Çağı kaçırıyoruz

Güncel konularda beklenen oldu. Şiddet, tırmandığı noktada planlamacılar tarafından durdurulmak istendi. Bunun için, iç ve dış sözcülerle ısınan süreç, soğutulmaya başladı.

O taraftan Cengiz Çandar, suskunluğu bozup, katıldığı garip bir seminerle ilgili konuştu. (Laf aramızda, hep garip seminerlere katıldı bugüne kadar.)  Harvard, Orta Doğu Araştırmaları Merkezi'nin, "Modern Dünya'da Türkiye" konulu seminerdeki konuşmasını anlattı. PKK'ya, HDP için seslenmiş, PKK modern dünya, Türkiye'de HDP galiba. Dedim ya, garip bir seminer, Amerikalılar ve müttefikleri, yüzyılın fiyaskosu, AKP ve ılımlı İslam'ın Orta Doğu'yu ateşe verip, mülteci krizi çıkarması yerine, Türkiye'deki iki etnik grup, Ermeni ve Kürt konusu işlenmiş. Konuşmacılar, ailecek Çandarlar. Tuba Çandar, "Türkiye'de bir Ermeni olmak ve Hırant Dink", Cengiz Çandar da "PKK ve Kürt konuları"nı anlatmış.

Ardından, Hasan Cemal'in sesi çıkmaya başladı. PKK'nın Kandil ayağının, Demirtaş ve Leyla Zana'nın sesine kulak vermesini istedi. Kandil'i bilen Hasan, sanki bunlar farklı yapılanmalarmış gibi konuştu. Üstelik, Zana'nın açlık grevinin, ciddiye alınmasını da istedi. Herkes, çok üzüldü eminim. Büyük bir olasılıkla, Zana açlıktan ölmesin diye, PKK ve Türk Silahlı Kuvvetleri yakında ateşkes ilan edecektir. 

Tesadüfe yer yok

Yıllar önce Zana'yı, Ahmet Türk ile Washington'a gelişinde tanımıştım. Bir toplantıda, yanımızdan geçen ve o tarihlerde tanımadıkları, Fransa eski Devlet Başkanı Mitterrand'ın eşi ile o toplantıda tanışmıştı. Kadın, Paris'teki Kürt sevgilisinin talimatını henüz almadığından, bunlara soğuk yaklaşmıştı. O yıllarda milletvekili olan Zana'nın, Washington'daki bir Kürt doktordan aldığı raporla, nasıl sağlık harcamalarını, TBMM'ye ödettiğini, defalarca yazmıştık. O doktor da yıllar sonra, Barzani yönetimi altındaki, Kerkük valisi olan Türk düşmanı, Necmettin Kerim'di. Bunların hiç biri tesadüf değil.

Konuyla ilgili konuşanlara ilave olarak, Amerika'da Demirtaş'ın Kürt konferanslarında yanından ayrılmayan, Türkiye çıkışlı, asker sevmez, Musevi asıllı, sonradan Amerikalı, Profesör Henri Barkey. O da, felaket senaryoları yazdı, şiddeti durdurun diye uyardı. Görüldüğü gibi bu çeteden herkes, PKK'dan daha çok, Türk askerine sesleniyor. Yani herkes öldürene değil, ölene kızıyor, kaçmadı diye. Arada bir de, ayıp olmasın diye, PKK'ya dokunduruyorlar. Ruşen Çakır ile Oral Çalışlar'ı da merak ediyorum, ne zaman çıkacaklar diye.

İşte tüm bunların anlamı, planlayanlar tarafından, en yüksek noktaya ulaştığına inanılan şiddetin, önümüzdeki günlerde, inmeye başlayacağına işaret ediyor. Ve hatta ben, seçimlerden bir hafta önce, ateşkes ilanları bile duyabileceğimize inanıyorum. Sonuçta, Kürt devleti oluşumuna giden, PKK-AKP ortaklık projesi, gizlenmeden uygulamaya konulabilecek. Tüm bunlar, seçimler öncesi gerçekleşecek. İngiltere, Almanya, asırlardır oynadıkları gizli oyunu, artık saklamaya bile gerek görmeden, açık açık, Kürt devletini desteklediklerini vurgulayabiliyor.

Suriye konusunda Rusya, Akdeniz'deki avantajını kaybetmemek için, yeni geliştirdiği silahları, Suriye'ye ulaştırdı. Yeni tanklar, yeni uçaksavar bataryaları, galiba yeni uçaklarla, yeni hava savunma sistemleri. Bunları, ABD ve öteki NATO ortaklarımız açıkladı. Ve hatta ABD ile bazı ülkeler, Rusya'nın Suriye uçuşlarına, hava sahamız üzerinden izin verilmemesini istedi. Sadece bizden değil. Irak ve öteki ülkelere de aynı talep yapıldı. Ötekileri bilmem ama bizim enerji sıkıntımız tavan yaparken Rusya'ya, ne kadar direnebileceğimiz şüpheli. 

Schengen askıda

                Almanya ve Avrupa ülkeleri, mültecileri bahane ederek Schengen'i askıya aldı. Mülteci ihalesi, bizde kaldı. Vatandaşı sürünen Türkiye'nin sırtında bu ekonomik zorlukta, bir de Orta Doğu'dan gelen grup,  Erdoğan'ın Arap kardeşleri. İşin garibi mülteciler arasına IŞİD'in terörist yerleştirip Avrupa'ya gönderdiği açıklamaları. Kürtler, mülteciler içinde 50 IŞİD militanı yakaladı. Lübnan da öyle. Peki, bizde ne oluyor?

Dış politika, genellikle günlük yapılmaz. 20 yıllık, 40 yıllık 50 yıllık planlar hazırlanır ve bu planlara iktidara gelen her siyasi güç uyar. Gördüğünüz gibi dünya, olağan gündemi yaşarken, biz kör dövüşünden, gerçek gündemi kaçırıyoruz. Seçimmiş, demokrasiymiş, özgürlükmüş, ne kadar ileriymişiz, basınımız ne cevvalmiş, sanayimiz ne teknolojikmiş bir yanda. Yeni telefon, dört buçuk mu, yedi buçuk mu, milyon dolarlık daireler ne kadar, doktorlar, haftada bir kansere nasıl çare bulmuş, hangi hastalıklara çare olmuş öte yanda. Ben bu palavraları okumuyor ve dinlemiyorum. Bu da bana, gerçekleri okumak için, oldukça geniş zaman kazandırıyor. İşte işin sırrı.            

Yazarın Diğer Yazıları