Türkmenler "ölüm" yürüyüşünde!

Türkmen soydaşlarımızın Suriye'deki belki de son topraklarının bombalanarak, Bayır-Bucak'ın ateş altında kalması, nihayet Türkiye'yi "uyandırmış" görünüyor.

Aslında, Türkmen soydaşlarımıza Irak'ın kuzeyinde olduğu gibi, Suriye'nin kuzeyinde en az üç-dört yıldan beri yapılan saldırılar, içine düşülen "gaflet"i ispatlıyor.

Rus uçak, füze ve tanklarının katıldığı saldırılar nedeniyle 20 kadar Türkmen köyü boşaltılırken, can güvenliği nedeniyle binlerce soydaşımız Yayladağ'ın karşısındaki, Lazkiye'nin Yamadağ Köyü'ndeki, çadır kentlere sığınmaya devam ediyor.

Binlerce Türkmen'in sınıra doğru yürüyüşe geçtiği de bildiriliyor.

Suriye'de Esed rejimi, Rusya ile beraber birkaç gün önce Lazkiye kırsalındaki Bayır-Bucak Türkmen bölgesinde kara harekatını başlatmasına sessiz kalınmıştı.

Türkmen Milli Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Arif Emeç, Elimizde kalan bir stratejik bölge var o da giderse Türkmen bölgesi biter diyerek bütün dünyayı uyarıyor.

 

Türkmen varlığının geçmişi

 

Türkmenlerin maruz kaldığı bu son saldırılar karşısında, sözüm ona hür dünya yine "sessiz" kalırken, şimdiye kadar "sus-pus" olan Türkiye'nin girişimi dikkatleri çekiyor.

Bu arada; Suriye'de, Türkmen varlığının geçmişini ve geleceğini sorgulamak gerekiyor.

Selçuklu Sultanı Alparslan'ın Malazgirt Savaşından önce belirli oranlarda Rakka ve Halep bölgesine yerleşen, Oğuz boylarına Suriye Türkmenleri deniliyor.

Suriye'de yaşayan Türkmenler, Osmanlı döneminde hac kafilelerinin kullandığı hac yolunu korumakla yükümlü tutulduğu biliniyor.

Osmanlı döneminde Yavuz Sultan Selim'in Mercidabık ve Ridaniye zaferlerinden itibaren yıkılışına kadar Anadolu'nun birçok yerinden çeşitli nedenlerle aşiret ve taifeler buraya gönderilerek yerleştiriliyor.

Buraya zorunlu iskân için gönderilen aşiretler, devlet yönetimine karşı gelen muhalif gruplardan oluşuyor.

Bu aşiretler, bölgeye zorunlu iskana gönderilerek aşiretlerinin devlet otoritesine karşı takındıkları tavırdan ve aşiretlerinin sahip oldukları özelliklerden soyutlanıyor.

 

Türkmenler ve asimilasyon

 

İki-üç yıl öncesine kadar; Şam, Humus, Lazkiye ve Halep'te yaşayan Türkmenler, hem ekonomik ve hem de kültürel anlamda zayıf durumda olduklarından önemli makamlara getirilmiyor.

Suriye'de ne kadar Türkmen nüfusunun yaşadığı net olarak bilinmiyor.

Birkaç yıl öncesine dek; Hama-Humus, Lazkiye ve Halep bölgelerinde en azından bir buçuk milyon Türkmen nüfusunun yaşadığı tahmin ediliyor.

Suriye'deki Türkmenler tarafından telaffuz edilen 3-4 milyon rakamı da yalnızca tahminden ibaret kalıyor.

Suriye'de ki Türkmenlerin, birçoğunun Türkiye'nin özellikle Hatay, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Adana, Kayseri gibi çeşitli illerinde akrabaları bulunuyor.

Özellikle dini bayramlarda Türkiye-Suriye sınır boylarında çok yoğun bir ziyaretçi trafiği yaşanıyordu.

Halep ve Lazkiye Türkleri İç Anadolu Bölgesi'nde konuşulan lehçeye yakın bir dil kullanırken Rakka gibi bazı bölgelerde asimilasyon uygulamaları nedeniyle, özellikle genç ve orta yaş grupları Türkçe'yi iyi konuşamıyor.

Suriye'de yaşamak mecburiyetinde kalan Türkmenlerin, karşı karşıya kaldıkları en önemli sorun hiç şüphesiz ki "sahipsiz" olmaları gösteriliyor.

Suriye Türkmenlerinin büyük çoğunluğu, her türlü baskı ve asimilasyon uygulamalarına rağmen, yaşadıkları toprakları terk etmeseler de Lazkiye  bölgesinde bulunan ve sayıları 100 bin'in üzerinde olan Bayır-Bucak aşiretine mensup Türkler, ikinci dünya savaşı sonrasında Hatay bölgesine sınırlı sayıda da olsa göç ettikleri hatırlanıyor.

Ne yazık ki, Suriye iç savaşında meydana gelen en şiddetli çatışmalar, Türkmenlerin yoğun yaşadıkları yerleşim birimlerinde meydana geliyor. 

Özellikle Hama-Humus, Lazkiye ve Halep bölgesinde Binlerce Türkmen hayatını kaybederken, on binlercesi de, başta Türkiye olmak üzere diğer komşu ülkelere sığınmak zorunda kalıyor.

Suriye'de yaşamaya devam edenler ise sürekli olarak hayati tehlikelere maruz bırakılıyor.

Türkmenler doğru dürüst bir yardım ve destek alamadıklarından seslerini duyuramıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları