22 yıl sonra Huntington

G20 safsataları ile boğuşup, yeme atlamadan, ülkemde olanlara üzülmeye devam ederken, televizyonlar, Paris saldırı haberini verdi. Şaşırdım mı? Yemin ederim hayır. İstihbaratım olduğu için değil, ama yaralı bir hayvanın, ölürken saldıracağını çok iyi bildiğimden şaşırmadım. Antalya'daki toplantılar ise bildik desteksiz atışlarla sürüyor. Türkiye kendisine verilen talimatlara uyuyor. Mesela Çin füzeleri gibi. Benim korkum, Paris'te dâhil, faturanın Türkiye'ye çıkarılması. 

Paris saldırısı, IŞİD denen katil sürüsünü temizlemek için planlandığını tahmin ettiğim teorileri de doğrular nitelikte. Konuya, yazımın sonunda değineceğim. Aslında, uzlaşma ve hoşgörü dini olan İslam'ı kullananlar, ayaklarına ateş edip, bindiği dalı kesiyor. Derken, bu sahnelerle ilgili bazı ayrıntıların, yıllar önce bir uzman tarafından kaleme alınan makalede, yer aldığını hatırladım. Durun anlatayım.

Hatırlarsanız, son yüzyılda İslam, özellikle gelişmiş ülkelerin, yoksul tabakaları içinde hızla yayıldı. Ayrıca, Müslüman ülkelerdeki karışıklıklardan kaçan göçmenler, İslam ülkelerine değil, Batı'ya, Hıristiyan dünyasına göç etti. Tabii yoksulluğun çaresizliği, bu dine inananlar arasında radikallerin sivrilmesini de sağladı. Dünyada gelir dağılımındaki eşitsizlik buna katkı sağladı.

Yıllar önce, 1993'te Amerikan Foreign Affairs dergisinde yayınlanan, Samuel Huntington'un "Medeniyetler Çatışması" (The Clash of Civilizations) makalesini okumuştum. O zaman, bu durumu, komünizmin çöküşü ardından, modern dünyanın kendine yeni bir hedef seçerek, ayakta kalması diye yorumlamıştık. Yazar Amerikalı olunca da, Kapitalizmin yeni hedefi, İslam diye değerlendirmiştik. Bugün anlıyorum yanılmışım.

Biz ve öteki kavgası...

O makalede, Huntington, muhaceret ve toplumlardaki değişimin, ulus devletlerini zayıflatacağını ileri sürmüştü. Araştırmacı, medeniyet kelimesinin, "kent" anlamına gelen "Medine"den türetildiğini, uygarlık için, yoksul nüfusun kentlere göç edeceğini anlatmıştı. Türkiye'deki kentlere akını bir düşünün. Uzman analizde, değişimin zor ve sancılı olduğunu ve dinin değişime karşı çıkarak, yerini alacağını savunmuş. Huntington, biz ve öteki ayrımını, yalnızca dinin yaptığını, bu nedenle de, bu tür bir uygarlık çatışmasında biz ve öteki kavgasını dinin kullandığını vurgulamıştı.

Buna açık örnek, Türkiye ve Avrupa ülkeleri. Batılılar tepkisini, kavga etmeden, konuşup tartışarak dile getirirken, uygarlığa ve kültüre ters bizlerdeki durum da ortada. Elin oğlunu bırakıp, kendimize bir bakalım. Ahlaki kurallarımız göçmedi mi? Adalet sistemine güvenebiliyor musunuz? Peki, siyasi ahlak kaldı mı? Refah eğitimle mi, yoksa yandaşlıkla mı sağlanıyor? Uzlaşma kültürümüz var mı, inat ve intikam neyin temeli? Bugün Güneydoğu Anadolu'da yaşananlar, nasıl başladı?

Türkiye, son seçimlerle gördü ki çatışmayı, Batılı ülkelerden daha sancılı ama yumuşatarak yaşıyor. Yıllarca bastırılan doğululuğumuz, Araplaşma, yeniden hortladı. Çünkü Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Batılılaştırmaya çalıştığı toplum kültürünün temelinde, Araplık ve Orta Doğu kültürü vardı. IŞİD denen katil sürüsü, oturduğu topraklardaki, geçmiş uygarlıkları bombalayarak, yakıp yıkarak neyi amaçlıyor? Paris'ten yapılan açıklamalarda, bu katillerin Avrupa'ya sığınan mültecilerle birlikte geldiği vurgulandı. Şimdi bizim kapıları sonuna kadar açarak barındırdığımız, Arap kardeşler arasında, acaba kaç tane canlı bomba girdi ülkeme.

Kaç taksitte ödeyecekler?

Peki, Batı, neden radikal İslam'ın yükselişine sesini çıkarmadı? Batı dünyası, sınırları içinde yaşayan Müslümanlar arasında, radikal İslam'daki artışın, tabii ki farkında. Orta Doğu'da, Irak savaşı ardından ve Arap Baharı sonrası, Suriye'de doğan otorite boşluğunu kullanan radikal İslam'ın, IŞİD adı altında toplanmasına, öncelikle ses çıkarmadı. Bu sessizlik, kendi sınırları içindeki radikallerin, buraya akmasını sağlamak mıydı? Herhalde. ABD ve koalisyon ortaklarının, uygarlık düşmanı IŞİD'e vuruşta, pasif davranmasının altında daha fazla militanın bu noktaya akmasını sağlamak olabilir mi? Sonuçta, bir araya topladığı bu radikal grupları toplu imha ile yok etmek, nihai Batı projesi olamaz mı?

İşte bu nedenle G20 Zirvesi'nden bu kararla ilgili izler bulmayı bekliyorum. Bence, Suriye'den 2 milyon göçmeni hazmetmek değil sorunları. Bize söz verdikleri 3 milyar Euro da kim bilir kaç taksitte ödenecek?

Yazarın Diğer Yazıları