğan aleyhine. Ama o hala, kör dövüşünde ve kendi yazdığı senaryolara inanıyor, onları satıyor. 
Mesela, merkezi Washington’da bulunan, PEW Araştırma Enstitüsü, yayınladığı son bir araştırma raporunda, Türkiye’nin ve Türklerin ne kadar bölündüğünü ortaya koydu. Gerçi biliyor, söylüyor ve yazıyorduk ama ne yazık ki, ampule tapanlar, pervane hesabı ışığa kapılmış gibi. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, koca bir ulusu, bir araya getirme çabalarını yıkıyorlar. 
Rapor, özetle, Gezi Parkı olaylarından bu yana, ekonomi ve ülkenin bölünmüşlüğü üzerine. Türk kamuoyu da, giderek artan oranda buna inanıyor. Ayrıntılar, sizlerin her gün duyup, gına geldiğiniz konular. Dincisi, dinsizi, Türkü, Kürdü, Alevi, Sünni, hep bölünmüşlük edebiyatı. 
Bu arada, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı da, Türkiye’de seçimlerin, nasıl bir yutturmaca olduğu üzerine rapor yayınladı. Erdoğan’ın, öteki adaylar aleyhine, nasıl devlet imkânlarını kullandığı, bu raporda anlatıldı. Bunları da, sizler biliyorsunuz. Bu rapor, yayınlandıktan sonra gördük ki, Cumhurbaşkanı adayı, arabasına, kendi gerçek plakasını bile takmıyor. Başka araçlardan sökülen, plakalarla geziyor. İstanbul Maltepe’de konuşacaksa, hava sahası kapatılıyor. Sokaklarda, sokağa çıkma yasağı. Hani arkadaş, siyasete, kefenini giyip çıkmıştı ya, bence o işte öyle değil. 
Adam, dindarım, dini savunuyorum diyor. ABD din raporu, yaptığı, din ve mezhep ayrımcılığını, uzun, uzun, örnekleriyle anlatıyor. Adam, sanki bu raporu da doğrular gibi, geçenlerde kalktı, kendisinin Sünni, ötekinin Alevi ve bir başka adayın da Zaza olduğunu söyledi. Ama bir türlü dili varıp da, herkesi, aynı bayrak altında birleştiren, Türküz diyemedi.     Daha kim bilir, nice gizli ve istihbarat nitelikli açık kapalı rapor yayınlanıyor. Bu arada, haber dergileri, bıkmadan usanmadan, sizleri uyarmaya devam ediyor. The Economist ve son olarak ta Der Spigel, padişahımız efendimizin, cülusunu ve tahta çıkışını vurguladı. İşin acısı, tüm dünya işin farkında da, nedense tepesinde boza pişirilen Türk halkı, gözlerini süzerek, buna bakıp duruyor. 
En sonunda, Yahudi örgütü, kendisine verilen cesaret ödülünü geri istedi. Adamlar bizimkinin, cesur olmadığını mı anladılar acaba? Ben şimdiye kadar, her hangi bir ödülün, verildiği kişiden, geri istendiğine, ilk kez tanık oluyorum. Bizimki, sanki çok kızmış ta, onlara ödüllerini kafalarına çalıyor hesabı,  “alın ödülünüzü kafanıza çalın” dedi. Onlar geri istemese üzerine yatacaktı, ama adamlar istedi bir kere. 
Bu hafta sonu, Cumhurbaşkanlığı mücadelesi için, pazar günü oy vermeye gidilecek. Gerçi oy verme işlemi, havaalanlarında ve dış temsilciliklerde başladı. Katılım, beklenildiği gibi değilse de, seçimlere müdahale beklediğimiz gibi. Şeffaf zarflar, görevlilerle kavga eden AKP’liler, salonlardan çıkarılan CHP’li gözlemciler. Bunlar hep bildiğiniz alışık olduğunuz şeyler. Elin yabancıları şaşırıyor da, nedense sizler olağan karşılıyorsunuz. Yıllardır bunları yaşadınız. Ben buradan, defalarca, aşırı dinci gurupların, demokrasiyi kullanarak, iktidara gelip, bir türlü demokrasi ile iktidardan götürülemediklerini yazdım. Bakın şimdi gitmemek için oynanan oyun ve cambazlıklara. 
Son olarak, ortada bulunan, üç aday var. Ahlak ve insanlık anlayışları da ortada. Hala, Kuzey Irak’ta IŞİD denen terör örgütünün elindeki 49 Türk diplomatının, bu kampanya için salıverilmediğine inanmıyorsanız, göreceksiniz ne zaman salıverecekler. Benim midem bunları kaldırmıyor. Sonra kalkıyor o ve yandaşları Filistin diyor, Gazze diyor, ama Türkmenlerim, Azerilerim veya Uygur Türklerim diyemiyor. 
Ekonomi rezalet. Arjantin’de olanlara bir bakın. İnanın bu bizim için bir uyarı. Daha sonra kalkıp ta, bana bunu yaptılar diye ağlamayın, Maalesef biz, her şeyi kendi kendimize yapıyoruz. Kendi düşen ağlamaz demişler değil mi?