Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

Terörizm sözlüğü -2-

Önceki yazıda terör örgütünün, gerçekleri milletimizden gizleyip aldatarak kavramların anlamıyla nasıl oynadığına dair, beş örnek vermiştik.

Terörün vahşet ve ihanetini "haklı" göstermek ve kafaları karıştırmak amacıyla örgütün kavramları nasıl çarpıttığına, egemenlik açısından bakmaya devam edeceğiz.

1.        Ayrımcılık-İnkârcılık-Asimilasyon

Dünya sözlüklerinde (DS): Milletin ayrılmaz uzuvları olan; inanç, mezhep, aşiret, etnisite, felsefi görüş, cinsiyet, sınıf ve bölge gibi sosyal topluluklara mensup vatandaşlara, devletin kanunları önünde, ayrım yapılması veya bazılarına imtiyaz tanınması halidir. Uluslararası hukukta ise; bu sosyal topluluklara mensup vatandaşlar, devletin kanunları önünde eşittir. Bu eşitlik ilkesi, 1876 Kanuni Esasi'den 1982 Anayasasına kadar aynen korunmuştur. Kısaca, kanun önünde vatandaşlar eşittir.

Terörizm sözlüğünde (TS): Türkiye Cumhuriyeti kurulurken, ülkedeki etnik topluluklar (26 adettir) dikkate alınmamış, devlet sadece Türklere göre kurulmuştur. Buna, ayrımcılık, inkârcılık ve asimilasyon denir. Türk ırkından gelenlerle, diğer ırklardan gelenler, egemenlik (devlet) karşısında eşit olmalıdırlar. Vatandaşın değil, topluluk kimliklerinin eşitliği esas alınmalıdır. Teröre; bu eşitliği sağlayıp, ırk topluluklarının devlete, vatana ve millete ortak olması için başvurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti bu bölüşmeyi kabul ederse, terör olmaz, kan akmaz, barış, kardeşlik, eşitlik, demokratikleşme ve çözüm olur.

2.        Millî-Üniter veya Federal Devlet

DS: Devletler iki açıdan ele alınmaktadır.

A) Kurucusu veya sahibi açısından,

B) Yönetim biçimi açısından.

Eğer kurucusu veya sahibi bir millet ise bu tür devletlere millî veya ulusal devlet denir. Fransa, Japonya, Danimarka, Yunanistan gibi. Yönetim eğer tek bir merkezden yapılıyorsa buna üniter veya merkezi, yahut çok merkez (Federal ve federe devletler) tarafından yönetiliyorsa federal veya federasyon devleti denir. Almanya ve ABD gibi.

Buna göre, millî veya ulusal devletlerde, üniter/merkezi ve federal/federasyon olmak üzere yönetim iki çeşit olabilir.

TS: Millî/ulusal devlet ile üniter/merkezi yönetim şekli, ayrımcı, inkârcı ve asimilasyoncu olduğundan, kendi etnik ve bağımsız devletimizi kuruncaya kadar asla kabul edilemez. Özerk veya özyönetim adı altında devletimizin kurulması sürecinde, hâkimiyet sağlanan bölgelerde, nüfus yoğunluğunu artırmak için, usulüne uygun şekilde Türk veya diğer ırktan olanlara etnik temizlik uygulanmalıdır. Terör, etnik devlet kuruluncaya kadar devam etmelidir. Veya Türkiye Cumhuriyeti bu paylaşımı kabul edinceye kadar.

3.        Çok Ortaklı/Milliyetli/Unsurlu Devlet

DS: Devletin, birden çok etnisite veya milliyetin ortaklığına ait olması haline denir. Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Irak federal devletinde olduğu gibi. Dünyada örneği çok az olduğu için terminolojide bu tür devletlere de "Federasyon" denilmektedir. Ancak bu tanımlama yanlıştır. Zira, federal devletlerde egemenlik, Almanya ve ABD örneğinde olduğu gibi bir millete ait iken, çok ortaklı devlette birden çok milliyet veya unsura aittir. Yönetim şekli ise federal devletlerde gerçekten çok merkezden yapılmaktadır. Federe devletler, federal anayasaya aykırı olmamak şartıyla kendi bölgesinin egemenidir. Ama çok ortaklı devletlerde, merkezi devlet katı bir yönetim şekli vardır. Federe devletler görünümünde olan, birimlere daima müdahale yetkisi vardır.

TS: Örgütün, kendisine ait olan "Özyönetim" veya "Özerklik" adını verdiği ordusu (Öz Savunma Gücü) olacağı için de bağımsız bir devleti olacaktır. Bir de; ülkenin geri kalan coğrafyasında kurulacak olan "Ortak Vatan" dediği, iki unsurlu devletin ortağı olacaktır. Bunun adına, yumuşatmak için, "federasyon" demektedir. Yönetim şekli olarak da; dünyada benzeri olmayan "eş başkanlığı" düşünmektedir. Yani; iki ortağı temsilen, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Genel Müdürler, Valiler, Kaymakamlar gibi devletin bütün karar kademeleri eş başkanlıkla yönetilecektir. Böylece ülkeye ortaklığı gerçekleşecektir. (HDP Seçim Bildirgesi)

4.        Resmi Dil-Yerel/Etnik Dil

DS: Devletin kuruluşunda, anayasa hangi dili devlet dili veya resmi dil olarak kabul etmişse, devletin her faaliyeti de bu dille olur. Devlet, bütünü temsil ettiği için ortak değerlere göre kurulur. Böylece uyumlu, standartlara dayanan düzen ortaya çıkar. Yerel unsurlar devlet yapısına girerse, devletin özellikleri kaybolur, düzen bozulur. Ama, yerel dil ve kültür unsurları, ülkede serbestçe kullanılabilir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, AİHM kararları da bu esasları öngörmektedir.

Eğer devletin kuruluşunda kabul edilen ve egemenliğin aidiyetini belirleyen dil, bir iken, iki olursa, artık o devletten bahsedilemez; yeni bir devlet ortaya çıkmış olur. Buna egemenliğin bölüşülmesi denir ki, tarih boyunca olduğu gibi ülkeyi iç savaşa sürükler.

TS: Etnik dil, resmi dil ve eğitim dili olmalıdır. Çünkü, sosyal grupların siyasi kimliği eşittir. Buna göre, Türk Milletinin neyi varsa etnik grupların da aynen olması gerekir. Terör eylemleri bunun için yapılmaktadır.

Görüldüğü gibi, "tecavüze" uğrayan bütün kavramlar Türkiye'nin paylaşmasına göre çarpıtılmıştır. Bunda dış mihraklardan daha çok, iş birlikçilerin ve yetkililerimizin payı yok mudur?

Yazarın Diğer Yazıları