Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

TSK kime karşı savaşacak?

Tezkere geçmiş, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulundurulması ve TSK’nın sınır ötesinde harekât yapabilmesi için gerekli yetki TBMM’den alınmıştır. Ancak TSK’nın sınır ötesinde kiminle savaşacağı hususu halen belirsizliğini korumaktadır.

Tezkerede yabancı ülke silahlı kuvvetleri yerine, yabancı silahlı kuvvetler denmesinin sebebi, Peşmerge’nin Türk topraklarında bulunması ve geçişine izin verilmesi olarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme, Barzani’nin bu konudaki talebiyle teyit edilmiş olmaktadır.

***

TSK’nın sınır ötesi yetkisinden maksat, Süleyman Şah Saygı Karakolu’na karşı olabilecek bir saldırıyı bertaraf etmek ise, bunun için bir teskere çıkarılmasına gerek bulunmamaktadır. Çünkü bu karakolun konuşlandığı 10 dönüm kadarlık saha, uluslararası anlaşma gereği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir parçası konumundadır. Türkiye, egemenlik hakları gereği burasını koruma hakkına sahiptir. Bu nedenle tezkereye ihtiyaç kalmaksızın, herhangi bir saldırıya karşı Türkiye’nin müdahale hakkını kullanması hususunda kısıtlama bulunmamaktadır.
Eğer mevzubahis olan, IŞİD’in saldırılarını, Suriye hudutlarını aşarak Türkiye’ye yöneltmesine karşı koymak ise, yine bunun için de Türkiye’nin, hem BM antlaşması, hem de T.C. anayasa ve kanunları gereği buna yetkisi vardır. Üstelik çatışmada sıcak takip hakkı da bulunmaktadır.
Konu PKK’nın uzantısı PYD’nin kontrolündeki Kürt bölgelerini savunmak veya onlara destek vermek ise bu da eşyanın tabiatına aykırıdır. Kobani düşüyor diye bizden destek isteyenlerin kim olduğunu unutmamak gerekir. Bizden istenen, Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan ikinci Kürdistan ayağının varlığının devam ettirilmesidir. Bu da T.C.’nin, oluşumunu bir tehdit olarak nitelendirdiği  “Büyük Kürdistan” ın ortaya çıkmasına kendi eliyle destek olması anlamına gelmektedir. 
Uçuşa yasak bölge ve güvenlik bölgeleri oluşturulması ise bu konu ne BM’nin, ne ABD’nin, ne de koalisyonun önde gelen ülkelerinin gündeminde şimdilik öncelik teşkil etmemektedir. Durum sonra değişebilir.
O zaman hedefin Suriye Esad rejimi olduğu anlaşılmaktadır. Başbakan’ın, ABD stratejisinin Esad yönetimini hedef alması durumunda, Türkiye’nin karadan asker gönderebileceğini açıklaması bu durumu teyit etmektedir.

***

Ortada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurumlarına, bayrağına, ulu önderi Atatürk’e, kutsal değerlerine, güvenlik güçlerine, okullarına saldıran, terör yaratan, milli varlıklarımızı tahrip eden, devleti tehdit eden, T.C. ve Türk Milletini değil, bölgedeki PKK/PYD korumasındaki Kürtleri gözeten, onlar için gösteri/terör yapan ve onlarla dayanışma içinde olduğunu her fırsat ve ortamda ortaya koyan, bölücü siyasetçi, terörist, provokatör, onların destekçisi ve sempatizanları varken başka arayışlar içinde olmak, gerçekleri görmemek demektir.
Çözüm süreci zarar görür diye bunları sineye çekmek mümkün değildir. Bölücülerin çözüm süreci anlayışı, tavizleri arttırarak bölünmeye kadar gidecek yolun açılmasına imkân yaratmaktır. Çözülerek bölünme konusunda her şey bahanedir. Kobani de bunlardan biridir. Bağımsızlığa kadar giden hedeflerine, çözüm süreci kapsamındaki müzakere, pazarlık ve tehditlerle devletten tavizler alarak ulaşmayı, olmazsa ayaklanmayla elde etmeyi, halen olduğu gibi de ikisini birden uygulayarak gerçekleştirmeyi ön gördükleri ve bunda da sabırsızlandıkları açıkça görülmektedir.

***

Tehdit, içimizdeki ve dışımızdaki PKK ve bölücülerdir. Mücadele ve savaşta öncelik bu tehdide olmalıdır. Devlet otoritesinin kayıtsız şartsız sağlanması esastır. Gözümüzün önünde cereyan eden hiçbir bölücü harekete, hiçbir nedenle müsaade ve müsamaha edilmemelidir. Bunun için mücadele etmekten çekinilmemelidir.
Esas olan Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milletinin varlığı, bütünlüğü ve güvenliğidir. Türk Milletinin huzuru ve refahıdır. TSK ancak bunlar tehdit altındaysa, bu tehdidi bertaraf etmek ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin menfaatlerini korumak veya elde etmek için savaşır. Halen tehdit olarak nitelendirilemeyecek unsurları tehdit olarak görmek ve buna göre politika oluşturmak doğru bir yaklaşım tarzı değildir. Yönetimde olanların takıntıları, ideolojik yaklaşımları, mezhepsel tercihleri, TSK’nın savaşa girme sebebi olmamalıdır. Yönetim, hatalarda ısrar etmek yerine, her şeyi doğru bildiği ve yaptığı anlayışından kurtularak, eleştirilere kulak vermelidir.

Yazarın Diğer Yazıları