Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

Ümmetten Türk milletine dönüşüm terse çevrilemez

Seçim yaklaştıkça siyasi partilerin seçim bildirgeleri yayımlanmakta, bu bildirgeler siyasi partilerin niyetlerini ortaya koymaktadır. Esasen siyasi partilerin özellikle siyasi ve sosyal alandaki niyetlerini, onların bugüne kadar yaptığı uygulamalardan, beyanlarından, tutum ve davranışlarından anlamak mümkün olmuştur. Bu bildirgeler sadece malumu ilandan öteye gitmemektedir. 
Bildirgelerin birinde yeni anayasadan bahsedilmekte, gerçek bilinmesine rağmen  “Türk” kelimesinin etnik bir yaklaşım olarak kabul edilip, yapılacak yeni düzenlemeyle anayasadan çıkarılacağı beyan edilmektedir. Türk kelimesine karşı tepkisi olan anlayışın özellikle son on yıldır yaptığı uygulamalarla, okullarımızda andımızın okunmasına son verdiği, “Ne mutlu Türk’üm diyene” ibarelerini ellerinden geldiği ölçüde kaldırdığı, T.C. ve Türk kelimesinin geçtiği devlet kurumlarının isimlerinden bu ibarelerin silinmesi yönünde hareket ettiği görülmüştür. Milletin adının da “Türk Milleti” olarak ifade edilmesinden ısrarla kaçınıldığına şahit olunmuştur. 
Ayrıca Türk Milleti’nin her bir ferdinin ulusal ve uluslararası kimliği olan “Türk” kelimesi yerine, bir kimliği değil, bir coğrafi yaşam alanını tarif eden ve “Edirneli”, “Erzurumlu”,  Urfalı” gibi, Türkiye’de yaşayan anlamına gelen “Türkiyeli” kelimesinin, yanlış olduğu bilinmesine rağmen kimlik olarak yerleştirilmesine çalışılmıştır.  
Diğer taraftan, en büyük Türk Atatürk’le ilgili söylem, ders ve etkinliklerin kaldırılması yönünde bir tutum izlenmiştir. Kurtuluş savaşından sonraki süreç, ümmetçi bir yaklaşımla kabul edilmediğinden, “Atatürk” isminin kullanılmasından hassasiyetle kaçınılmış, “Atatürk” yerine “Gazi Mustafa Kemal” isminin kullanılmasına özen gösterilmiştir.  “Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran ahaliye Türk Milleti denir” ifadesinde özünü bulan Ulus Devlet anlayışı yok edilmeye çalışılmıştır. “Türk Milleti” yerine, ne olduğu belli olmayan “bu millet” söylemi tercih edilmiştir. 
***
Neticede Ulu Önder Atatürk’ün, bu ülkede yaşayan ve kurtuluş mücadelesi veren halkı, “Osmanlı tebaası olma” ve “ümmet” anlayışından millete, “Türk Milletine” dönüştürmesi ve ona ait olduğu “Türk” kimliğini kazandırması, esasen ideolojik bir anlayış, kısmen de siyasi rant beklentisiyle ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. 
Bölücü siyaset yapanlar ise ulus devlet anlayışına zaten tamamen karşıdır. Siyasetleri de bunun yok olmasını, çok milletli yapıya dönüşülmesini, milletin bölünmesini müteakip de ülkenin bölünmesini esas almaktadır. Demokratik özerklik adı altında üniter yapının sonlandırılması, önce kantonel sonra özerk yapıya geçilmesi, ayrı meclisler oluşturulması, valilerin ve yerel yöneticilerin seçimle iş başına gelmesini savunmaktadırlar.
Uzun bir süredir de iktidar tarafından, kendi ideolojilerine ve beklentilerine uygun, geleneksel milli değerlerini yitirmiş bir Türkiye hayaliyle “Yeni Türkiye” adı altında bir dönüşüm yaratılmaya çalışılmaktadır. Yeni bir anayasayla da bu dönüşüm tamamlanmak istenmektedir. Kurtuluş savaşıyla kurulan ve devrimlerle modern ve onurlu bir devlet haline gelen Türkiye Cumhuriyeti, bölücülerin de isteklerini yerine getirecek şekilde yeniden kurulmaya çalışılmaktadır.
Bütün yetkileri ve erkleri elinde toplayan, denetim mekanizması olmayan, adına da  “Türk Tipi Başkanlık” denen, tam bir diktatörlük oluşturulması yönünde çaba sarf edilmekte, bunu gerçekleştirebilmek için de mevcut anayasanın gereklerine uyulmamaktadır. Bir noktada anayasa ihlal edilmektedir.
***
Bütün bunların gerçekleşmesi için yoğun bir propagandayla algı operasyonu icra edilmektedir. Bu algı operasyonunu yaratmak için önce hem yazılı, hem de görsel medya organizasyonları oluşturulmuş ve bir kısmı menfaatlerle, bir kısmı da biat kültürüyle hareket eden oldukça geniş bir alanda basın mensubu, akademisyen ve diğer kesimlerden oluşan yandaşlarla da bu propagandalar desteklenmiştir.
Sözde askeri vesayeti ortadan kaldırmak için yargı ve emniyet, hukuk ihlal edilerek kullanılmıştır. Bu maksatla, yasa ve rejim dışı bir örgüt olan cemaatle birlikte hareket edilmiştir. Sonra iktidar-cemaat ittifakı bozulunca olanlar, paralel yapı olarak adlandırılan cemaatin üzerine yıkılarak onunla da mücadele edilmeye başlanmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir kere kurulmuştur. Bir tek Türkiye vardır. Yenisi olamaz. Ulus Devlet ve Üniter Devlet anlayışı değiştirilemez. Ümmetten Türk Milletine dönüşüm terse çevrilemez. Atatürk’ün Türk Milletine ve Cumhuriyetimize kazandırdığı değerlerin kaybedilmesine Türk Milleti tahammül edemez. Uyan Türkiye!

 

Yazarın Diğer Yazıları