Petrolün düşüşü IŞİD’ı zayıflatır mı?

Kim ne derse desin; dünyanın ekonomik ve siyasi hatta askeri gidişatını  “petrol” denen  “gizemli”  madde, etkilemeyi sürdürüyor.
Gerçekten de, her petrol fiyat değişimi, gezegenimizin dengesini şiddetle sarsıyor.
Bu hareketlilik, hem petrol fiyatlarının düşüşünde hem de yükselişinde kendini kesinlikle gösteriyor.
Petrolle  “oynamak” beraberinde bir kısım ülkeler için avantaj çoğu için de felaketler getirebiliyor.
Yani 2015 yılına girilirken, petrol yine dünyanın dengesini temelinden sarsmış bulunuyor.
Her ne kadar, şu sıralarda, uluslararası platformda çok büyük panik olmuyorsa da, krizin hissedildiği “inkâr” edilemiyor.
Özellikle, petrol üreten ülkelerden, başta Rusya, Venezuela olmak üzere, İran’ın büyük sıkıntılara aday olduğu dillendiriliyor.
Suudi Arabistan, BAE, Katar ve Kuveyt yani “Körfez Bloku” şimdilik, fiyatların düşüşünden ekonomilerinin etkilenmediğini ve bu yüzden üretimi kısmayacaklarını açıklıyor.
ABD’nin Körfez Bloku ile birlikte Rusya’ya karşı, girişilen bir operasyon, petrol piyasasını sıkıştırdığı tezi ortaya atılıyor.
Eskilerde büyük fiyat düşüşleri olduğunda OPEC Üyesi ülkelerin, petrol üretimini kısma kararı aldıkları da biliniyor.
Ne var ki şimdi ise, her hangi bir kısma kararı gündemi zorlamıyor.
Zaten, Rusya ve diğer ülkeler korkudan  “kısma kumarını” da oynamak istemiyor.
Bu arada, dikkatlerden kaçan bir ufak ayrıntıyı sütunumuza getirerek, “acaba fiyatların düşüşünden, gayrı meşru petrol satımı yapan IŞİD nasıl etkilenecek”  sorusunu ortaya atmamız gerekiyor.
Sadece; Rusya, Venezuela, İran ve diğer petrol üreten ülkeleri “dize getirme operasyonu” olarak tanımlanan düşüşün ne kadar devam edeceği de tam olarak bilinmiyor.
Yazının hazırlandığı saatlerde, Brent petrolün varil fiyatının 62 dolar seviyesine inerek 5.5 yılın dibini gördüğünü kaydederken, düşüşün seyri ister istemez gözler önüne seriliyor.
10 Ekim 2014’te “Petrol güç mü, bela mı?” başlığı altında kaleme aldığımız yazımızdan bazı paragrafları dikkate sunmak şimdi daha da önem arz ediyor:
Dünyanın enerji sorununu çözeceği sanılan nükleer füzyonunun başarıldığı ve 10 yıl içinde piyasaya sürüleceği haberleri büyük bir ilgi uyandırmışsa da, petrolün ağırlığını uzun yıllar koruyacağı sanılıyor.
Gezegenimizde en büyük acının, en büyük kan dökmenin ve en büyük kazanç elde etmenin “petrol” yüzünden kaynaklandığı yıllardır kabul ediliyor.
Petrolün “güç” olduğu varsayımı daha Birinci Dünya Savaşı sırasında kanıtlanıyor.
O günden bu yana, petrol savaşta ve barışta, ulusları bir araya getirmek veya aralarına nifak sokmak yeteneğine sahip olarak, yirminci yüzyılın büyük politik ve ekonomik mücadelelerin son sözü söyleyen karar mercii olma konumunu koruyor.
Ancak, zaman zaman bitip tükenmek bilmeyen çatışmalar yüzünden, petrolün zayıf yanının gözler önüne serildiği de oluyor.
Petrolün içerdiği güç, fiyatla birlikte gelip gidiyor.
Petrolün tarihinde, zaferler panoraması ve trajik bedeli pahalıya mal olan hatalara sık sık rastlanıyor.
Aslında, ABD’nin büyük rüyası belki de ütopyası Genişletilmiş Büyük Orta Doğu Projesi’nin temelinde “petrol” ve “enerji yollarının” güvenliği yatıyor.
Irak-İran Savaşı, Saddam’ın Kuveyt’i istilası, Körfez Savaşı, “Arap Baharı” yani Libya’nın parçalanması, Mısır’da siyasi rejimlerin alt-üst olması, Irak ve Suriye’nin parçalanmak istenmesi, IŞİD gibi kanlı örgütlerin meydana çıkması hep “petrol” ve “enerji yolları” yüzünden olduğu belleklerden silinmiyor. Öte yandan Rusya, Çin gibi dünya süper devletlerinin en büyük korkusu ve kaygısı, muhtemel enerji bunalımından kaynaklanıyor.
İsrail ile İran’ı, petrolün yanı sıra nükleer enerjinin mevcudiyeti en çok düşündürüyor ve gece-gündüz nöbette tutuyor.
Şimdi, dünya petrolün 50 dolara kadar düşebileceğinin hesapları içinde yatıp kalkıyor.
Bunca hengâmeye rağmen, IŞİD’ın petrol pazarlığı da akla takılıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları