Terör mü, terörist mi?

Goy, goy yapıp, başınızı ağrıtmayacağım. Durum, yeteri kadar, can sıkıcı. Terör ve terörist. Can alıcıların, en hain ve namussuz olanı, en kahpesi. Herkesle aynı görüşte olmayabilirsiniz. Ve hatta o görüşlerle, mücadele bile edebilirsiniz. Ama Allah'ın verdiği canı, sinsice, korkakça ve adice alma hakkını kimse, kimseye vermez. Ben bomba patladığında Ankara'daydım. Patlama sırasında, trenden inen kişilerin de can verdiğini biliyor muydunuz? Patlamayı yaratan ve hazırlayan kişilerin kimliği, bence önemli değil. Onlar maşa. Önemli olan, onları kimlerin, hangi ülkelerin kullandığı. Sen onları bulabiliyor musun? Sen istihbarat toplayarak, saldırıları önceden önleyebiliyor musun? İşte önemli olan bu. Yoksa arkalarından, taziye mesajı yayınlamak değil.

Felaket geliyorum demişti

                Ankara'daki felaketin olacağını, bu köşeyi okuyan kişiler hatırlar, ben bile tahmin ettim. Ankara demedim ama bırakın şiddetin buralara tırmanacağını, PKK'nın seçimler öncesi ateşkes ilan edeceğini de, haftalarca yazdım. Ben, basit bir gazeteciyim. İstihbaratçı değil. Ama ülkenin istihbarat örgütü, tüm Cumhuriyet kurumlarının tahrip edilip, kökünden revizyona tabi tutulması gibi, siyaset uğruna yok edildi. Bu işlem aslında, kurumun başına, sivillerin atanmasıyla Tansu Çiller zamanında, Arapsaçına çevrildi.

İstihbarat devlet için çalışır

                MİT, CIA ile birçok alanda, ortak çalışır. Bak bakalım, CIA'nın başında kimler var. Ya kurum içinden biri veya bir asker. Bir de CIA, iktidara kim gelirse gelsin, devleti için doğru olanı yapar, siyasete göre yelken açmaz. İstihbarat örgütü önce saldırıyı önler, sonra saldırı kaynağına karşılık verir. MİT'in, bugüne kadar, dış istihbaratta, ne kadar başarısız olduğu, cümle âleme kanıtlandı. Bu başarısızlık, kasıtlı da olabilir. Ama burada devletin bekası değil, işe siyaset karışır. İşin acı tarafı, siyasetler seçimlerle değişebilir, ama devletlerin çıkarları aynıdır. Gidiş yolları farklı olabilir. Devlette, şahısların çıkarlarına göre yön olamaz. Aynı şey, Arapsaçına çevirdiğin, dış politika için de geçerli.

                Geçen gün, haberlerde okudum. Habertürk'te, MASAK raporuna göre, tarikatın, ABD'ye para transferinde ve Erdoğan'ın odasına böcek yerleştirmede rol aldığı anlatılıyor. Haberi aynen aktarıyorum; "Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın şüphelileri arasında yer alan ancak yurt dışında olduğu için dosyası ayrılan eski Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığı Güvenlik Sistemleri ve Teknik Büro Amiri Serhat Demir'in, 20 Aralık 2011 tarihinde, ABD'de Hasan Akın isimli bir kişiyle irtibat kurduğu, bu kişinin Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği'nde görevli Başkâtip Hasan Akın olduğu ortaya çıktı. İddianamede Akın'ın 'Fethullahçı paralel yapının bir kurumu olan Feza Özel Eğitim Ticaret Sanayi AŞ'de bir süre çalıştığı, eşinin de aynı yerde çalıştığı, akrabasından bu yapının emrindeki, Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde görevli bulunduğu, şüphelilerden Sedat Zavar ve Serhat Demir'i tanıdığı, daha önceden Serhat Demir'e spor hocalığı da yaptığı ve onu kritik bir göreve getirmek için çalıştığı, nihayet başarılı olduğu ve Başbakanlık Koruma Daire'de görevlendirilmesini sağladığı' yer aldı."

                Şimdi, kim bu Hasan Akın? Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç'ın en yakın adamı. Elçilikteki hariciyecilerden daha fazla, büyükelçinin sözünü dinlediği kişi. Serdar Kılıç'tan önceki büyükelçi Namık Tan'ın, nefret ettiği bir yetkili. Ve şu anda, hâlâ Washington'da. Yurt dışına atadığın adamları, istihbarat değil de, din süzgecinden geçiriyorsan, başına gelen her şeyin sorumlusu sensin. Bu çok basit bir örnek. Daha da ötesi, istihbarat örgütünü, kendi kolluk örgütün olarak kullanıyorsan da, meydana gelen her türlü şiddet hareketi sonucu ölenlerin sorumlusu da sensin.

Yazarın Diğer Yazıları