İsrail'in "şer parmağı"!

Yıllardan beri, bunalım üzerine bunalım geçiren, barut ve kanın birbirine karıştığı Orta Doğu'ya Rusya'nın fiili olarak girmesi dünyayı şimdiden endişelendiriyor.

Oysa Rusya, Suriye Devlet Başkanı Esad'ın, düşürülmesine engel olmak için Orta Doğu'da olduğunu öne sürüyor.

Aslında Rusya'nın, Esad'ı çoktandır kolladığı biliniyor.

Ne var ki, şimdi bir ABD-AB-İsrail üçgeninin paralelinde bir Rusya-İran-Suriye üçgeni yer alıyor.

Tabii ki her iki üçgene de "yapışık" Türkiye-Suudi Arabistan-Katar ile Çin-Güney Kore gibi müttefik veya düşman ülkeler bulunuyor.

Yani, Orta Doğu'da karışıklık tam bir kargaşaya dönerken, kimin ne projesi ne planı olduğu, olaylar çok değişkenlik gösterdiği için şimdiden açıklanamıyor.

Bilinen odur ki, başta Irak ve Suriye olmak üzere Türkiye, Ürdün, Mısır gibi ülkeler "zarar edenler" hanesinde boy gösteriyor.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, ne ABD ne İsrail ne Rusya Orta Doğu'daki, çatışmaların bitmesini istiyor.

Müslüman'ı Müslüman'a "vahşiyane" şekilde öldürtecek kadar dizayn edilen çatışmalarda, üstelik bölgenin hem inancı hem de serveti tükeniyor.

Son olarak, Rusya'nın Türkiye'nin hava sahasını defaatle ihlal edecek kadar boyut değiştiren askeri hareketlerin daha nelere varacağı asla bilinmiyor.

Ancak, İsrail'in yeniden bir takım şer planlar peşinde sürüklendiği görülüyor.

Özellikle Filistin Bayrağı'nın BM'de göndere çekilmesinden sonra, sivil halka hem de çocuk ve kadınlara yönelik İsrail saldırıları ne yazık ki bütün dünyanın gözü önünde oluyor.

Filistin'in BM üyeliği için önemli bir eşik daha geçilmesi İsrail'i korkutuyor. BM'de "Üye olmayan gözlemci devlet" statüsünde yer alan Filistin'in Bayrağı'nın10 Eylül'de BM Genel Kurulu'nda kabul edilen karar uyarınca göndere çekilmesi insana çok eski günleri hatırlatıyor.

Tabancalı Arafat BM'de

14 Kasım 1974

O gün Yaser Arafat New York'a geliyordu.

1973 savaşından sonra Arap ülkelerinin Batı'ya ve ABD'ye karşı başlattığı petrol ambargosu ilk meyvelerini veriyordu.

Birleşmiş Milletler üyesi tam 110 ülke FKÖ liderinin Birleşmiş Milletler'de konuşması yönünde oy kullanmıştı.

Arafat için bu büyük bir zaferdi.

Filistin halkının acılarından doğan lider ilk kez o kürsüde Filistin bağımsızlık mücadelesinin haklılığını bütün dünyaya anlatacaktı.

ABD gizli servisleri, Dışişleri Bakanlığı ve CIA bu davete ilgiyle yaklaştılar.

İlk kez Filistin örgütüyle Amerika arasında gayri resmi ilişkiler işte bu New York ziyaretinde kuruluyordu.

Arafat konuşmasını yaparken de bitirip inerken de ayakta alkışlanacaktı.

O bir devrimciydi ve kendisine yapılan bu gösteriyi, ellerini havaya kaldırıp birleştirerek selamla karşılıyordu.

Ceketi sıyrılınca "ünlü" tabancası meydana çıkıyordu.

Belki de o anda "Rauf", hem "Ebu Ammar", hem de dünyanın tanıdığı isimle "Arafat" idi.

Bütün bunlar, bu maskeler, takma isimler o selam verişle birlikte tek bir kimliğe dönüşmüştü.

Gözlüklerini çıkarıp masaya koyarak konuşmasına başlayan bu Filistinli, onu seyredenlerin gözünde dünyanın en gizemli insanlarından biriydi.

"Ben bir isyankârım ve benim davam şu tek kelimede yatıyor; Özgürlük."

O sırada BM binasının etrafını sarmış Yahudi örgütlerinin haykırışları salona kadar ulaşıyordu.

Arafat sözlerini şu şekilde sürdürüyordu:

"Evet go home... Ben de zaten evime dönmek istiyorum. Bırakın evime döneyim Filistin'e..."

BM'nin toplantı salonu hiçbir lideri böyle ilgiyle izlememişti.

Arafat son sözlerini bu kez iyice tiyatro havasına girerek şöyle bağlıyordu:

"Size yalvarıyorum elimdeki zeytin dalının düşmesine izin vermeyin."

İsrail'in saldırganlığı bitmiyor

Yıllar yılları kovalıyor.

İsrail'in "şer parmağı" Orta Doğu'yu karıştırmaya devam ediyor.

Böylece, bir türlü kalıcı barış sağlanamıyor.

İsrail polisinden özellikle Mescid-i Aksa'ya müdahaleler yapılıyor, çocuklar kadınlar da öldürülüyor.

Ne yazık ki tarih, tekerrür ediyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları