Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

TSK için tehlikeli söylentiler

Son zamanlarda TSK’da cemaatçi yapılanma konusunda çeşitli haberlere ve söylentilere rastlanmaktadır. TSK’ya yıllar öncesinden planlı olarak cemaatçilerin yerleştirildiği, bunların malum davalarının çeşitli safhalarında aktif rol oynadıkları ifade edilmektedir. Bu konuda çıkmış bir kitaptan da bahsedilmekte ve bu kitap referans olarak gösterilip, cereyan eden hadiselerle irtibatı kurulmaktadır. TSK’da bulunan yüzlerce cemaatçi subayın, MİT tarafından tespit edildiği ve Genelkurmay Başkanlığı’na bildirildiği iddia edilmektedir. Hükümetin de bunların tasfiyesi için Genelkurmay’a baskıda bulunduğu, Genelkurmay’ın da bir yanlışlığa yol açmamak için, Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi davalardaki sahte ve asılsız delilleri dikkate alarak bu konuda hassas davrandığı söylenmektedir. Hatta yönetimle Genelkurmay arasında bu nedenle bir sorun yaşandığı da söylenenler arasındadır.
Ayrıca komuta kademesindeki kişiler hakkında sıkıntı yaratacak iddialar ortaya atılmakta, Ağustos 2015 YAŞ ve sonrasındaki yüksek düzeyli atamalarda bunların etkisinin görülebileceği, bazı isimler de öne sürülerek, TSK hakkında şüphe ve güvensizlik yaratacak haberler yapılmakta, köşe yazıları yayımlanmaktadır.

Psikolojik harekât uygulandı
TSK’yı itibarsızlaştırarak halkın gözünden düşürüp, etkisini yok etmek ve bu yolla sözde askeri vesayeti sonlandırmak maksadıyla bir psikolojik harekât uygulandığı malumdur. Bunu yapabilmek için emniyeti ve yargıyı kullandıkları, TSK mensupları hakkında aslı astarı olmayan iddialar ortaya attıkları, onları sahte delillerle suçladıkları, suçlu göstermek için tuzaklar kurdukları, hukuk dışı yargıladıkları ve mahkûm ettirdikleri bir gerçektir. Bütün bunlar gerçekleşirken özellikle iktidar mensupları ve onların yandaşlarının, nefret ve intikam duygularıyla hareket ettikleri, medyayı da bu amaçla kullandıkları da inkâr edilemez. 
17-25 Aralık 2013’e kadar bunun devam ettiği, bu tarihten itibaren bunu yapanların, iktidardakilerin yanlışlıklarını ortaya çıkarıp, onları hedef almalarından sonra durumun değiştiği ve bunu yapanlarla bir mücadele içine girildiği bilinmektedir. Bu tarihten itibaren kumpasları kuranların ve devamını getirenlerin Fethullah Gülen cemaati mensubu oldukları ilan edilmiş ve devlet içinde paralel bir yapılanma içine girdikleri söylenerek onlara  “paralel”  denmiştir. 
Ancak burada iktidarın işine gelmediği ve görmezden geldiği bir konu vardır. O da, bunu yapanların malum cemaat mensubu oldukları ve bunu bilerek onları devlet kadroları içinde yer verdikleri, TSK’ya yapılanlara imkân ve ortam hazırladıkları, onları destekledikleri, teşvik ettikleri, olaylar gerçekleştikçe olanlardan büyük zevk aldıkları, yapanları takdir ettikleri, hatta sözle, davranış tarzıyla ve bazen de maddeten ödüllendirdikleri gerçeğidir. Tam tabiriyle bu yollarda beraber yürümüşlerdir. Şimdi çıkıp da  “pardon”  demek yetmez ve sorunu çözmez.

Spekülasyon yapılmamalı
TSK yıllardır, rejime karşı bir tehdit olduğu için irticayla mücadele etmiştir. Özellikle kendi içinde oluşan ve oluşabilecek bu tehdide karşı gerekli önlemlerini almış, yeri ve zamanı geldiğinde gereğini yapmıştır. Çünkü TSK’da, astlık üstlüğü zedeleyen, emir komuta zincirini bozan, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkesini dikkate almayan, Atatürkçü düşünce sistemini benimsemeyen bir yaklaşım kabul edilemez. TSK’nın, buna aykırı hareket etmekte ısrar edenlerin TSK’dan ilişkilerini kesmek için gerekli işlemleri yaptığı malumdur. Ancak şimdiki iktidarın, kendi dönemlerindeki YAŞ’larda buna engel olmak istediği, ayırma işlemlerine muhalefet şerhi koydukları, ayrılanlara da çeşitli imkânlar tanıdıkları bilinmektedir. 
Yakın bir zamana kadar bu şekilde hareket eden iktidarın, şimdi paralel yapı olarak isimlendirdikleriyle mücadele adına, TSK’nın içine müdahale etmeleri doğru bir yaklaşım olarak görülmediği gibi aynı zamanda da tehlikelidir. TSK, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kendi içindeki uygunsuz durumları düzeltebilecek ve kendi işini görebilecek kabiliyete sahiptir. Yeter ki TSK’ya dışarıdan bir baskı yapılmasın, sistemi zorlayacak, disiplini zedeleyecek, komutanlara olan itimat ve itaati bozacak bir tutum içine girilmesin.
TSK’nın kendi sistematiği içinde hareket etmesine imkân tanınması, geleneklerini ve teamüllerini uygulamasına engel olunmaması, komutanların isimleri üzerinden spekülasyon yapılmaması önem arz etmektedir. Olanlardan ders çıkararak TSK’nın itibarını zedeleyecek hareketlerden kaçınılmasına, siyasetin dışında tutulmasına özen gösterilmelidir. Ülkenin varlığı, bütünlüğü ve güvenliği her türlü düşüncenin üstündedir.

Yazarın Diğer Yazıları