Dinsel yeni bir devlete doğru!

Dünyanın endişeyle odaklandığı Orta Doğu’da, tarihi  “trajedi” kendini artık her an gösteriyor.  Yüce Allah’ın kutsal elçileri Peygamberlerin bile,  “barış”  ve  “huzur” u sağlamak üzere, Orta Doğu’dan çıktığı düşünülürse, ne  “derin”  bir coğrafyanın karşımıza dikildiği, kendiliğinden anlaşılıyor.

Asırlardır; çıkan savaşlar, çatışmalar, isyanlar, istilalar ve ihtilaller günümüzün Orta Doğu’sunun adeta hamurunu oluşturuyor.

Bir yanda; ABD’nin  “geleneksel”  yani uzun vadeli, çok yanlı, değişken ve tehlikeli Orta Doğu politikası...

Diğer yanın bir ucunda; Filistin, Lübnan, Ürdün, Suriye, Irak ve Yemen.

Diğer yanın öbür ucunda ise, “destekli”  Körfez Ülkelerinin girişimleri; Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak’ta, kökenini  “mezhep” ten alan etkileri, gizli  “silah”  ve asker, yardımları...

Üç parçaya ayrılması hedeflenen Irak ve Suriye’de bitip tükenmeyen suikastlar, patlamalar...

Saldırgan ve istilacı İsrail

Bir öbür yanda; Müslüman ülkelerden korkan, çekinen ve belki de, bu yüzden saldırgan, katı ve istilacı, ABD’nin himayesinde İsrail...

Beri yanda, ne yazık ki; kime dost, kime düşman olacağına bir türlü karar veremeyen, çoğu kez ABD’nin dost saymadığı ülkelerle, başı derde sokulmak istenen  “dengesiz”  Türkiye...

Bir yanda da; tehditlerden bıkan hatta korkan başta Katar ve Suudi Arabistan olmak üzere Körfez Ülkeleri...

Bu arada; şimdi de yeni bir  “derin”  bekleme dönemi geçiren Mısır...

Taşların hâlâ yerine oturmadığı, huzurun sağlanamadığı şimdilik ikiye parçalanan Libya...

İkiye ayrılmasına rağmen, her an patlama beklenen Sudan’a kadar da uzanmak gerekiyor.

Bütün bu  “flu”  yani belirsiz görüntüler, Orta Doğu’nun fotoğrafı sayılıyor.

İşte, böylesine bir fırtınalar içine, Rusya ve Çin’in de girmesi mümkün olduğuna göre, fotoğrafın  “netliğini”  tartışmak ve endişe duymak gündeme geliyor.

Her şey petrol için

Aslında bütün bu gelişmelerden, petrol daha doğrusu enerji ve yollarının güven altına alınmasının önemi ve anlamı çıkıyor.

Dengelerin her an değiştiği bir Orta Doğu’da, ABD’nin yıllar önce hazırladığı, sonra ülkelerin durumuna göre dizayn ettiği politikasının seyri önemli yer alıyor.

ABD  “bir taşla iki kuş değil birkaç baykuş vurma”  pozisyonunu yaşıyor ve yaşatıyor.

Nereden bakılırsa bakılsın, yavaş yavaş indifa eden bir yanardağı andıran Orta Doğu’da asıl iki gücün çarpışmak için fırsat kolladığı hemen seziliyor.

Her ne kadar; bir İran-İsrail füzeler savaşı senaryosu artık ortada dolaşmıyorsa da, asıl düşmanlar hafızalardan silinmiyor.

Ateşi sönmeyen IŞİD

Başta ABD ve AB ülkelerinden bazıları olmak üzere burada yaşayan bütün devletlerin büyük hataları ve günahlarının olduğu zaten biliniyor.

Sürece, IŞİD’in karıştırılması Orta Doğu’yu ateşi bir türlü sönmeyen bölgeye çeviriyor.

Dünyadaki 54 kadar İslam ülkesinin içinde yer alan 22 Arap devletinin ayrı ayrı politikalar gütmesi ve menfaatlerini veya kazanımlarını koruma gayretkeşliğinin yanında İsrail’in daima tetikte olması ve  “hassas durumlardan kendine görev çıkarması”  zaten Orta Doğu’nun daima kargaşa içinde olmasına yetiyor.

Başta,  “Müslüman Kardeşler” olmak üzere bazı “derin” ve “güçlü”  teşkilatların yıllardır var olan etkileri unutulmuyor.

Hele; IŞİD, El Kaide, Hizbullah hatta Taliban gibi örgütler de, Orta Doğu’nun daima  “baş belası”  olma konumlarını koruyor.

Üstelik, IŞİD’in en az 2 ülkede toprağı olan radikal dinsel bir devlete dönüşeceği endişesi Orta Doğu’yu tehdit ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları