Yalancı Çoban

Çocukluğumuzda, büyüklerimiz, ders almamız için bir çoban hikâyesi anlatırdı. Yanlış anlamayın, konu ‘Çoban Sülü’ değil. Klasik haline gelen,  “Yalancı Çoban”  hikâyesi. Kısaca, birkaç kez, köye koşup, sürüyü kurt bastı diye köylüleri kandırarak, ayaklandırıp yardım alan çoban, gerçekten sürüyü kurtlar bastığında, kimseyi kendisine inandıramaz ve köylülerden destek bulamaz. Diyeceksiniz ki ne alaka şimdi. Alaka şu, bugünlerde, Erdoğan ve Hakan Fidan açıklamalarını dinleyince, aklıma bu geldi. Akıl bu ya, muzır. Hep böyle, lüzumsuz şeyler, aklıma gelir. Hani, aklıma ayakkabı kutuları nasıl doldurulur gibi, yararlı şeyler gelse ya.
Fidan’ın adaylığı konusunda, hepimizin aklına geleni, MHP Genel Başkanı, Devlet Bahçeli seslendirdi. Aynı noktayı, dün de ben arkadaşlarımla sohbet ederken, dile getirmiş, ancak onlar bana,  “Yuh yani, bu kadar da olmaz”  demişlerdi. Ne diyeyim. Durum bu. Her açıklamasının, yüz seksen derece tersini yapan ve ertesi gün, ben böyle demedim diyen, birkaç Ak-Saray mukimi var. Şeref konusunda ise ettiği yeminle, yaptıkları teminat.
Kimse inanmıyor
Konuya şöyle bakın, Fidan, bir terslik olur da, AKP seçimi kaybederse, en fazla topun ağzındaki kişi. Hakkında zaten, birkaç durdurulmuş soruşturma var. Zaten, bu yüzden, ne kadar AKP tarafından bürokrat yapılmış varsa, koştur koştur, yargılanmamak için, aday oldular. Bir de hepsinden en tehlikesi, patronu açıkladı, arkadaşın kapalı kutusuymuş. Bu bile yeteri kadar tehlikeli. Düşünün, bu bile Yüce Divan için yeterli. Devletin güvenlik biriminin başı, ülkeyi dikta ile yönetenin kapalı kutusu. Şimdi, bu otorite, bir de bu adamı, gölge Başbakan yapmak istiyorsa, ortama da, kendisine karşı bağımsız bir kişilik intibaı vermesi oyunu olma riski yüksek. Ama bunda bile, dediği ile istediği çelişiyor. Dedim ya, ‘Yalancı Çoban’konusu. Nereden bakarsanız bakın, kimse, açıklamalara inanmıyor. Bırakın ülke içini, dışarısı, çoktan bıraktı, bu adamın sözlerine inanmayı.
Geçen yazımda, Washington’a gelen, Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır’ın, Washington ziyaretini yazmıştım. Ve o yazıda, Bozkır’ın olası, bir Erdoğan ziyareti için, havayı koklamak amacıyla gelmiş olabileceğine dikkat çekmiştim. Haklı çıktım. Bize anlatılan bu hava koklamayı, Washington’un kurt politikacıları da çakmış. Kaçın kurasılar, dünyanın her türlü uyanığıyla mücadele ettikleri için, onlar da münasip yolla gereken cevabı vermişler. “Gelmesin, gelirse de görüşmeyiz.”  Biz geçmişte bu mesajı alıp da, gene de Washington’a gelen, ne devlet başkanları gördük. Mesela Clinton’un, sakın gelme demesine rağmen, Washington’a gelen, Turgut Özal gibi. Israrın sonu kötü oldu.
Bize benzeyen nokta...
Gelelim, konumuza. Şimdi bizimkiler, komünist dinsiz Küba’ya, cami yaptıracaklarmış. Bu konuda, en yakın destekçileri de, hani halkının yeni Kralını, posterlerin arkasındaki hademelerinin elini sıkarak kutladığı, Suudi Arabistan. Belki, Küba’nın süper güç Amerika’ya bile direnen lideri Fidel Kastro’yu’da, kelimeyi şahadet getirterek, Müslüman yapma şansı olur. Küba halkı, Latin asıllı olduğu için, koyu Katolik temelde, ama devletin dini yok. Bunun ilk zemin yoklamasını da, dünyanın en büyük uyuşturucu üreticisi ve kaçakçısı, Kolombiya’da yapmış olmalı. Tüm Latin Amerika, koyu Hıristiyan ve Katolik.  Kolombiya’nın, bir önemli noktası daha var, bize benzeyen. Ülkede, gerillalarla pazarlık yapıyorlar.
Kolombiya’da, iki önemli silahlı grup var. En büyük grup, Marksist Leninist Columbia Devrimci Kuvvetler ordusu (FARC) ve ikinci grup, gene Marksist Leninist Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN). Kolombiya hükümeti ile 50 yıldır çarpışan FARC arasında görüşmeler sürüyor. ELN de geçen yıl bu görüşmelere katılmak istediğini belirtmiş, hükümetin elindeki rehineleri serbest bırakması şartını kabul ederek, elindeki Hollandalı rehineyi serbest bırakmıştı. Bu iki grup da, işçi ve köylülerin haklarını savunmak için kurulmuş, ancak ileriki yıllarda, uyuşturucu kaçakçılığı ve bir dizi suç olayına karışmışlardı. FARC’ın 8 bin, ELN’nin 1500 gerillası var.
Erdoğan’ın ziyaret ettiği, bu kıtadaki ülkelerin üçünün de, uyuşturucu olayı ve çeteleri güçlü. Üçünde de, Marksist Leninist gruplar ve gerillalar etkili. Meksika’nın petrolü var ama uyuşturucudan daha fazla para kazanıyor. Aynı bizdeki bazı grupların, Marksist Leninist olması ve Avrupa’ya uyuşturucu sevk etmesi ve içerideki bir takım laboratuvarlarda, eroin gibi bazı maddelerin üretilmesi gibi.
Şimdi, ülkede açılım, saçılım politikaları yapan ve yürüten bir siyasetçinin, kel alaka ziyaretlerinin altında yatan gerçeği bulmak da, ülkemin, cevval araştırmacı, ünlü gazetecilerine düşüyor. Yiyorsa bulsunlar bakalım. Benden bu kadar ipucu.

 

Yazarın Diğer Yazıları