Bunları tarih de kabul etmez

Açık artırma sezonu açıldı. Desteksiz atan her siyasi parti, vaatler veriyor. Emekliye, memura, işçiye ne kadar verecekler, salla salla gitsin. Bekliyorum, acaba hangisi Türkiye'yi bir adım ileriye götürecek, ülkeme yıllar kaybettiren, bu gerici kafanın zararlarını nasıl onaracaklar diye, ama çıt yok. Yok edilen tarım nasıl kalkınacak, biten ihracat nasıl diriltilecek, teknoloji nasıl yaşatılacak tek kelime eden yok.

Sana şunu vereceğim, şöyle avanta dağıtacağım. Aynı, ulufe dağıtan padişahlar gibiler. Belki siz alıştınız ama ben hâlâ hayretler içindeyim, tarafsız olacağına yemin eden yetkilinin televizyonlardan, saatlerce taraflı saldırılarını dinlemek, ne kadar büyük bir ıstırap bir bilseniz. Hukukun, guguk oluşu da caba. Bu yüzden, yabancı televizyonları izliyor, yabancı gazeteleri okuyorum.

Oysa dünya almış başını gidiyor. Onlar geleceği, bizse geçmişi tartışıyoruz. Marsta su buluyor, başka gezegenlere, insanları nasıl taşırım bunların hesabı yapılıyor. Dünyadaki yeşil alanların önemi vurgulanıyor. Şimdi anlıyorum, Mustafa Kemal'in askerlerinin, habire neden ağaç diktiklerini. Arkadaşlar da habire ağaç kesiyor. Yürekler acısı bir durum. Aynı, Osmanlının son yıllarını yaşıyoruz.

Ama arkadaşlar, hâlâ işin farkında değil, atıyorlar da atıyorlar.

Oto skandalı ve Türkiye...

Ekonomimiz, Washington'daki Amerikan Merkez Bankası'nın, açıklama ve hareketlerine endeksli. Silahlı kuvvetler de Brüksel'e, NATO'ya. Ülke elden gidiyor, hâlâ, futbol, araba satışları ve maketten ev satışı gazı. Oysa aldığı kredileri ödeyemeyenlerin evleri, bankalara yığılmaya başladı bile. İhracat durdu. Zamlar yolda.

Arkadaşlar, seçim telaşıyla, kendilerini Avrupa'ya attılar. Ama duyduğumuz kadarıyla, Avrupa ülkelerinden, bu takıma, öylesine makbul bir hüsnü kabul yok. BBC haber yaptı, Brüksel'de Erdoğan'a seçmenlerle bir araya gelmesi için, salon bile vermek istememişler. Ben yazıya oturduğumda, AB yetkilileri de bunlara henüz randevu vermemişlerdi. Randevu almadan yola çıkmak, bir bunlara mahsus. Madalya vereceklermişler ya. Yeter herhalde. Bir zamanlar, herkesin ayağına geldiği ülkemde, kapı kapı dolaşan siyasetçiler. Ne acı durum. Amerika'nın ardından, Avrupa'da da anlaşılan durum aynı. Avrupa ise oto sanayi skandalıyla çalkalanıyor. Ekonomik savaşta Alman oto sektörü büyük bir darbe yiyor. Bu skandalın, Türkiye'de Erdoğan'a yandaşlık yapan bir grubu yıkabileceğininse, kimse farkında değil.

Rusya'nın ardından Çin...

Gelelim sınırlarımıza. Komşumuz Orta Doğu'da sınırlar yeniden çizilmek üzere, savaşlar veriliyor. Geleceğe değil de, geçmişe önem veren, iş başındaki iktidarın, bu mücadelelerde, halifelik dışında bir talebi yok. Rusya, arkadaşların kankası El Nusra'ya ve IŞİD'e kan kusturuyor. IŞİD, Suriye'deki bazı bölgelerden çekilmeye başladı bile.

İnsanın aklına, aylardır NATO müttefikleri, ABD'nin bu terör örgütünü bombardıman edişlerinin palavra olduğu gibi, korkunç bir fikir geliyor. Adamlar, kendi vatandaşlarının kafasını kesen katilleri, el altından koruyorlar mı? Aklınıza bu soru gelmiyor mu? Nasıl oluyor da, Rus savaş uçakları, bir hafta içinde bu katilleri korkutabiliyor? Hani IŞİD'e, El Nusra'ya düşmandınız, ne oldu? Rusya'nın yanı sıra, Akdeniz'e donanma sokan Çin de kartlarını masaya sürmeye başladı.

İşler beklendiği gibi gitmiyor. Durumu ilk kavrayan ABD, elinin kaybedeceğini saklamadı. Sakınmadan, açıkça Kürtlere ordu kurdurmaktan söz ediliyor. Sanki 3. Dünya Savaşı sınırlarımızda patlak verecek. Ama Allah akıl fikir versin, Ankara'nın 2 milyon yeni mülteci alacağı ve 2 milyon gırtlak daha beslemeye hazırlandıkları yolunda haberler var. Ülkemdeki açları, adamdan saymıyor, kışlalarımızdan indirilen bayraklara tepki göstermiyor, Filistin bayrağı çekilmiş ona seviniyor.

İstihbaratı olmayan, komuta kademesi kalmayan bir ordu ile çıkmış bir de kafa tutuyor. Aslında ben iktidar olsam, (yapmayacaklarını bildiğim için atıyorum) polis ve askeri temelinden feshedip yeniden kurardım. Nizamı Cedit gibi. Milli Eğitimi, üniversiteleri, sağlık sistemini sıfırlar ve yeniden kurardım. Çünkü artık ülkem, ıslah olabilecek noktayı çoktan aşmış durumda. Artık, at izi ile it izi birbirine karıştı. Başta da söyledim ya, öylesine çağ dışılar ki bunları artık tarih de kabul etmez.

 

Yazarın Diğer Yazıları