Gerçek miyiz?

Geçen gün, bayram tatiliydi, iş az, koalisyon temasları yavaş, karşılıklı erken seçim blöfleri. Kendimce Hint fakiri usulü, siyaset dışı, sosyal yanımızı incelemeye çalıştım. En önemli cevap aradığım konu, Türk halkının gerçekte, ne istediği, ne olduğu? Yoksa her gördüğünü isteyen, yaramaz ve şımarık çocuk misali, sürekli mızmızlanıyor muyuz?

Mesela, gerçekte, özgürlük ve demokrasi yanlısı mıyız? Mesela, gerçekte, hırsızların, ahlaksızların cezalandırılmasını, yakalanmasını istiyor muyuz? Mesela, İngilizce filmlerden kaptığımız,  “aşkım, aşkım”  (bu kelimenin İngilizcesi, mylove ve ben, yerli, yersiz ve anlamsız kullanımından, kusacak durumdayım) kelimesini, sık sık kullanmaya rağmen, kadınlara, gereken sevgi ve saygıyı gösteriyor muyuz? Türk halkı, gerçekten, uygar bir ulus olma amacıyla, iyi eğitim arıyor mu? Yoksa uygarlık nimetlerini, kültüre ters ve hak etmeden, kullanma yanlısı mı? Türk halkı, gerçekte, birbirinin haklarına, saygılı mı, yoksa olay, gösterişten mi ibaret? Halk, bayrağına, milletine, atasına saygılı mı? Yani özetle, hayat, elalem ne der çizgisi ile başlayıp, düşman çatlatma hattına mı yükseliyor, onu bulmaya çalıştım.

Tüm bunlar irdelendiğinde, ortaya, tuhaf, tuhaf,  gerçekler çıktı. Mesela, 30 yıldır yurt dışındayım. İnsanlar bu yabancı topraklarda, nasıl para kazanır, nasıl çalışır, nasıl harcar, nasıl birlikte yaşar, gördüm. Ha o topraklarda da, kolay, havadan para kazanan yok mu? Var, tabii ki var, ama o kadar az ve onlar, bizimkiler gibi, gözünüze sokmadan gelirlerini öyle saklar ki anlatamam.

Daha önceki yazılarımda, insanlarımızın, kolay para harcamalarına şaşırdığımı anlatmıştım. Oysa benim sokakta gördüğüm halk, bir lokma için mücadele edip, bedava iftar sofralarını dolduruyordu. Mesela, Türkiye’de turistik otellerin taşıdığı yıldız sayısına, hep şaşırdım. Bizde kara paranın, otelcilik ve turizm sektöründe nasıl aklandığını görmek, bilmek yürek yakıyor. Mesela, Amerikalılar, 36 yıl geri ödemeyle, ev kredisi alırken, bizimkilerin milyon dolarlık evleri, tek kalemde, nakitle satın alma planları şaşırtıyor.

Düşünün, cebinde, 20 dolardan büyük, nakit para taşımayan, her türlü ödemeyi, elektronik ve banka üstünden yapan bir ülkede, bizimkilerin, cepten 100 dolar çıkarıp vermesi karşısında, kasiyerlerin yaşadığı, hayreti. Para, onların para birimi, ama harcama şekli farklı, Türk usulü. Kasiyerin, para sahtemi, değil mi diye yaptığı kontroller, beni hep güldürdü. Oysa bizimkiler,  gittikleri yerlerde bu yüzlükleri cebten tomarla çıkarır. Hatta kesekâğıdında yüzlük tomar taşıyan vatandaşlarımıza da tanık oldum. Bir bizimkiler, birde Araplar.

Neden, özgürlük ve zenginliği,  yorulmadan, terlemeden, para kazanmak, modern dünyayı, parmağını bile oynatmadan, son model aygıt sahibi olmak şeklinde anlıyoruz? Oysa bu işi çalışarak da yapabileceğimizi, Cumhuriyetin kuruluşu ile kanıtladık. Türkiye, İslam âlemi içinde yıldız oldu. Ne oldu da, son 30 yılda, hırsıza, ahlaksıza prim vermeye başladık? Belki de içimizde bastırdığımız şarklılık, su yüzüne çıktı. Belki de bu yüzden, bizleri Araplaştırdılar.  Mesela Barzani bağımsız, Kürdistan kelimesini saklamadan söylerken, ona sarılıp birlikte türkü çığıran Ankara’daki yetkililer, meydanlara çıkıp da nasıl milliyetçilik nutukları atabildi ve hala atabiliyor.

Gördüğünüz gibi, tatil bana yaramadı. Bu hafta, gündem, koalisyon görüşmeleri olacak. Siz, ekonomiyi unutacaksınız bile. Oysa gerçek gündem ve felaket, kapıda. Ekonomik krizle ilgili uyarılar, artık daha aleni ve daha sık. Kimler yok ki uyaranlar arasında? Bank of America Merrill Lynch, Citigroup Londra, İsviçre merkezli UBS bizim Merkez Bankası ile aynı uyarıda. Diyeceksiniz ki onlar uyarıyor da, Ankara ve deniz kıyısındaki tatilciler, ne yapıyor? Ana tema, bize bir şey olmaz.

İşte, benim de merak ettiğim, bu. Bize ne oldu veya oluyor?  Sevgili okurum, ciddiye alırsınız veya almazsınız, kendini bilmeyen bazı milletvekillerinin yardım önerdiği, Yunan ekonomisindeki düşüşe, biz de paralel bir yolla girmiş durumdayız. Ama başta da söylediğim gibi, bu işin bedelini, gene her zaman olduğu gibi fukara halk öder, sahibi olduğu paranın, hesabını veremeyenlerde, böyle trink para yurt dışında, mülk edinir. Onlara, ev almak için transfer ettikleri paranın da, kaynağının soruşturulduğunu bir türlü anlatamıyorum.

Yazının sonuna geldim, ama gördüğünüz gibi, hala sosyal sorunumuzu çözemedim. Sizin daha net bir fikriniz var mı?

Yazarın Diğer Yazıları