Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

Güvenliği ucuza getirmek

Geçenlerde, “askeri harcamalarda çözüm tasarrufu” başlığıyla bir haber çıktı. Ancak bu konu medyada fazla dile getirilmemiş, dolayısıyla kamuoyunda da tepki veya ilgi çekmemişti. Fakat olayın işleniş şekline bakıldığında, bunun da halkı yönlendirme amaçlı bir algı operasyonu olabileceği değerlendirilebilir.

Habere konu olan olay, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde, iktidar milletvekilinin Milli Savunma Bakanı’na sözlü olarak yönelttiği soruya, bakanın verdiği yazılı cevaptır. Aynı zamanda başkanvekili de olan milletvekili, demokratik açılım olarak adlandırılan süreç kapsamında Eylül 2011-Mart 2013 ile Nisan 2013- Eylül 2014 arasındaki dönem kıyaslandığında, iç güvenlik harekâtlarında bütçe anlamında ne kadar tasarruf sağlandığını sormuştur.
Bakanın buna verdiği yazılı cevaptan sonra soruyu soran milletvekili de, iki dönem harcamaları mukayese edildiğinde, 453 milyon TL,  yani yüzde 22,5 tasarruf sağlandığına dikkat çekmiş, asıl olanın hiçbir insanımızın canına kıyılmaması, hiçbir canın kaybedilmemesi yorumunda bulunmuştur. Arkasından da “30 yılda teröre 2,7 trilyon lira harcanmasaydı, kişi başına düşen milli gelirimiz 11 bin dolar yerine 20 bin dolar olurdu. Bugün derslikler 50-60 yerine, 20-25 kişilik olurdu. Bundan sonra bu trilyonlarla ifade edilen paralar kana ve gözyaşına gitmesin. Para, tekrar kazanılabilir ama giden canların telafisi mümkün değil. Giden canlar geri gelmediğine göre bunun hesabını yapmak anlamsız. Ama bu  parayı yatırıma çevirdiğimizde kaç tane GAP projesi yapar, kaç tane KOP projesi yapar bakmak lazım. Kaç tane okul olur, kaç tane üniversite olur, Doğu ve Güneydoğuda teröre, silaha, kana ve gözyaşına giden 500 milyar dolar gibi bir rakamı sevgiye, muhabbete, uhuvvete yatırmak istiyoruz” demiştir.

***

Soruyu soran da, cevabı veren de iktidar mensubudur. Birinin pas verdiği, diğerinin şut çekip gol attığı,  diğer bir değimle danışıklı dövüş yaptıkları görülmektedir. Bu mizansenin, kamuoyunu, çözüm süreci denen açmazın faydalı olduğuna inandırmak maksadıyla düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Ancak bu yaklaşım, son derece hatalı, zararlı ve tehlikelidir. Mücadelenin yapılmaması, güvenlik için bu paraların harcanmaması, bunca şehidin verilmemesi, gazinin olmaması, cefa çekilmemesi durumunda, varlığımızın ve bütünlüğümüzün sağlanamayacağının, ülke sınırlarının bugünkü gibi olamayacağının, devletin egemenliğinin de kalmayacağının idrak edilemediği görülmektedir. Üstüne üstlük para bir tarafa, verilen 8000 şehit ve özürlü durumuna gelen on binlerce gazinin hayatının, sanki boşu boşuna gittiğinin ima edildiği de düşünülmektedir.
Terörle mücadelenin başarı gösterdiği bir safhada ortaya atılan ve ithal olduğu açıkça belli olan bu konunun hazmedilmesi mümkün değildir. Ülkenin anayasal yapısının dahi değişmesine sebep olacak bir konuyu şirin göstermek için böyle manevralara girişilmesinin inandırıcı olmadığı değerlendirilmektedir. Terörist başının nereden ne duruma getirildiği, Türklüğün ve Türk Milletinin hiçe sayıldığı, Kürtçülerin ve bölücülerin itibar gördüğü bir ortamda olanlar, tahammül edilemeyecek bir duruma gelmiştir. İyi ki kurtuluş savaşında da birileri çıkıp “analar ağlamasın” demediğine şükredilmektedir. Şehit ve gazilerimiz Türk Milleti tarafından daima minnetle ve şükranla anılmaktadır. Artık gerçekler görülmeli ve yapılanların sonuçları da hesaplanmalıdır.

***

İktidarın son girişimi de bedelli askerlik konusunda olmuştur. Eşitlik ilkesine aykırı olan, parası olanı askerlikten muaf tutan, TSK’nın hem sayıca, hem de nitelikli personel ihtiyacının karşılanmasını engelleyen, silâhaltında olanların ve askere geleceklerin motivasyonunu olumsuz yönde etkileyen, ülkenin jeopolitik durumunu ve çevremizdeki, hatta içerdeki çatışma ortamını dikkate almayan bu yaklaşımın da yanlışlığı açıktır. Görevi güvenlik olan Genelkurmay Başkanlığının görüşü alınmasına rağmen, ona da itibar edilmediği anlaşılmıştır.
Bedellik askerlik konusunda bir ay öncesine kadar olumsuz beyanlarda bulunan yetkililerin, birden bire karar değiştirmeleri dikkat çekicidir. Bunda, iktidarın iç siyasette bazı olumsuz gelişmeler yaşamasının etkili olduğu düşünülmektedir.  Ancak muhtemel oy kaybının, güvenliğe tercih edilmesinin de, güvenliğin ucuza getirilmesi kadar sakıncalı olduğunun dikkate alınması gerekmektedir. Askerliğin, satılık bir hak ve ödev olmadığı bilinmelidir.

 

Yazarın Diğer Yazıları