Booby Trap (aptal tuzağı)

Yıllarca, Türkiye'nin, dirlik ve düzenini kıskanan, bozmak isteyen, İstiklal Savaşı sonrası hızlı yükselişini kabullenemeyen Batı'nın, nasıl ve neleri kullanarak, iç işlerimize çomak soktuğunu savundum, savunduk. Yıllar ilerledikçe, ne kadar haklı olduğumuz, bize dost görünen ülke ve kişilerin, çifte standartları, artık saklanamaz hale geldi. Şimdi aklınıza nereden icap etti de bu adam bunları yazıyor gibi bir soru gelebilir. Aslında, Alman Başbakanı Merkel'in ziyareti tetikledi isyanımı.

                Düşünün; daha birkaç hafta evvel, yani göçmen sorunu patlamadan önce Alman Başbakanı, Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı olduğunu ve bunu da Erdoğan'a söylediğini açıklamıştı. Aynı Merkel, Türkiye'de insan hakları ihlalleri, basın özgürlüğü, PKK'ya saldırılar ile açılım gibi çok sayıda konuda, Ankara'yı eleştirmişti. Şimdi, bunları bir kenara bırakarak, hem de ülke için kritik bir seçim öncesi, Erdoğan ve Davutoğlu ile görüşmeye geldi. Ne için? Kendi çıkarı, Türkiye'nin aleyhine bir konuda. Türkiye, göçmen pazarı haline gelsin diye.

Yakın tarihimize bir bakın...

                Neymiş, Türkiye göçmenleri geri alırsa, 3 milyar Euro'ya kadar yardım yapabilirlermiş. Shengen'i yasaklarken, vize kolaylığı sağlayacaklarmış. Yalandan kim ölmüş. Biz bu filmi, daha yeni görmüştük. Askerlikte bir terim vardır "Booby Trap" yani aptal tuzağı. Cephede, düşman askerlerini kandırmak için, kalem, saat veya kolaylıkla alınabilecek, küçük mallara bağlanmış patlayıcı maddelerle kurulan tuzaklara verilen tanımlamadır bu. Özal zamanında, söz verip yüz binlerce Kürt mülteciyi, Türkiye'ye soktular, sonra da kuruş vermediler. Neden yakın tarihimizden ders almıyoruz? Bir kere, Avrupa'ya akan mülteciler, yalnız Suriye'den değil, tüm Müslüman ülkelerden geliyor. Tunus, Libya, Fas, Mısır, Filistin, Suriye, Irak, Pakistan, Afganistan şimdilerde bölgelerindeki huzursuzluğu bahane ederek Avrupa'ya akıyorlar. Haklılar mı, yoksa haksızlar mı, bunu tartışmayacağım. Ama şurası bir gerçek ki, göçmenlerin çok az bir kısmı, Suriye'den. Zaten onlar da bize yerleşti maşallah.

                Göçmen akınlarının yol açacağı felaketi gören Batılılar, şimdilik bu akımı, Türkiye'ye çevirmek istiyor. Arap kardeşlerim diye diye, ülkenin zaten hassas olan dirlik düzenini, limboya çeviren iş başındaki hükümet de nakit sıkıntısı yüzünden, eli mahkûm bu kartı kabul etmek zorunda. Bakmayın meydanlardaki sallamalara, kimseye şart koşacak durumda değiller. Batı basını, köprüyü geçene kadar "ayı ve dayı hesabı" bir hikâye yayınlıyor. Onlara, en büyük iyiliği de, İngiliz Financial Times gazetesinin yazdığına göre, şimdilik Türkiye'yi ağır eleştiren, son ilerleme raporunun açıklanmasını, seçimlerden sonraya ertelemek oldu.

Bir çuval vaatle geldi...

                Türkiye'ye demokrasi, insan hakları konusunda nasihat eden bu ülkelerin, sıkıyı görünce özgürlüklere neler yaptıkları da ortada. Orta Doğu'daki her türlü krallıklar ve özgürlük gaspçısı iktidarlarla dans eden, onlar değil mi? Şimdi de bir çuval vaatle, İstanbul'da daha önce eleştirdikleri takımla buluştular. 

                Türkiye yokuş aşağı, sanki freni patlamış bir otomobil hesabı, çöküşe doğru koşuyor ve ne yazık ki bazı seçmenler, hâlâ işin farkında değil. Üzülüyorum. Türkiye hakkında tüm Batı ülkelerinde seyahat uyarıları yayınlanıyor. Belli ki bizde olay olacağını Batı istihbarat örgütleri kendi başkentlerine bildirmiş. Her gün ölen bir iki yiğidim... Sönen ocaklar... Şerefsizce dövüşen, kalleşçe tuzak kuran katillerin kurbanı oluyor. Türk Silahlı Kuvvetleri, terörle mücadelede hiç bu kadar kayıp vermemişti. Ne oldu da bu ordu, bu kadar tuzaklara kolay düşer oldu.

                Ne olduğu ortada değil mi? Şerefsizlerin ülke içine, cephane ve adam getirmesine yol veren, açılım yalanına kim izin verdi? İşte açıldınız. Şimdi de bir türlü kapanamıyorsunuz. Ordunun düzenini bozdunuz, kozmik odalarda aşçı suikastçı aradınız, gizli bilgileri sızdırdınız, ülkenin savunmasına zarar verdiniz. Komutanları, yalan dolanla hapsedip, emekli ettiniz. Bu işlemler için, sizinle paralel hareket eden, grubu suçladınız. Ama unutmayın, siz de bu eylemlerde paraleldiniz. Şu anda, elinizde kalan malzeme bu. Savaşı, vatandaşlarınıza karşı değil, onların düşmanlarına karşı kazanmak zorundasınız.

Yazarın Diğer Yazıları