Çoban Sülü ve Kovboy Bill

Gelenektir, büyükler ölünce, ardından yazılır, ağıt yakılır, ne kadar iyiydi denir. Yaşarken saldırılan kişi, ölünce kıymetli olur. Hani bir atasözü var,  “Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur” diye. İşte o hesap. Ben de bu kez, bu geleneğe uyacağım, kusura bakmayın.

Süleyman Demirel, Amerika’nın itibar gösterdiği, iki Türk liderden biriydi. Babam gibi, bir köy çocuğunun, azmettiği takdirde, özellikle o yıllarda, okuyup adam olacağının, bire bir kanıtıdır. İkisi arasındaki benzerlik, çok kitap okumaları. Okuyanlarla, okumayanlar arasındaki farkı yaşıyoruz.

İlk defa, TRT’ye, seçim konuşmaları yapmak üzere geldiğinde tanıştım. Onlar konuşacak, ben de Redaktör spiker olarak, takdim edip, mikrofonu teslim edecektim. TRT’ye geldiğinde, yüzümüze bakmadan, ellerimizi sıkar, Başbakan olduğu içinde havadan  “Nassınız” diye sorup, cevabı bile beklemeden, “Eyisinizeyi” diye yanıtlardı.

Öğrencilik yıllarımda, çok protesto ettim  “MorrisonSüleyman”ı. Boğaz köprüsü yapılırken, protesto ettim. O yıllarda sömürge sembolüydü. Bir dönem, Isparta’da, doğduğu İslamköy’deki ana evine gitmiş, annesi Ümmühan Hanımın elinden, çılbır yemiştim. Evin tek lüksü, telefondu. Onlar gene hayatlarını yaşıyordu. Bizim saraycılara duyurulur.

Demirel, benim zamanımda, Washington’a bir kez Başbakan, bir kez de, Cumhurbaşkanı olarak geldi. Kendisi ile bire bir, ilk Başbakan olarak Washington’a gelişinde tanıştım. O yıllarda, Bush’ların en popüler adamı Özal’ı yenerek, iktidarı ele geçirip, Washington’a gelmişti. Beyaz Saray sözcüsü Roman Papadiuk iyi arkadaşımdı. Bahçede Demirel’le gezerken, Baba Bush, “Herkes, benim Özal’a yakın olduğuma inanır. Ben ona, Türkiye’nin başında olduğu için yakınım. Bugün Türkiye’nin başında siz varsınız. Aynı yakınlığı size göstermeye hazırım” dediğini bana aktarmıştı. Geziye katılan, o zamanki Sabah gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Zafer Mutlu, İstanbul’u arayıp, gazetenin manşetini, gece yarısı bozup, yeni manşet yaptırmıştı. Amerikalılar duyurmak istemişti, Özal’ı bıraktıklarını

O gezideki basın toplantısını, Washington’daki Türk gazeteciler, yıllarca konuştuk. En iyi Demirel taklidini, rahmetli gazeteci arkadaşım, Esen Ünür yapardı. Basın toplantısı sonunda, Sabahattin Önkibar’ın, en baştan beri anlatılan konuları tekrar sormasına, “aşk olsun Sabahattin, biz sabahtan beri ne konuşuyoruz” diye soruşunu.  Rahmetli Mehmet Ali Birand’ın, ben bir soru sorayım, sonra basın toplantısını kapatırız demesine karşılık, “toplantıyı ben açar, ben kapatırım, master of seremoni benim”  diye cevap verişini. Basın toplantısında uyuyan, Fatih Çekirge’nin sorusu ile dalga geçişini, Esen Ünür’e dolaylı sorusu için, romantik bahar yağmurlu Ankara yanıtını unutamam.

Daha sonra, o gezide, Philadelphia’da ve New York’a gitmiş, halkla beraber olmuştu. O zaman, bu adamın isim hafızası, beni şaşırtmıştı. Yıllar önce, Erzincan’ın bir köyünde tanıştığı bir köylüyle, New York’ta, Türk evinde karşılaşınca, adıyla sanıyla ve eski hatıralarla konuşmasına şaşırmıştım. Önce düzmece gibi gelmiş, sonra böyle çok sayıda olayla karşılaşınca, onu anlamıştım.

Washington’da görev yapan bir gazeteci olarak, her Türkiye’ye gelişimde, Ankara’da siyasi parti lideri ile görüşür ve ABD’nin havasını, bürokratlardan farklı, anlatırdık. Hepsiyle görüşürdüm. Aralarında, en akıllı soruları soran, Demirel olmuştu. Belki, ABD’de Eisenhower vakfında okumuş olması, belki başka şeyler, ona daima, doğru soruyu sorma yeteneği vermişti. Bir de evindeki kitaplar, beni şaşırtmıştı. Bunu dekor olsun diye yaptığı söylenirdi. Sehpalar üzerindeki o kitaplar arasında, tesadüfen benim de yeni okuduğum bir kitap görünce, kendisine kitaptan bir soru sormuştum. Demirel’den, kitabı tamamen okuduğu belli bir yanıt alınca, şaşırmıştım. Son olarak iki yıl önce görüştük. Yaşlanmıştı, ama kafa, bilgisayar gibi hızlı ve doğru çalışıyordu. Yaptığı siyasi tahminler doğruydu.

Amerika’da olduğum yıllarda, itibar gören, iki Türk politikacı gördüm. Biri Turgut Özal, öteki Süleyman Demirel. Turgut Özal, Bush’un Irak savaşı başlamadan önce, boru hattını kapattığı için popülerdi ve Başkanlık özel konutunda ağırlandı. Demirel ise Cumhurbaşkanlığı sırasında, 1999 yılı Nisan ayında, Washington’da düzenlenen NATO 50’nci yıl zirvesinde, zamanın ABD Başkanı Bill Clinton tarafından, en fazla onur ve saygı gösterilen lider oldu. Clinton her yerde, özel bir ilgi ve saygı gösterdi Demirel’e. Allah rahmet eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları