NATO, Türkiye için önemli mi?

Biz, içeride, karşılıklı, bağırıp, çağırırken, dış politikada, önemli gelişmeler var. Hem de, Türk topraklarında, Antalya’da. Biliyorsunuz NATO Dışişleri Bakanları toplantısı, Antalya’da yapıldı. Ben bu yazıya başlarken, bazı ön açıklamalar yapılmış, ama toplantı daha başlamamıştı. Bu yazıdaki bilgiler, daha çok, toplantı öncesine ait. Bu toplantılar sırasında, Ankara’dan yapılan açıklamaların aksine, Türkiye’ye, Orta Doğu politikalarını değiştirmesi yönünde baskı yapılacağı ileri sürülüyordu. Ama resmi açıklamalar farklı olacak göreceksiniz. Basmakalıp, birlik ve beraberlik.

Rahatsızlık veren politika

İlk ipucu, ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin, İstanbul’a ayak basışı sırasında yaptığı açıklamalarda. Ankara’da, duymak istemeyen kulaklara mesaj vardı. Kerry, konuşmasında,  “IŞİD militanlarına karşı mücadelede müttefik ülkeler arasında daha yakın iş birliği çağrısı yaptı.” Kerry’inin konuşmasında, önemli noktalardan biri de  “Körfez İşbirliği Konseyi, diğer dost ülkeler ve Amerika’nın, teröre ve bölgesel istikrarı hedef alan diğer eylemlere karşı baskı kurulmasına kritik yardımı olacak daha net bir savunma anlaşmasına” ihtiyacı olduğunu söylemesi. 

Yalnız o da değil. NATO Genel Sekreteri JensStoltenberg de, ittifakın Antalya’daki toplantısından önce yaptığı açıklamada,  “IŞİD’in yenilgiye uğratılmasına ağırlık vermiş, toplantının gündeminde de IŞİD’le mücadeleye yer verileceğini”  söylemesi.

Neden, bu açıklamalar? Çünkü NATO’daki müttefiklerimiz, Ankara’nın IŞİD’e yönelik politikalarından rahatsız olduklarını saklamıyor. Ankara’nın resmi açıklamalarında, IŞİD’den önce, Suriye’deki Esad yönetiminin hedef alınması vurgulanıyor. Bizimkilere göre,  “Esad rejimine son verilmesi durumunda, bunun Suriye’ye istikrar getireceği, doğal olarak da IŞİD gibi tehditleri bitireceği” savunuluyor.

İpler kopma noktasında mı?

Bizimkilerin dâhil olduğu veya etkin rol oynadığı, hani Arap Baharı var ya, Batılı ülkeler, bu baharın kışa döndüğünü görüyor. Ama bavul bavul para taşınanların, kalkıp Türk gemilerinin bombalamasında bile hafifletici bahanesi,  “bandırası Türk değil”  olması, özrü kabahatinden büyük, sözünü akla getiriyor. Onlar bizim gibi, bir mezhep kavgası veya İslam âlemi liderliği yalanına sığınmadıkları için de, manzarayı net görüyorlar. Onlar, önce bombalayarak, yakıp yıkıp, sonra kendi şirketlerine imar işleri veya yeniden kurma işi çıkarıyor. Ama Batı basınının bu günlerde işlediği konu, Türkiye’nin Batı ile olan son bağı NATO ile de ipleri koparmaya kadar götürecek, müttefikler arası, gerginlik yarattığı yolunda. Rusya sorunu da, NATO toplantısında önem taşıyacak.

Kerry, Antalya sonrası Washington’a dönerek orada Körfez ülkeleri liderleri ile ABD Başkanı Obama’nın toplantılarına katılacak. Bu toplantılar da önemli. Bu toplantılarda biz Körfez ülkesi olmadığımız için yerimiz yok. Orada konu, Washington ile Tahran arasındaki yumuşama ve yakınlaşmadan rahatsız olan Körfez ülkelerinin kaygılarını gidermek. Washington açıklamalarının yanı sıra, IŞİD’e destek veren, mezhep ağırlıklı Arap ülkelerinin uyarılması planlanıyor.

Dedim ya, Washington, garip bir başkent. Bundan önce, Iraklı Kürt aşiret reisi Barzani’nin, Amerikalı yetkililerle yaptığı temaslara değinmiştim. Bu günlerdeyse, Barzani’nin sözünü ettiği Kürt bağımsız devletine, AKP iktidarının onay verdiği söylemleri. Bu haber, duyuldu, duyulmasına, ama nedense Ankara, biz böyle bir umut vermedik diyemedi. Ne dersiniz doğru mu ki?

Raydan çıkan millî eğitim

Bugün ikinci olarak, OECD diye kısaltılan, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, eğitim konusunda bir rapor açıkladı. Bu raporda Türkiye, 76 ülke içinde, 41’inci sırada yer aldı. Bu araştırmanın temelinde yer alan, araştırmada değerlendirme, Matematik ve Fen Bilimleri alanında yapılan testler. Bizdeki, imam-hatip temelli eğitim karmaşası. Türk eğitimi, raydan çıkmış, deli, dolu gidiyor, ama nereye?

Bir de, geçen hafta sonunda, Kaç-Ak saray mukiminin, Almanya macerası, nedense yandaş basın tarafından, pek geçiştirildi. Sebebi, acaba bindirilmiş kıtalarla düzenlenen toplantıların dışında, yani toplantıya katılmayanların yarattığı protestolar mı? Bilemiyorum, ancak durum, pek iç açıcı değil göründüğü kadarıyla. Biz, boş verip, demokrasicilik oynamaya devam edelim.

Yazarın Diğer Yazıları