Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU

Armağan KULOĞLU

Yeniden çözüm süreci mi? Asla!

Yönetim, ülkeyi yönetenlerin ve mücadele edenlerin sanki hiç aklı yokmuş gibi, iktidara gelmelerinden itibaren, terör sorununu sadece kendilerinin çözebileceklerine ilişkin bir tutum takınmıştır. O zamana kadar yapılan mücadelede şehit düşenleri, sakat kalan gazilerimizi, yaşanan acıları, katlanılan fedakârlıkları görmezden gelerek, sorun olmaktan çıkmış konuyu, “Kürtçülük/bölücülük” olduğunu anlamadan, siyasetle ve demokrasiyle çözmeye kalkışmaları, konuyu yeniden sorun haline getirmiştir. Bu uygulamayla büyük bir hata içine düşülmüştür.

2004 yılından itibaren yeniden baş kaldırmaya başlayan ve 2007 yılına gelindiğinde şiddeti artan terörle kararlı bir mücadele sürdürülmüştür. Bu mücadelenin yoğunluğunun arttığı bir dönemde yönetimin, terörle mücadele yerine, kendi ideolojik düşüncelerinin de etkisiyle, TSK’yı hedef alması ve terörle mücadeleyi azim ve kararlılıkla sürdüren TSK’nın itibarsızlaştırılması için yaptığı girişimler hiçbir zaman unutulmayacaktır.

TSK, “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” anlayışıyla, bu olumsuz ortamda dahi mücadelesine özveriyle devam etmiştir. 2011 yılına gelindiğinde, PKK terör örgütünün belinin yeniden kırılabilmesi imkânı elde edilmişken ortaya atılan, başı sonu belli olmayan “çözüm süreci” anlayışı da ikinci bir büyük hatadır. Hatta felaket niteliğindedir.

Çözüm süreci tavizler manzumesidir

Süreci fırsat olarak değerlendiren Kürtçüler/bölücüler, isteklerini artırmış, yönetim de onları yerine getirmekle Kürtçülere/bölücülere yaranmayı, bu yolla terörün üstesinden gelmeyi hesaplamıştır. Ancak bunların tümünün taviz olduğu, bölücülerin alınanları kâr hanesine yazdığı, çıtayı gittikçe yükselttiği yönetim tarafından algılanamamıştır.

PKK terör örgütünün ortaya çıkış nedeni, ulaşılmak istenen hedef, başından beri bellidir. Bunun bölücü siyasetle de desteklendiği, dışarıdan da destek aldığı yadsınamaz. Konu esas itibariyle Batı’nın “Kürt ve Kürdistan” projesidir. Hedef hiçbir zaman değişmemiştir. Değişmeyecektir. Bunun dışında söylenenlerin hepsi yalandır. Aldatmacadır. Hedef adım adım Bağımsız Kürdistan’dır. Türkiye’de olanlar, Irak ve Suriye’de olanların Türkiye’ye özgü şeklidir.

Bölücüler açıktan meydan okuyor

PKK’ya yakın Demokratik Bölgeler Partisi, Şırnak’ta “Özerklik” ilan etmiş, “Halk Meclisi” kurup, Vali, Kaymakam, Hâkim, Savcı ve polis gibi devlet kurumlarını tanımadığını, kendi kendilerini yönetme ve “Savunma” kararı aldıklarını açıklamıştır. Belediye Başkanı da buna destek vermiştir.

Teröristler kara yolunda yol kesip araçları durdurmuş, “Özgür Kürdistan” pankartı açmışlardır.

Resmi bir kıymeti olmamakla beraber bu girişimler ve yaşananlar, bölücülerin fütursuzlaştığının işaretidir. Bu girişime devlet, tepkisini göstermiştir. Devlet otoritesini göstermediği takdirde, uluslararası ortamda tanınma ümidiyle, bu sorumsuz davranışların devam edebileceği değerlendirilmektedir.

Yeniden mücadele süreci

Terörün yeniden tırmanmasının sebebi, çözüm süreci kapsamında devleti yeniden müzakereleri başlatmaya zorlamaktır. Çünkü bölücüler, çözüm süreci devam ettiği sürece kendilerine gösterilen itibardan ve yavaş da ilerlese, bu süreçte elde ettikleri tavizlerden memnundur. Süreç tatlı gelmiştir. Devam etmesi halinde hedeflerine ulaşacaklarına inanmaktadırlar.

Ayrıca, çatışmaları tırmandırarak konuyu uluslararası platforma taşımak ve küresel güçlerin konuya müdahil olmasını sağlayarak harekete uluslararası meşruiyet kazandırmak peşindedirler. Batı’nın tutumu da onları cesaretlendirmektedir. Kendilerine terörle yol açıp, siyasetle bu yoldan ilerlemek amacındadırlar. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün “PKK’ya saldırıları durdurup siyasal sürece dâhil olması çağrısında bulunuyoruz” demesi dikkatle analiz edilmelidir. Siyasi alanda mücadelenin, terörle mücadeleden daha zor olduğu bilinmelidir.

Çözüm süreci buzdolabına konmamalı, silahların gömülüp üstüne beton dökülmesi gibi, bir daha gündeme getirilmemek üzere yok edilmelidir. Mücadele sonuna kadar azimle sürdürülmeli, terör örgütü askeri alanda mutlak mağlup edilmelidir. Kürtçülük/bölücülük azim ve iradesi kesinlikle kırılmalıdır. Sürece geri dönülmesi halinde bedelinin ödenemeyecek duruma geleceği bilinci içinde olunmalıdır. Seçim malzemesi olmaksızın siyasi kararlılık devam etmeli ve Türk Milleti desteğini ortaya koymalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tümü kanunlar ve fırsatlar önünde eşittir. Hiçbir etnik gruba, ırka, inanca, mezhebe ve zümreye ayrıcalık tanınamaz. Yeni anayasa isteği, değişmez maddelerin değişmesi amacını gütmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olmasını istemeyenlerin arzusudur. Bu konuda da oyuna gelinmemelidir. Devletin ve milletin varlığı, bütünlüğü ve güvenliği her türlü düşüncenin üstündedir.

Yazarın Diğer Yazıları