Eller aya, biz yaya

Ramazan ayına, hayırlısıyla girdik. Aslında 2015, pek de hayırlı başlamadı, Türkiye’den bir dizi iyi adamı da aldı gitti. Biz kaybettiğimiz değerlerle değil, şimdilerde hep birlikte, koalisyon geyikleri ve iftar sofralarında ne yersek kilo almayız programlarıyla meşgulüz. Senenin 11 ayı aç olan insanlara, bir ay artık, yemek tarifleri verir, başımızın gözümüzün sadakası olarak, iftar sofraları kurarız.

Haftalarca önce yazdığım gibi, koalisyon temasları, sizin kafanızda kurduğunuz gibi değil de, onların planladığı ortamda ve yolda hızla ilerliyor. Tabii bu bataklık alanda, birçok siyasetçi de açılan bubi tuzaklarına düşmek üzere. Şaşırmadım nedense. Onlar daha önce oy aldıkları kişileri kandırmada, usta ve uzman kişiler.

Demirel’in cenaze töreni ibretlikti. Mesela Ahmet Özal’ın, babası ve Demirel ilişkileri konusundaki engin görüşleri gözümü yaşarttı. Kendisinin, nasıl ülkede ilk özel televizyonu kurduğunu ise nedense anlatmak istemedi. Artık, o günleri hatırlayan az sayıda gazeteci kaldığımız için, herkes ne atarsa yutturacağını hesaplıyor olmalı.

Oysa bakın, dünya nelerle ilgileniyor? Geçtiğimiz haftanın en önemli olayı, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı yıllık, “terör raporu”  oldu. Türkiye, terörün göbeğinde yaşamasına rağmen, kimsenin ilgisini çekmediğinden eminim. Bana göre, bu raporun en önemli yanı, cihatçı örgütlerin, Türkiye sınırı yakınındaki faaliyetlerine dikkat çekilmesi. Türkiye’de güvenlik güçlerinin, daha çok ülke içinde faaliyet gösteren, PKK-DHKP/C ve Hizbullah örgütleri ile mücadele için, çaba harcadığı raporda vurgulanıyor.

Putin’den Esad’a destek

Bana göre, raporun en çok dikkat çeken yanı, önceki raporlarda, Türkiye’ye yönelik terörde öne çıkarılan, PKK’dan fazla, IŞİD konusunun irdelenmesi. PKK sanki raporda üstünkörü geçiştirilmiş gibi. Raporda, El Kaide bile, IŞİD’in gerisinde kalmış. Türkiye’nin, bu küresel terörle mücadelede, ABD ve müttefiklerine destek verdiğine de işaret ediliyor. Ancak, destek yalnız bu kadar değil. Üstü kapalı bir şekilde, teröre destek verdiği de ima ediliyor. Yani, Küba ve Suriye’nin yerine, yavaş yavaş, Türkiye kayıyor.

Raporda, benim dikkatimi çeken nokta, önceki yıllarda teröre destek veren ülkeler arasında yer alan İran ve Suriye’nin bu kez geçiştirildiği. Ve hatta Küba bile sanki göz ardı edilmiş gibi. Bu da dünyada bir şeylerin değişmekte olduğu ama hâlâ bizim olduğumuz yerde saydığımızı gösteriyor. Aslında ABD’de bu konuda ilgi çekici hareket var ama galiba bunlarla ilgilenmiyor.

Mesela Obama, Küba ile ilişkileri normalleştiriyor. Mesela Washington, Suriye lideri Esad’a karşı hareketlere sıcak bakmadığını vurguluyor. Her ne kadar Ankara, Esad için, ter ter, tepiniyorsa da gelişme bu yolda. Mesela Rusya lideri Putin, rüzgârı arkasına aldı ve Esad’a desteğini yeniledi. Putin zaten her türlü yalnızlığına rağmen, Ankara’daki liderlere, bir tavır yaptı ve bunu da Bakü’de ortaya koydu. Tabii bizimkiler, anında yalanladı.

Yabancılar ne derse yanlış, bizimkilerin Mehter yürüyüşü gibi, iki ileri, bir geri açıklamaları esastır. Yunanistan, anlaşmayı imzaladı ve boru hattı, bu kışı soğukta geçirmek istemeyen Avrupa’ya doğru uzamaya başlayacak. Almanya Başbakanı Merkel, ufukta ışık görerek, Rusya’ya uygulanan ambargonun cılkının çıktığını söyledi. Kadın akıllı. Eller aya, biz yaya hesabı. TÜBİTAK’ın başındaki bile, bilim konusunda, hayret açıklamalar yaparsa.

Et, dolarla yarışıyor...

Ama önemli olan, bizim uyduruk koalisyon ve makam kapma oyunu. Aynı, sosyal statü belirtmek için, marka araba alıp, en son model telefon kullanma gibi bir şey. Bu yaz ekonomik sıkıntıya rağmen herkesin daha lüks kullanan fukaralar olduğunu tespit ettim. Etin kilosuna da zam geldi, mübarek sanki petrol, dolarla birlikte habire çıkıyor, ne hikmetse bir türlü inmiyor. Pazar yeri ateş pahasıydı. Neredeyse Haziran ayı sonuna geldik. Herkes yeni ürün diyor. Unutuyorlar, yeni ürün ithal edilecek, yetişmeyecek ki.

Aklıma geldi, bu arada, Hürriyet muhabiri Tolga Tanış’ın kitabı da, davalık olmuş. Anlaşıldı, içeride dava edilecek gazeteci kalmadı, şimdi sıra dışarıdakilerde. İyi de ben, Tolga’nın bu kitapta her şeyi, açık açık yazdığını sanmıyorum. Hani, oto sansür falan. Bence, Ankara büyük bir risk alıyor. Bakarsınız, mahkeme nedeniyle, su yüzüne çıkmayan bazı belgeler de, yayınlanmaya başlar VikiLeaks gibi. Belki, bazı servetler konusunda, açıklamalar da çıkabilir ortaya. Malum, Amerikan resmî kayıtlarında var onlar. Tam da, soruşturma falan denirken oldu mu ya?

 

Yazarın Diğer Yazıları