Paris’te “son vahşet!”

Paris’teki “Karikatür Katliamı”nı nefretle kınamak ve “endişe”ye düşmek gerekiyor. Üstelik bu kanlı saldırıda, Hz. Muhammed’in adının kullanılması Müslümanların büyük çoğunluğunu, hem üzüyor hem de tedirginlik yaşatıyor.
Ayrıca, her “radikal” çevrenin, her “marjinal” örgütün, bu tür kanlı olaylara girişim ihtimallerine karşı, gereken önlemlerin alınması bekleniyor.
Her şeyden önce, gerçek İslam’ın bu tür eylemleri kesinlikle kabul etmediğinin de yeniden bütün dünyaya duyurulması görevi hepimizi bekliyor.
Tabii ki en önemlisi beyinleri yıkanan ve Müslümanlığı yanlış öğrenen, sözde dindaşları kontrol altına almak öncelikli yer alıyor.
Dünyamız çelişkiler yumağı
Ne var ki, çoğu uyarılara ve önlemlere rağmen, böylesine kanlı eylemler dünyamızı sürekli tehdit ediyor, hatta yıpratıyor.
Yani, dünyamız özellikle bölgemiz “çelişkiler yumağı”  halini alıyor.
Aslında, din ve özellikle mezhep; yıllardan beri çirkin emellere alet ediliyor.
Garip bir tecellidir ki; en çok da, Müslümanlar, Müslümanları öldürüyor.
Paris’teki menfur katliam, zincirin değişik halkalarından sayılıyor.
Tarih 16 Eylül 2012
Yıllardır, gerçek Müslümanlığın kan dökmeyi “haram”  saydığını yani yasakladığını söyleyen ve yazan on binlerce insanın arasında bulunmamız üzüntümüzü daha da artırıyor.
Nitekim, 16 Eylül 2012 tarihinde Yeniçağ’da “Müslümanlar masumdur” başlığı altında yayınlanan yazımızdan aktaracağımız bazı pasajlar çok şeyi çağrıştırıyor:
“Harap edilen Libya’da ABD Büyükelçisi ve yardımcılarının öldürülmesiyle yakılan ateş, ne yazık ki; değişik ve tehlikeli biçimler alarak yayılıyor.
Bir yanda; adeta “şirazesi bozulan” bazı Müslüman ülkelerde, daha büyük ve sürekli olayların çıkmasından veya çıkarılmasından korkuluyor.
Öbür yanda; ABD, “kazmış olduğu çukura” düşmekten endişeleniyor.
İnsanoğlu, “çelişkiler yumağı” haline getirilen gezegeninde, çaresizlik içinde çırpınıp duruyor.
Dinle, mezheple kısacası inançla oynamanın ne “korkunç” gelişmeler gösterdiği yeniden ispatlanıyor.
Elbette; son ilahi rahmet Hazreti Muhammed (s.a.v) ile ilgili en ufak bir haksız eleştiri bile, bütün Müslümanları, en azından “tedirgin” etmeye yetiyor.
Halkın tılsımı kamçılanıyor
Bunu bilen ve yaşayan “Batı” ise her fırsatta yüce dinimize ve kutsal Peygamberimize “dil” uzatmaya cüret ediyor.
Yani, büyük bir nüfus ve yer altı-üstü potansiyele sahip olan, sıkı siyasi rejimler altında “geçinmeye” ve “yaşamaya” çaba gösteren halkın bu “tılsımı” hep kamçılanıyor.
Çoğu zaman, gayesini aşan ve hatta şiddete dönüşen protestoların, kısa veya uzun vadeli dönüşleri, gerçekten de trajik sonuçlar yaratıyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, aşağılayıcı bir filmi hazırlayarak,” pimi çekilmiş bomba” gibi internet sitelerine servis edenlerin aslında, büyük ve kanlı bir provokasyon yaratıcıları olduğu görülüyor.
Dikkat edilirse; provokasyon, özellikle” Bahar”ın estirildiği veya estirilmek istendiği Müslüman ülkelerde, beraberinde şiddet ve kanı getirmiş bulunuyor.
Afganistan, Pakistan, Filistin, Hindistan gibi ülkelerde de, rüzgâr fırtınalara dönüşüyor.
Belki de, Suriye kendi iç işleriyle boğuştuğundan, protestolara fırsat bulamıyor.
Oysa; provokasyondan önce de,  “Suriye çıkmazı” ABD’yi uyandırarak, Orta Doğu’da yaratılan potansiyelin tehlikesi, başka önlemleri öne çıkartıyor.
Afganistan ve Irak’tan “dili yanan” Pentagon, artık”Bahar” esintilerine her halde inanmıyor.
Beklenmedik veya tezgâhlanan oyunlar planları değiştiriyor.   
Müslüman ülkelerde, artık daha fazla kan dökülerek provokasyona yardımcı olunmaması temenni ve dileğini paylaşmak ve desteklemek gerekiyor.”
2012’deki olaylar, Danimarka rezaletinden sonra, Peygamberimizin Amerika’da bir filmde “uygunsuz” gösterilmesinden kaynaklandığı hatırlanıyor.
Denilebilir ki; Batı ne zaman şer bir proje peşinde ise, Peygamberimiz ile ilgili Müslüman duyarlılığını kullanıyor.
Her ne kadar, “karikatür” gibi yayınlar uluslararası bir plan kokusu yaymıyorsa da, ne yazık ki asla tasvip edilmeyen kanlı eylemler doğuruyor.

Yazarın Diğer Yazıları