Başkanlık sistemi ve ötesi!

Harap edilen Irak, Libya, Suriye ve Filistin’e yakın zamanda eklenen Lübnan’dan sonra Orta Doğu’nun hem fiziki, hem siyasi coğrafyasının param parça olduğu görünüyor.
En son IŞİD ve İsrail tarafından yakılan ateş, ne yazık ki; değişik ve tehlikeli biçimler alarak yayılıyor.
Bir yanda; adeta “şirazesi” bozulan bazı Müslüman ülkelerde, daha büyük ve sürekli olayların çıkmasından veya çıkarılmasından korkuluyor. 
Öbür yanda; ABD,  “kazmış olduğu çukura” düşmekten endişeleniyor.
İnsanoğlu, “çelişkiler yumağı” haline getirilen gezegeninde, çaresizlik içinde çırpınıp duruyor. 
Dinle, mezheple kısacası inançla oynamanın ne  “korkunç” gelişmeler gösterdiği yeniden ispatlanıyor.
Yani, büyük bir nüfus ve yer altı-üstü potansiyele sahip olan, sıkı siyasi rejimler altında “geçinmeye”  ve  “yaşamaya” çaba gösteren halkın bu “tılsımı” hep kamçılanıyor.
Çoğu zaman, gayesini aşan ve hatta şiddete dönüşen protestoların, kısa veya uzun vadeli dönüşleri, gerçekten de trajik sonuçlar yaratıyor.
Neredeyse yarım asrı bulan bir bekleyişten sonra, birden bire “demokrasi isterisi” ne kapılan ABD’nin bazı Arap ülkelerinde, estirmek istediği  “Bahar”ın kışı, hem de “Kara kışı” hükmünü acımasızca icra etmeye devam ediyor. 
Dikkat edilirse; provokasyonlar, özellikle sözde  “Bahar”ın estirildiği veya estirilmek istendiği Müslüman ülkelerde, beraberinde şiddet ve kanı getiriyor. 
Gerçekten de; başta Suriye olmak üzere, Libya, Mısır, Tunus, Yemen, Sudan ve son olarak yeniden devreye sokulan Irak, Filistin ile Lübnan yeniden  “kara kışı” yaşıyor. 
Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerde de zaten, rüzgâr zaman zaman fırtınalara dönüşüyor. 
Aslında; provokasyonlardan önce de, “Suriye çıkmazı” ABD’yi uyandırarak, Orta Doğu’da yaratılan potansiyelin tehlikesi, başka önlemleri öne çıkartıyor.
Afganistan ve Irak’tan “dili yanan” Pentagon, artık  “Bahar” esintilerine her halde inanmıyor.
Nitekim, IŞİD’e karşı giriştiği sınırlı hava harekatı bunu kanıtlıyor.
Ne var ki, son Filistin katliamında ABD’nin tutumu, bütün iyi niyetleri adeta süpürüyor.
Beklenmedik veya ani tezgâhlanan oyunlardan, planları alt üst oluyor.  
Müslüman ülkelerde, artık daha fazla kan dökülerek vahşete yardımcı olunmaması temenni ve dileğini bütün sağduyulu insanların paylaşması ve desteklemesi gerekiyor.
ABD Başkanı Obama’nın aslında “zor”  günler yaşadığı sanılıyor.
Söz “Başkanlıktan” açılmışken, sisteminin yıllardan beri uygulandığı ABD’de bile, başta kim olursa olsun, hatta ne kadar dirayetli ve güçlü-kudretli olursa olsun, dünyadaki iz düşümü insanlığı özellikle İslam alemini daima dehşete düşürüyor. 
“Başkanlık” ve “Yarı Başkanlık” yönetimlerinin özellikle Orta Doğu’da doğurduğu izleri özetlemek de bize düşüyor.
Özellikle seçim propagandası döneminde dile getirilen  “Başkanlık” sisteminin bütün İslam ülkelerinde, sık sık kargaşaya, iç isyanlar ve çatışmalara neden olduğu nedense dillendirilmiyor.
“Magrip”ten Maşrik’e kadar bütün İslam coğrafyasında eksilmeyen sancının sebebi başkanlık veya benzeri  “mutlak yönetim”, “otoriter yönetim” veya “tek yönetim”den kaynaklanıyor.
Tarihi kanlı kavgaların ve iç çatışmadan odaklanan isimlerin başında gelen, Hafız Esad, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi’nin bu tür başkanlıktan veya benzer şiddetli yönetim tarzından asla vaz geçemedikleri hemen hatırlanıyor.
Bir de, hiç unutulmaması icap eden, İslam ülkelerinin yönetim şekilleri her şeyi açıklıyor.
Gerçekten de; Mısır, Sudan, Yemen, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Irak, Suriye, Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Lübnan, Ürdün, Umman, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Afganistan’ın yönetim şekli başkanlığı andırırken, burada sıkıntı hiç eksilmiyor.
Bu arada, Afganistan Devlet Başkanı Karzai’nin ülkesini “parlamenter” yönetime geçirme gayretleri, ilginç bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. 
Bugün, seçim yapıldığından dolayı yasaklara uyarak, Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren bu  “hassas” konu da daha fazla yorumlanamıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları